C. Yakup ŞİMŞEK

Eğitimci, redaktör

C.Yakup_Simsek@hotmail.com

Annesinin Dilini Bilmeyen Nesil - 2

Türkiye'de "Târîhinden uzak, kendi târîhini okuyamayan, kendi annesinin Türkçesini konuşamayan bir nesil” olduğunu söyleyen TDK Reîsi Prof. Dr. Mustafa S. KAÇALİN'in dikkat çeken başka sözleri de var.

Yalnızca “lâfügüzâf” olmamasını, îcâbının da yapılmasını beklediğimiz bu sözlerden birkaçı hakkında daha mütâlaada bulunmak isterim.

***

Reis demiş ki:

Dilin hasârı ve sağlıklılığı konusuna eğilmek, tehlike çanlarının çaldığını söylemek için Mart ayında devlet kurumları ve sivil kuruluşlarla toplantı yaparak kendimizi ifâde ettik...

Mütâlaa 1: Türkçede "tehlike çanlarının çaldığını" TDK çok geç anladı. Bu gecikme, Türkçenin hasar ve zararlarının tâmir ve telâfîsini de çok geciktirmiştir...

***

Reis “Yük ve eşyâ kelimeleri arasındaki fark nedir?” diye sormuş. Bu farkın bilinmesinin lüzum ve faydasını îzâh etmek için de "yabancı dil öğrenmeyi kolaylaştıracağını" ileri sürmüş. 

Mütâlaa 2: Benim "Türkçenin tosuncukları, uydurukçanın maymuncukları" dediğim kelimeler mevzûuna TDK Reîsi de gelmiş oluyor: Sırtındaki beş, on, elli, yüz... kelimelik yükü boyunu aşan ve tebdili şaşan zıpçıktı “sözcük”lerin boncuğu bol kazuratlısı, yavan sözün küsuratlısı, maymun suratlısı sözler... Dilimize pelesenk, sözümüze ölü renk, kekemeliğe denk olan ve maymuncuk gibi kullanılan kelimeler: amaç, aşama, bilinç, birey, boyut, eleştirmek, etki, etkilemek, etkili, eylem, görsel, odaklanmak, olay, olumlu, olumsuz, oluşturmak, onay, onur, ortam, önem, önemli, önermek, özellik, saldırı, sorumlu, sorun, söylem, süreç, uygulama, uzman, yazar, yetenek...

Bunların tamâmı "TDK ikaamesi" olan kelimeler...

***

Bu "TDK ikaamesi" sözlerin her biri, ağızlardan, satırlardan zırt pırt sarkıyor, onlarla kurulan sözler salkıyor; fakat herkes bunlarla konuşup yazmaya kalkıyor...

Bunlardan sâdece birini îzâh edeyim: Türkçede yalnızca "yazı yazabilen" demek olan “yazar” kelimesinin mânâsına TDK tarafından yapılan ekleme-yüklemelerle en az 5-6 kelime (edîb, müellif, münşî, muharrir, musannif, münşî) kültür dilinden kaldırıldı. Hepsinin yerine şimdi basit bir "yazar" geçti... 

Kelimeler arasındaki mânâ farklarını bilmesini istediğiniz nesil, kelimeler arasındaki mânâ farklarının iyice azaltıldığı bir tedrîsâta mahkûm... 

Tesbît edebildiğim kadarıyla yüz (100) kelime yerine yalnızca "sorun" diye kekeleyen bir gençlik var karşımızda...

Yük ve eşyâ kelimeleri arasındaki fark” bu gidişatla korunabilir mi?..

***

Reis demiş ki: 

Ben buna böyle dedim, olmaz. Sen kendince öbür kişiyle böyle anlaşabilirsin ama herkes birden anlaşamaz. Herkes kendince anlaşma vâsıtaları üretirse bu sefer anlaşamayan insanlar ortaya çıkar...”

Mütâlaa 3: Türkçede “Ben buna böyle dedim...” zihniyetinin Türkiye’deki merkezi, TDK’dan başkası değil...

TDK Reîsi’nin “Hayat kelimesini kim anlamıyordu da yaşam oldu.” şeklindeki îtirâzına sebeb olan kelime ikaameleri “Ben buna böyle dedim...” keyfîliğinin devlet tarafından resmîleştirilip hayâta geçirilmesiyle zirveye çıkmıştır...

***

Haydi TDK, bu îtirafların devâmını ve “Zengin-Engin-Rengîn Türkçe Kıyâmı”nı bekliyoruz senden!..

İstersen Âkif’in mısrâsıyla söyleyelim:

“Anlamam hiç, meskenetten sen ne beklersin daha?..”