Eski bir Türk yurdu olan Ahıska, 29 Eylül 1829 târihinde Rusların eline geçti.
1578 senesinde, Sultan Üçüncü Murat Han zamanında, Gürcistan’ın fethinden hemen sonra İç Anadolu bölgesinden özellikle Konya, Tokat, Yozgat illerinden seçilen Türkler Ahıska ve çevresine yerleştiriliyorlar. O zamanlar Osmanlı’nın parlak dönemleri. Osmanlılar, Budin’den Mekke’ye, Kafkaslara, Mısır’a dört bir yana hâkim durumda ve fethettiği beldelere Anadolu’dan insanlar gönderiyor. Bu İnsanlar hal ve hareketleri düzgün, ilim ve irfan sâhibi, sevgi ve hoşgörü dolu gönül erleri. Bu özellikteki münevver insanlara ‘Sen şu beldeye gideceksin, oraya yerleşip ahlâkınla, davranışlarınla, ilminle, inancınla ve sohbetinle oradaki insanlara dinimizin güzelliklerini anlatacaksın.’ Deniliyor. Bu insanlar devletin bu emrini severek kabul ediyorlar. Yüce bir görevi üstlenmenin verdiği gönül zenginliğiyle, gittikleri yerleri aydınlatıyorlar. İşte ilk defa bu maksatla Osmanlı Türkleri Ahıska’ya yerleşiyor. Ve aradan az bir zaman geçmesine rağmen bütün Türk boyları gibi, Ahıska Bölgesinin Atabekleri ve Türk ahalisi de kendi istekleriyle Müslüman oluyorlar ve Ahıska 250 yıl boyunca bir Osmanlı eyâleti olarak kalıyor. İlimde, sanatta, kültürde ilerleyerek parlak ve mes’ut dönemler yaşıyor. Tâ ki Osmanlı-Rus Savaşının bitimiyle 29 Eylül 1829 târihinde Ahıska’nın son sancağının Rusların eline geçmesine kadar… Ahıska, Rusya ile İstanbul arasında bir kilit nokta olduğundan, Ruslar kilit noktayı alınca kısa zamanda Anadolu içlerine kadar saldırıya geçiyorlar. Bu olay Ahıska Türklerini çok üzüyor. Halk şâirleri pek acı ağıtlar yakıyorlar.
Ahıska gül idi gitti
Bir ehli dil idi gitti
Söyleyin Sultan Mahmut'a
İstanbul kilidi gitti.
Bu dönemde Ahıskalı Türklerden bir kısmı Rusya’nın baskısından kaçarak Erzurum’a, Kars’a ve diğer doğu illerine sığınıyorlar. Büyük bir kısmı da Ahıska’da kalıyor.
1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı hem dünya hem de Ahıska Türkleri açısından çok çetin ve acımasız bir dönem oluyor. O dönemlerde Gürcüler, Ermeniler, Ruslar Ahıskalı Türklere çok sıkıntı çektiriyorlar, eziyet ediyorlar. Maksatları Ahıskalı Türkleri yıldırıp Ahıska topraklarından çıkarmak… Ahıskalıların kültürlerini yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat Ahıska Türkleri yaşadıkları bütün zorluklara rağmen yurtlarından çıkmıyor.
Birinci Dünyâ Savaşı yıllarında binlerce Ahıska Türkü katlediliyor, evleri yakılıp yıkılıyor. Ahıskalıların çektiği çileler Azerbaycan halkını ayağa kaldırıyor. Bakü’den bir heyet Ahıska’ya geliyor. Heyetin arasında bulunan Azerbaycan Türklerinden millî şair Ahmet Cevat Bey bu acı durumdan çok etkileniyor. Duygularını şu mısralarla belirtiyor:
Karları üstünde mazlumlar kanı
Ölenler çok, fakat mezarlar hani?
Ayaklar altında şevketi şânı
Kalanları görüp feryada geldim.
Mesketya, günümüzde Gürcüstan sınırları içerisinde kalan Ahıska Paşalığı adlı bölgeye, Rusların verdiği isimdir. O bölgede yaşayan Türklere Ruslar, Mesketler / Misketler / Meshetler diyordu.
Onlar kendilerini ‘Osmanlı Türkü’ olarak görüyorlar. Türkiye’mizde onlara, Mesket Türkleri diyen gafiller var.
Azerbaycan’da, Özbekistan’da, Kazakistan’da, Kırım’da ve bütün Türk Cumhuriyetlerinde Türk olmadığını, Kırgız, Kazak, Azerî olduğunu iddia eden Türklere rastlamak mümkündür. Bütün Türk dünyâsında, Türklükten başka bir âidiyeti kesinlikle reddeden, Türk oğlu Türk olduğunu iftiharla haykıranlar, yalnızca Ahıska Türkleri ile Gagauz / Gökoğuz Türkleridir. ‘Siz Türk değilsiniz!’ Dercesine onları Mesketler olarak anmak yanlıştır, soydaşlarımıza hakarettir.
* * *
Ahıska Türkleri 900’lü yıllardan beri Ahıska topraklarında yaşıyorlardı. 1853 – 1855 Osmanlı Rus Savaşı’nda Osmanlı ordusuna yardımcı oldular. Savaş sonrasında Çarlık Rusya yönetimi Ahıskalı Türklere baskı ve işkence uyguladı. Bir kısmı Anadolu’ya sığındı. Gelenler Erzurum’a ve Karadeniz sâhil şeridine yerleştirildiler. Kalanların tamamı, 14 Kasım 1944’te, Kırım Türkleri gibi, Stalin tarafından top yekûn sürgüne gönderildi. 1944’ten bu yana, Anavatanlarına dönmesine izin verilmeyen tek Türk topluluğudur.
Dünyâ kamuoyu ve konunun uzağında kalan Türkler; Ahıska Türklerinin varlığını, Özbekistan’da 1989 yılında yaşanan kardeş kavgasıyla öğrendi. O târihte Ahıska Türkleri, Özbekistan’ın Fergana Vâdisi’nde sürgün hayatı yaşıyorlardı. Komünistlerin provokasyonu ile bölgenin yerlisi olan Özbek Türklerinin taşlı sopalı saldırısına uğradılar. 500 Ahıskalı Türk öldü, binlercesi yaralandı. Çatışma gazetelere, Özbek-Meshet / Misket / Mesket Kavgası olarak yansıdı. Bilenler hemen doğrusunu söylediler: Onlar, ‘Ahıskalı Türklerdir. Kardeşlerimizdir.’