T(ı)rabzon'da Zaman

-Kutlu fethin 563. yılı münâsebetiyle…

Gökkuşağıdır, dapdar sokaklarında zaman…

Şafağında kırmızı-beyaz renk cümbüşü.

Birer kehribar tespih tanesidir bomboz bulutlardan,

İnce mi ipince damlaların dökülüşü!..

***

Bir zarîf sedâdır çok yakınımda duyduğum bu ses;

Bir muzaffer edâdır, nezih, kibar, enfes!

Bir arzulu temennidir mukaddes mi mukaddes,

Bu muhteşem tepelerde şehid  gülüşü!..

***

Kâh Hayreddin Paşa’dır, kâh Zağnos Paşa; kâh Hızır Bey, Ali Bey’dir;

Bâzen, Mahmûd Paşa’dan, Yavuz’dan “Behey!”dir.

Bizde, bu işler elbet soy-soptan gelen şeydir;

Toprağın işlenişi, milletin sevilişi, bayrağın dillenişi!

***

Ta uzaklardan kemençeyle davul tutar elimi;

Yayılır bir kaval sesi, sızlatır gönül telimi.

Bu köpük köpük dalga, çağıl çağıl su, sözgelimi,

Bana candır da, tıpkı düşmanın tepelenişi!

***

Mâvi gökyüzünde parıldayan yıldızlar kadar,

Burada, Gülbahar çehreli, peştemallı, keşanlı kızlar,

Hem de horon tepen zıpkalı delikanlılar var.

Herbirinin görülmeye değer asîlce yürüyüşü!

***

T(ı)rabzon Kalesi’nde dalgalanan bu şanlı bayrak,

Her günkinden daha da bahtiyardır şahlanarak..

Ve dağlardan denize doğru kanat çırparak,

Hürriyet aşkındandır kuşların süzülüşü!..

***

Fâtih Câmisi’nde, İskender Paşa Câmisi’nde, Çarşı Câmisi’nde..

Manolyaların, koca çınarların gölgesinde,

Aksakallı dedeler, gaaziler muhabbet hevesinde,

Gençlerle el ele yaşıyorlar yeniden dirilişi!..

***

Bâzen sis, bâzen bir duman siner vâdilere;

Bir kapı kapanır, açılır binbir pencere.

Savrulur gönüller huşuyla o ezânlı tepelere,

Artar, cihânı, gün gün, daha da bürüyüşü!..

***

Anıyor herkes, nice yüz yıllık iklimini;

Duâlı dudaklı binlerce gaazisini, yetimini.

Oğuz Han’dan, Fâtih’ten, Mustafa Kemal’e herbirini..

Bir şanlı zamandı zâlimin  denize dökülüşü…