(BİRİNCİ BÖLÜM)
1968 yılında MEB’in çıkardığı Türk Ansiklopedisi şubesinde çalışıyordum. Bu şubedeki görevime başlayışımdan yedi ay sonra, senatörlüğü devam etmek, ayrıca bir ücret ödenmemek şartıyla merhum Fethi Tevetoğlu Ansiklopedi hazırlama kurulu başkanı oldu. Samsun Senatörü Doktor Fethi Tevetoğlu'nun Ansiklopedi ‘ye millî benlik ve kimlik kazandırılmasını sağlamak üzere Başbakan tarafından görevlendirildiği söylenmişti.
Fethi Tevetoğlu’ndan öğrendiklerim ayrı bir konudur; ancak, bu yazı ile ilişkili yanı bakımından bir hususa işâret edeceğim:
Bir gün, ‘Samet Ağaoğlu'nun Babamın Arkadaşları (1958) kitabını okumanı istiyorum. Bu kitap sana farklı şeyler kazandıracaktır.’ dedi, evinden kitabı getirdi. ‘Babamın Arkadaşları’ kitabı, beni çok etkiledi; iki gecede sabaha kadar bitirmiş, üçüncü, dördüncü gecelerde de tekrar tekrar okuyup merhum Fethi Bey’in sorularına cevap vermek üzere hazırlanmıştım.
Aradan birkaç yıl geçip üniversitede asistan olduğumda bu eser hakkındaki fikrimi söylediğim bir arkadaşımın itirazı üzerine tekrar okumuştum. Eser Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinde yer almış etkili, bilinen, tanınan, ünlü olan bazı insanlarının O’ndaki izlenimlerinden oluşuyordu. Samet Ağaoğlu her biri öldükten sonra yazma konusunda özel bir dikkat gösterdiği ve tarafgirliğini saklayamadığı hatta abarttığı, haksızlık ettiği- bu metinlerde alkışlanır bir üslup kullanıyordu. Babasının hoşlanmadığından olsa gerek, çok genç ölen Ömer Naci’ye haksızlık ediyordu. Merhum Tevetoğlu Ömer Naci konulu bir kitap hazırlayarak bu haksız ve yersiz ifâdeleri tahtadan sildirmişti.
Şu genel hükmün tekrar edilmesini gerektiren bir durumla karşı karşıyayız: Her insan okuduğu kitaptan, yazıdan yeni bilgi ve/veya yorumlar kazanır; makale veya kitapta ileri sürülen görüşlere katılmak veya katılmamak okuyucunun hür irâdesine kalmış bir durumdur. Özellikle de bir şahsı merkez yapan metinler için bu durum, bir hak hükmündedir.
Samet Ağaoğlu ele aldığı şahsiyetlerin en az bir yönünü öne çıkararak bir kısa özgeçmiş, portre nitelikli bir metin kuruyor, fakat adlarını söylemiyordu. Eserde anlatılan ve o dönemin aydınlarının kimden bahsedildiğini anlayabildiği kişilerle ilgili bazı cümlelerde, babasına ve/veya babası adına yazara âit öfkeler duyulmaktadır.
Hemen belirteyim ki, kitaptaki hükümlerin bir kısmı, subjektif ve abartılıdır. O da kendini etkileyen yanları ve yönleri bakımından kendince portreler çizdiği gerçeğine, üçüncü baskının sunuş yazısında işâret etmiştir. Eser, üslup bakımından başarılı bir portreler kitabı idi; çünkü insanla ilgili en özelin ve en genelin başkalarını ilgilendiren iki ucundaki bilgileri kitaba taşıyor, kelimelerle birer portre yapıyordu.
Demokrat Parti’nin siyâsetçilerinden ve milletvekillerinden Samet Ağaoğlu’nun çok baskı yapmış bu kitabının ikinci baskısının ardından Aşina Yüzler (1965) adıyla yayımladığı Orhan Veli ile Sâit Faik dışındaki portrelerin tamamı, kendi neslinin siyâsî şahsiyetleridir; onlarla ilgili cümlelerindeki abartı, kıskançlık, sitem ve saldırı nitelikli hükümlerin değerlendirmesini, Hüsamettin Cindoruk dışında -günümüzde- yapabilecek kimse kalmamıştır. Samet Ağaoğlu, Fuat Köprülü’ye âit portredeki hükümlerde %15- 20 oranında haklı da olsa, kullandığı kelimeleri seçerken hasedini ve öfkesini gizleyememiş bulunması, üslup başarısını gölgelemektedir. (DEVAMI YARIN)