Farabi, 870 yılında Türkistan'ın Farab isimli yerleşim yerinde doğmuştur. Adı Ebu Muhammed Nasr'dır. Babası Farab'daki Vesic isimli şehrin güvenliğinden sorumlu bir asker, komutandır. Onun adı da Muhammed bin Turhan bin Uzluk'tur. Tam adı Ebu Nasr Muhammed bin Turhan Bin Uzluk El Farab olup 950 yılında Şam'da vefat etmiştir. Batıda ismi Alphfarabius olarak bilinir. Felsefe ilmindeki bilgeliği yanında hayatı boyunca hep çarığına kadar Türk giyim kuşamını bırakmaması ile de ilginç bir kişiliktir. Felsefe ve mantığın yanında müziğe olan ilgisi ile de tanınır. Kanun isimli müzik aletinin mucidi olarak da bilinir.
İşte o dönemin önemli bir bilim insanı olan bu kişiyi Mürsel Gündoğdu'nun Farabi isimli romanında daha yakından tanıyoruz. Bu eserde o zamanlarda mantık ve felsefenin büyük isimleri olan Aristo ve Eflatun'un eserlerinin tercüme edilip okunulması yanında fikri değerlendirilmeler yapıldığını öğreniyoruz. Farabi'nin de onların eserlerine açıklamalar yaparak İslami değerlendirmeleri ile de yorumlar yaptığı; din ve felsefenin hayata bakışı ile ne-nasıl olması gerektiği düşüncelerini okumaktayız. Bu çalışmalarındaki verimliliği sebebiyle kendisine Muallim-i Sani (ikinci öğretmen) lakabı takıldığını, birinci muallimin ise Aristo olduğu bilgisini okuyoruz.
Romanda, Farabi'nin varlıklı bir aileden olduğu, kendisinin kadılık yaptığı ve bu iyi konumuna rağmen ilim ve felsefe aşkı ile her türlü konforu bırakıp Bağdat'a gelişi hikâye edilmektedir. O dönemin bir bilim merkezi olan Bağdat'taki Beytül- Hikme ile ilgili bilgiler, oradaki yapılan çalışmalar akıcı bir şekilde anlatılmaktadır. 30 yılı aşkın Bağdat'taki çalışma hayatı akabinde, bu şehirdeki siyasi karışıklığın artmasının sebep olduğu olumsuz ortam Şam'a gitmesine sebep olur. Şam, ona daha rahat ve sakin bir çalışma ortamı sunar. Bu arada yazdığı İdeal Devlet eserini okuyan Halep emiri Seyfü'd Devle'nin sağladığı imkanlarla çalışma şartları daha da iyileşir. Bu dönemde eserlerini yeniden elden geçirir. Bu arada eski dönemlerin ilim merkezi olan Mısır ve İskenderiye'ye gidiş gelişleri akıcı bir dille anlatılmaktadır. Bağdat-Harran-Şam-Halep şehirlerindeki bilime ve alimlere gösterilen ilgi ve itibar yanında oralar hakkında bilgiler de vardır.
Farabi romanı, mantık ve felsefeye ilgisi olanlar için ayrıca cazip bir eserdir. Oradan aldığım şu alıntıları paylaşmak isterim:
- Mantık ilmi, aklı ve doğru düşünmeyi geliştirir. Kur'an-ı Kerim'de ibret alma, tefekkür ve bilgi edinme hususunda açık emirler vardır.
- İnsanların ilme sarılması dünyayı aydınlatır. Erdemli insanları çoğaltır. Ahlaka sarılması ise dünyayı iyiliğe ve güzelliğe götürür.
Bunun için yöneticiler:
Bilgi edinmeyi ve öğrenmeyi seven zeki, uyanık, hafızası kuvvetli ve dikkatli olmalıdırlar.
- Doğruluğu ve doğru insanları seven, yalan ve yalancıdan uzak duran, şefkatli ve her türlü kötülüğe karşı olmalıdırlar.
- Gümüş, altın gibi dünyevi araçlara değer vermeyen; yeme, içme ve cinsel zevklerin peşinde koşmayan; kumar türü alışkanlıkları olmayan karakterde olmalıdırlar.
- Yapılması gereken konularda azimli ve ısrarcı olmalı, korku ve zaaflı olmamalıdırlar.
.........
Eser bu ve benzeri uyarıcı ve hatırlatıcı bilgileriyle de yol göstericidir.
Mutluluğu aramak ve yolunu bulmak için çıkılan bir yolculuğun hikayesi olan bu eser zevkle okuduğum kitaplar arasında olmuştur.