YEDİNCİ BÖLÜM
Prof. Tural: ‘Mûsıkî’, ‘müzik’ kavramlarından hangisi kullanırsa kullanılsın, başında -aidiyet, kimlik gösteren -Türk (veya başka bir millet) adı olması mutlaka gerekmez mi?
Gürbüz: Sevgili Sâdık Hocam, Türk Mûsîkisini teorisi-târihi ile ilgili çalışmalarımda Türkçe'nin yanısıra bazı başka dillerde yazılı kaynaklarla da ilgilendim. Bilmediğim dillerdeki çevirileri, makaleleri okumaya çalıştım. İngilizce olan bir kitap ise hep yanımdaydı. ‘Makam Modal Practice In Turkısh Art Music’ 1974. Yazarı Karl L. Signell. Kendisi İlmî akademik araştırmalar, çalışmalar ve Türk Mûsıkîsi eğitimi almak için İstanbul'a gelen ve zamanın üstatlarından; Ney üflemesini, Türk Mûsıkîsi nazariyâtını, müziğimizdeki Alaturka-Alafranga çekişmelerini ve diğerlerini bilen, öğrenen bir Amerikalı Müzikbilimcinin sözlerini yansıtacağım:
Kitabın önsözünde yazdığı ilk cümlesi aynen şöyle:
‘Classical Turkish Music can be considered one of the major high art musics of the world. / Klasik Türk Müziği, dünyânın en önemli yüksek sanat müziklerinden biri olarak kabûl edilebilir.’ diyor.
Bu cümleden sonra da, Klasik Türk Müziğinin (kısaca) mükemmel bir doğaçlama ve müthiş bir repertuara sâhip olduğunu vd. hususları isâbetle ve ayrıntılı olarak anlatmıştır.
Bir yabancı müzikbilimciden naklettiğim bu küçük alıntıyı ve Turkısh Art Music tanımını dikkatlerinize sunuyorum. Dünya Müzik târihi ile ilgili özellikle yabancı kaynaklar incelendiğinde; bizim dışımızdaki bazı başka ulusların müzikleri için de aidiyet kavramları kullanılmıştır. Lütfen dikkat edniz; bu ülkelerin sayısı, dünyadaki mevcut ülke sayısının belki % 10-15 'i civarı olabilir..
Meselâ, Avrupa'da Rönesansla birlikte başladığı kabul edilen ve zamanın Krallarınca, saraylarda desteklendiği, himâye gördüğü ve bu suretle geliştiği bilinen; dünyanın en popüler, en yaygın sanat müziğine ‘Klasik Müzik, Batı Müziği, Evrensel müzik’ vd.leri gibi adlar verilmiştir. Târihî süreç içinde, bu bölgede yaşanan savaşlar, işgaller, salgınlar vb. olaylar sonucu nüfus hareketleri ile sınırların, ülkelerin adlarının da, haritalarının da değişmiş olduğu bir gerçektir. Öyle ki, Mozart gibi çok büyük ,dâhi bestecilerin doğum-ölüm yerleri; doğdukları topraklar sık sık el değiştirdiğinden bestecilerin aidiyetleri de sorgulanmıştır...Mozart'la ilgili olarak, “ Avusturyalı mı? , Alman mı? ” tartışmaları bile ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, Avrupa’daki ülkelerin yaptıkları, geliştirdikleri ortak müzik için, çok net ülke adları verilememiştir...
Ancak bazı kıtalardaki, ülkelerdeki, bölgelerdeki özgün olan, farklı yapı, tavır ve tarzlardaki müziklere de, o kıtaların, ülkelerin, bölgelerin, adları verilmiştir.
Görüşüm şudur; Bazı müzikler, eğer bizim mûsıkîmizin olduğu gibi, başına bir ulusun aidiyetini koyacak değere, öneme, özgünlüğe, teoriye, târihe sâhipse; adının başına bu aidiyet kavramı mutlaka konulmalıdır. Bu konuda yazabileceğim çok uzun ve fazla sayıda cümlelerim var. Ancak bu söyleşide, şimdilik bu kısa ifadelerle yetiniyorum...
Sevgili Sâdık Hocam, bu güzel sorularınızla, bana; hâfızamı kontrol etme, hattâ biraz güçlendirme ve çok eski dönemlerde yaptığım çalışmaları yeniden canlandırma ve o günleri tekrar yaşama fırsatı verdiniz. Bu arada, bu söyleşi de verdiğim cevaplarda, biraz mühendislik tarafını da fazla kaçırmış olabilirim. Özür dilerim. Ve ayrıca, bu cevapları ezberden verdim. Kendi özgün bilgi, tespit, yorum ve görüşlerimi ifâde ettim. Lütfen kabûl buyurunuz
En içten selâm, sevgi ve saygılarımla…
YARIN DEVAM EDECEK