Naci KARA

Avukat

Sağcılık - Solculuk

N. Fazıl:

Kalbimi ve aklımı hep sağ elime verdim;
Görevi olmasaydı sol elimi keserdim…”
Şiirinde, sağcılığın en kaba ve hatta ilkel bir tanımlaması yapılmaktadır.
Hayatım boyu “sağcıyım” veya solcuyum demedim.
Çünkü sağcı veya solcu olmadım.
Kendisini sağcı ve solcu olarak ifade edenlerin, dünya görüşleri ile uyuşmayan fikirlere sahip olduklarını görünce, sağcılık ve solculuk kavramlarının inandırıcı söylemler geliştiremediğini de düşündüm.
Sonuçta ilkel bulduğum bu kavramalara şahsen hiç itibar etmedim.
Kavramların çıkış kaynaklarına gidince, çıkış kaynakları ile zamanla kazandıkları anlamalar arasında da paralellik olmadığı anlaşılmaktadır.
Sağ tanımlamasının ağırlıklı olarak “din” kavramını içine aldığını ve referansının din olduğunu dikkate alınca da, kavramın ilkelliği net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Solculuk da, “din” kavramını tamamen dışlayan bir alt yapıdan geldiği için, işçi sınıfının güçlü olduğu, ezilip-sömürüldüğü geçiş dönemini kullanarak belki de ilk ve son defa olmak üzere “komünist” idareler oluşturulmuştur.
Akabinde SSCB’nin tasfiyesi ile dünyada komünizm gücünü kaybetmiştir. Bundan sonrası için komünizm, karşıtları için risk olmaktan çıkmıştır.
Şimdilere geldiğimizde, işin başka boyutları tahrik edilmekte ve yanlış sağ anlayışın, Türk milliyetçilerini sağcılığın içine monte etme çalışmaları yoğun bir baskı ile devam ettirilmektedir. Bu hal Türk milliyetçilerini rahatsız etmektedir. Bu arada siyasi yalpalamalara zemin hazırlanmakta ve bir kesim Türk milliyetçisi insanın sola montesi gibi bir risk doğmaktadır.
Türk milliyetçilerinin onlarca siyasi parti kurmaları, bölünmenin hoşnutsuzluğunun da yaşanmasına neden olmakta ve güvensizlik duygusuyla arayış içerisine giren insanımız yanlış etki alanlarına girmektedir. Bunu fırsat bilenlerin akılcı politikalarla “bize gel” mesajları etkili olmaktadır.
Sonuç olarak sağcı veya solcu olmak zorunlu değil. Şahsen ben hiç sağcı olmadığım gibi, hiç solcu da olmadım; çünkü ne dinciyim ne de dinsiz, Türk oğlu Türk’üm. Benim dindarlığım dincilerin Muaviye’ci anlayışı ile uyuşmadığı gibi, hiçbir din veya mezhep mensubunu da düşman olarak görmez. Düşmanım, benim vatanıma ve Türk milletine yönelecek tehlikeleri doğuran varlıklaradır…
Muhabbetle…