Aydınlarımız sorumluluğunun farkında.
Üsküdar Kemah Kafede her hususun müzakere edildiği, her görüşün nezaketle. Dinlendiği, sevginin kuşattığı, insanın hep önde olduğu ve aydınlık Türkiye için fikir üretildiği Pazartesi toplantıları beş seneden bu yana her hafta şevkle devam ediyor.
Ben bu toplantılara çok sonra, ikinci yılında katıldım ve sevdim; gelişmeler karşısında özgür düşüncemi açıkladım her konuda. Hamaset ezberi de tükenmeye, tekrara başladı. Zıtlar da buluşabiliyor burada, hatta kabul görürlerse helalleşebiliyorlar da. Şahit olduklarım mevcut. Çünkü günümüzde siyaset, cemaat, vakıf, dernek ve otorite taassubu öyle zirveye fırladı ki ya şefkat tokatı yemekle itham ediliyorsunuz veya çeşitli çirkin iftira ve ithamlarla karşılaşıyorsunuz, ya da ötekileştirilmeye çalışılıyorsunuz. Hatta hain yakıştırması bile yapılabiliyor. Fakat onlar dünyanın ve insanın değişim ve dönüşümünün hala farkında bile değiller. Sadece kendilerinin değişimini, maddi zenginliğini görebiliyorlar.
Dünyevileşmek, makam, imkân, unvan ve fırsat yarış atı gibi koşup duruyor. Ahiret, hesap günü, haram-helal çoğu kişinin akıllarına bile gelmiyor. Aman Allah’ım sen bizi koru.
DERSAADET’İN ORTASINDA BİR MUHABBET
İstanbul’da merkezi yerde ve makul fiyatlı Kemah Kafe sohbetini Can Alpgüvenç ve Atila Şahiner muhabbet olarak başlatmışlar. Sonra Sanatçı İsmail Yazıcı da hiç aksatmadan iştirak etmiş. Daha sonra İsmail Yazıcı beni davet etti, katıldım. Halka her geçen gün büyüdü. Her bakımdan hür ve bağımsız bir ortam oluştu. Belki de 1960 yılların halk üniversitesi Marmara gibi, Küllük Kıraathaneleri gibi bir mahvil oluştu.
Akademisyenler, politikacılar, teologlar, gazeteciler, yazarlar, sivil toplum temsilcileri, şairler, iş adamları, müteşebbisler, öğretmenler, talebeler, emekliler, fikir emekçileri, hanımlar, yaşlılar her kesimden aydınlarımız iştirak etmeye başladı.
Birkaç örnek vermek gerekirse mesela Prof. Dr. Niyazi Eruslu, Prof. Dr. Yahya Doğan, Tarihçi Dursun Gürlek, Emekli Albay Yazar Mehmet Şadi Polat, Sanatçı Şaire İnci Okumuş, Gazeteciler Atilla Şahiner ve Recep Aslan ile Hüseyin Gökçe, Tarihçi Can Alpgüvenç, Ahiret Tahsildarı Ağabey Reşat Şen, Mimar Mehmet Tuna Somay, Mühendis Adnan Babuna, Felsefeci Haldun Sözmezer, Kimyacı Mehmet Fethi Erhan, Öğretmen Sanatçı İsmail Yazıcı başta olmak üzere her yaş ve sektör grubundan onca aydınımızın iştirak ettiği fikri muhabbet hamuru yoğrulmayı böylece her hafta sürdürüyor.
Giriş, görüş, tartışma, nezaket ve ikram serbest. Aramızdan bazen mükrim biri çıkıyor bütün hesabı ödüyor, bazen talebeliğimizden kalma harf hane usulü herkes yediğini-içtiğini kapatıyor, hiç borç bırakılmıyor kıraathaneye.
DÜNYAYA SÖZYENECEK SÖZÜ OLANLAR
Dünyaya söylenecek sözünüz veya eseriniz varsa siz de buyura bilirsiniz! Nitekim Ankara’dan Bekir Turgut ve Celil Güngör gibi devletin önemli bürokratları da ta Başkent Ankara’dan, müteşebbis iş adamı, sivil toplum temsilcisi Nasuh Güngör Antalya’dan teşrifi ettiler. Diyarbakır’dan teşrif edenler oldu. Anadolu-Taşra, merkez ve Asitane aydınları hep birlikte birbirini anlamaya ve algılamaya çalışıyor. Önünü görmeye gayret ediyor, nerede durulduğun farkına çalışıyor.
Üsküdar Kemah Kafede bağımsız ve bağlantısız aydınlarımız pazartesi sohbetine özel bir davet, hususi bir konuk ve konu yok. Beraberinizde de bir misafir de getirebiliyorsunuz. Neler konuşuluyor, niçin tartışılıyor. İşte birkaç örnek;
Osmanlı tarihte öğretildiği gibi midir? Selçuklu neden az gündeme taşınır? Çin dünyayı işgale mi hazırlanıyor? Amerika ve İngiltere dünyayı paylaşmaktan keyif mi alıyorlar? İsrail ile Nazi Almanya’sı arasında ne fark var? Soykırım onlara tatlı mı geliyor, kan akıtmaktan doyuma mı ulaşıyorlar? İslam Ülkeleri neden sus pus soykırım karşısında? Siyonizm ve İsrail’in her tarafa uzanan eli kolu, dayanağı çok mudur? Komünizm sonlandı, Sovyetler dağıldı daha barışçı bir dünya neden oluşmadı? Batı neden ve nasıl dünyayı ve özellikle İslam coğrafyasını sömürüyor? Uzay yarışı nereye kadar devam edecek? ABD, Ukrayna ve İsrail’i destekleyerek yeni bir dünya savaşına mı hazırlanıyor? Rusya, Türk Yurdu Kırım’ı neden işgal ve ilhak etti, tepkileri niçin umursamıyor? Türk Devletleri arasında Turan Ülküsü hayata geçirilebilecek mi? Filistin soykırıma uğrarken, ABD ve İngiltere Kıbrıs’a ve Akdeniz’e yığınak mı yapıyor? Mavi Vatan’da gerilim artırılıyor mu? Üçüncü Dünya Savaşının ayak sesleri mi duyuluyor? Futbol din haline mi geldi? Siyaset de öyle midir? Cemaatler neden siyasi ve ekonomik olarak Türkiye’nin en önemli kuruluşları haline geldiler? Günümüzde çimentoya yapılan yatırım neden insandan uzak tutuluyor, insana yatırım yapılmıyor, eğitim ve milli kültür niçin geriliyor? Üniversite mezunlarımız artık diplomalı işsizler midir? Evlilik yaşı neden yükseldi, boşanmalar niçin arttı? Köyden kente göç devam ediyor mu? Köy gençleri neden evlenemiyor? Kitap, gazete, dergi okuma neden dibe vurdu? Sosyal medya niçin hızlı yükseldi? Toplum nasıl birdenbire fakirleşti? Hayat pahalılığı, enflasyon geliyordu da yöneticiler umursamadı mı, görmezden mi geldiler, fark mı etmediler? İnsanlar gelişmeler hakkında neden düşüncelerini açıklamaktan çekiniyorlar? Gençlerimiz niçin yurtdışına gitmek istiyor? Muhafazakarlık, dindarlık nasıl tartışılır hale getirildi? Bir zamanların dostları-karşıtları siyasetten dolayı mı birbirine hasım oldular yahut ortak?
Uçlar gerçekten keskinleşiyor mu? Peki o zaman erken seçim mi olacak?
Onlarca değil, yüzlerce soru aydınların kafasında. Bunların tümünü aydınlarımızla Kemah Kafe’de tartışmak mümkün. Hem de kibarca, efendice, saygılıca. Kimse kimsenin görüşüne destek veya karşı çıkmak durumunda da değil. Düşüncelerin bazılarına katılıp, diğerlerini kabul etmeyebilir. Yeter ki önce coğrafyamıza, sonra Türk Dünyasına, ardından İslam Coğrafyasına ve nihayet Dünyaya söyleyecek bir düşüncemiz, bir görüşünüz, bir yorumunuz olsun.
DÜŞÜNDÜREN KOMİK HAKİKATLER
Muhabbetimizde neler konuşuldu neler! Görülüyor ki her husus konuşuluyor. Ciddi konu, hassas tema, karamizah gelişme, güldüren hakikatler vs. hepsi mümkün!
En sonundakinde Dursun Gürlek bir mecliste olunca tarih ve fıkralar örtüşerek gelişiyor. İşte bur örnek; Maruf Edip Rıfkı Melul Meriç, bir delikanlıyı Beyazıt'ta İbnül Mahmut Kemal İnal'ın meşhur toplantılarına götürür. İnal, bir gelenek olarak hep sorar yeni misafire "Sen ne bilirsin? merakın nedir?” Çünkü toplantımızda gelenlerin bir özelliği olmalıdır; müzik, edebiyat, kitap, politika vesaire!" Genç bunlardan hiçbirini bilmediğini belirtir! Rıfkı Melul Meriç Usta devreye girer "Efendim bu taze yetme çok iyi dinlemesini bilir! İyi bir dinleyicidir!" Böylece bir uzmanlık dalı olunca Delikanlı İnal'ın toplantısına kabul edilir böylece. Çünkü dinlemek bir imtiyazdır.
ALİM, SİYASETİNCİNİN AYAĞINA GİDER Mİ?
Dursun Gürlek devam ediyor; Cumhurbaşkanı Celal Bayar, İstanbul Valisi Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay'dan, İbnül Mahmut Kemal İnal'ı Forya'daki köşke getirmesini ister. Üstadın böyle bir teklifi kabul etmesi mümkün değildir. Ancak onca ısrardan sonra kabul eder. Huzura çıkarlar. Cumhurbaşkanı Bayar "Efendi hazretleri bütün Osmanlı Sadrazamlarını yazıp, cilt cilt yayınlattınız. Lütfen Cumhuriyet ricalini de kaleme alın, neşredin!" İbnül Mahmut Kemal İnal bakın ne der Cumhurbaşkanına;
"-Sadrazamların çoğunu yakından biliyor ve tanıyordum. Yenilerin ise yazılacak nesi var ki? Eskiden merdivenler teker teker çıkılır, zirveye varılırdı. Şimdi öyle mi?"
Huysuz ve aykırı gerçek bir münevver İbnül Mahmut Kemal İnal bu, böyle söyler mi, söyler.
Böylesi çok tarihi hakikatlerden konuştuk son toplantıda. Peki başka neleri konu ettik; Kadın ajanların yakın tarihimizde kimi nasıl derdest ettiğini, erkek yöneticilerin zaaflarını, Ege Adalarını, Başbakan Ecevit ve Yardımcısı Erbakan'ın Avrupa Birliğine girmek istememeleri hususunu, ahlaki çözülmenin hızla devam ettiğini, orman yangınlarını, İsrail'in tarım çiftlikleri Kıbbutz'da dünyanın bütün yahudilerinin yıllık tatillerini geçirmek üzere İsrail’e gelerek gönüllü bedava nasıl çalıştıklarını ve nihayet İstiklal Savaşı Kahramanı Milis General Cevat Rıfat Atılhan'ı ve kitaplarını konu ettik.
Önümüzdeki hafta Allah Kerim!