Hekimlik mesleğinde 50. yılımı doldurmam vesilesiyle Akça Koca Platformundaki arkadaşlarımın verdiği yemekli toplantıya katılanlardan biri de Mürsel Gündoğdu ve eşiydi. Kendilerine verdiğim önemli bir sağlık hizmetim onları bu yemeğe getirmiş ve onları daha yakından tanıma imkanını sağlamıştır.
Mürsel Gündoğdu, ilahiyatçı bir yazar olup Millî Eğitim Bakanlığı'nda yöneticilik dahil muhtelif hizmetleri olan bir eğitimcidir. Kendisi 900'lü yıllarda yaşamış büyük Türk mütefekkiri ve önemli bir bilim insanı olan Farabi üzerinde doktora çalışması yapmıştır. Mürsel Gündoğdu'nun üretken bir yazar olduğunu da bu vesileyle öğrenmiş oldum.
Yazarın, Vezir isimli eserini daha önce okumuş ve kütüphanemdeki tarihi romanlar arasına koymuştum. Yazar bu eserinde Selçuklu döneminin bilge veziri Nizam-ül Mülk'ün hayatı üzerinden o dönemi anlatmıştır. Selçuklu sultanları Tuğrul Bey, Alparslan ve Melikşah dönemindeki olaylar ile ilim ve alime verilen değerlerin etkisinin anlatıldığı bir eserdir. Yazarımız bu eserinden sonra da yeni eserleri ile tarihimize ışık tutmak ve daha doğru bilgiler edinmemize katkı vermek istemiştir.
Yazar Hakan isimli romanında Karahanlı sultanı Satuk Buğra Han zamanında Türklerin İslam’a geçişi anlatmaktadır. Roman, bir Türk tarihi hocasının Çin’deki dostunu ziyareti ve Çin seddinin tanıtılması ile başlar. Daha sonra Kaşgar’a geçişi hikâye edilir. Satuk Buğra Han’ın şehzadeliği döneminde bu bölgeye İslam tebliği yapmak için gelip yerleşmiş olan tüccar ve aynı zamanda Samani şehzadesi olan Ebu Nasır Samani ile tanışması ve Müslüman oluşu anlatılır. Olaylar ve coğrafya çok güzel tasvirlerle yazılmış olup bu eser tarihe ilgisi olanlar için bilgi kaynağı vasfındadır.
İmam-ı Maturidi adlı eserde ise onun hayatı üzerinden akıl ve bilginin Müslümanlar için önemi anlatılmaya çalışılmıştır. O dönemde de çeşitli görüş farklılıkları olup bunlar arasında bugün olduğu gibi gruplaşmalar mevcuttur. Eserde bu hizipleşmeler yanında Maturidi’nin İslam inancında akıl ve bilginin önemini vurgulayan tespitlerini okumaktayız. Bunlardan biri de “Nasıl ki renk karmaşıklığını ayırt etmede iyi bir göze, ses karışıklığında iyi bir kulağa ihtiyaç var ise; birbirine karışan fikirlerin doğrulanması için de bilgiye dayalı düşünmeye ve akıl yürütmeye ihtiyaç vardır.” tespitidir. Maturidi’nin hayatı üzerinden daha doğru bir İslam dini anlayışının roman tarzında anlatıldığı bu kitap zevkle okunacak bir eserdir.
Diğer bir kitap Taşları Konuşturan Adam’dır. Burada Mimar Sinan’ı okumaktayız. Onun Kayseri Ağırnas Köyü’nden hıristiyan bir Türk olduğu, dedesinin bölgenin iyi bir inşaat ustası olan Togan Yusuf olduğu bilgisi ilginçtir. Yavuz Sultan Selim zamanında ilk olarak Anadolu’dan devşirme olarak alınan Sinan, inşaat ustası özelliğiyle 22 yaşında olmasına rağmen İstanbul’a getirilip Yeniçeri ocağına yazılmıştır. Eserde, Mimar Sinan’ın 90 yılı aşan ömründe yetiştirdiği insanlarda birlikte, Sultan Süleyman ve Sultan Selim dönemlerinde İstanbul, Edirne, Anadolu ve Balkanlardaki cami, medrese köprü, han ve hamam gibi imar faaliyetlerinin nasıl yapıldığı güzel tasvirlerle anlatılmaktadır.
Yazar, Müderris isimli 2 ciltlik kitabında ise büyük İslam alimi İmam-ı Gazali’yi anlatmaktadır. Bu eser, onun tabiriyle “İslam düşüncesini asırlardır sulayan ve fikirleriyle batı düşünce sistemiyle etkisi olan bir mütefekkirin çile dolu hayat hikayesi.” yazılmaya çalışılmıştır. İmam-ı Gazali’nin Bağdat’taki hayatı, daha sonra Kudüs’e gidişi, El Halil ve İskenderiye’deki günleri, buradan Hicaz’a gidişi güzel tasvirlerle anlatılmaktadır. Buralardaki çalışmaları ve bu bölgenin insanlarıyla ilişkileri, daha sonra Bağdat’a dönüşü ve bu zaman dilimlerinde onun düşünce hayatı ile eserlerini ortaya koyuşu hikâye edilmektedir. Bu yazımızı onun şu nasihati ile bitirelim;
“Ey oğul! Heveslerine ve nefsine uyan aşağılık çukurlarına yuvarlanır. Zarif görünümlü insanlar fazla ilgini çekmesin. Dış görünüşe pek aldanma. Çünkü insan kalbiyle, düşüncesiyle ve diliyle adamdır, kıyafetiyle değil. Benzi soluk, zayıf kimseleri hor görme. Çünkü insan 2 küçük et parçasıyla ölçülür: Kalbi ve dili. Öyleyse insanların bu iki değerinden istifade etmeye çalış; gerisi et, kan ve kemiktir.”
Farabi ile devam edecek...