Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL

Altaylarda Türkler - 2

NADYA YUGUŞEVA         
Aktaran: Prof. Dr. SADIK K. TURAL

İKİNCİ BÖLÜM

Size Altaylıların inancını anlatayım. Kamlık inancı, çok eski zamanlardan beri devam eden ve nesiller değiştirerek bugünlere kadar ulaşmış bir inanç. Altay Türkleri bu inançtan başka inanç tanımamışlar ve eski hâliyle bugüne kadar getirmişlerdir. Kamlık inancını öğrenmek, anlamak, incelemek amacıyla Dağlık Altay'a birçok bilim adamı gelip incelemelerde bulunmuşlardır. Bir zamanlar, bu inancı unutturmak ve hatırlanmayacak hâle getirmek için birçok kişi uğramış, buna rağmen o, Anohin'in kitaplarında ve yaşlıların kalbinde kalmış, mevcudiyetini korumuştur. Kamlık inancı ile ilgili ne kadar çok kitap okursanız okuyun, bu inanç kitaplardan okunarak anlaşılabilecek kadar basit değildir.

 Kamlığın kaç yaşında olduğu sorusuna kimse cevap veremez. Ben, bu inanç gökyüzüyle, ayla, güneşle, yıldızlarla yaşıttır, diyebilirim.

Benim kulaktan kulağa öğrendiğime göre, 2.000 veya 1.500 yıl önce Altaylılar, ‘kitap’lı bir toplumdu: Bizim Sudurbitçig (Kutsal Kitap)'imizi Hıristiyanlar yok etmiş: Ben Altay Türklerindeki sayısı 12 olan kamlardan birisiyim.

Şimdi bir kam olarak sizlere, bazılarının Şamanizm dediği Kamlık inancını anlatmaya çalışacağım. Şamanizm kelimesini Ruslar getirmiş, Altay'a. Bizde bu, ‘kötü kelime’ olarak geçiyor.

Kam ismini verdiğimiz kişi, ruhlar ve insanlar arasında iletişimi sağlar. Kamlar kendi istediği ve düşündüğü gibi yaşayamayan insanlar değildir. Sıradan birisinin, kam olmak isteğiyle gidip okuyacağı okul da, öğretmen de yoktur. ‘Sen kam olacak mısın?’ diye kimseye de sorulmaz. Bir kam duâsı, başka bir kamın duâsına benzemez. Kamlık inancına, birçok insan yanlışlıkla din diyor; ama bu, dünyanın en eski inancıdır. Din olsaydı İncil, Kur'an gibi mukaddes kitapları olurdu. Altaylılar eskiden beri bu inancına saygılıdır. Târih boyunca birçok milletler, insanlar, onları ve inançlarını yok etmeye çalışmışlardır. Belki yaşanılan ortamdan dolayı inançlarımız yok olmamış. Mesela 1800'lü yılların başından itibâren Rus misyonerleri Altay'a gelmeye başlamışlar. Altay halkı o zamanlarda sıkıntı, korku içinde yaşıyordu. Kilise papazları, planlı bir Hıristiyanlaştırma dönemi başlatmışlar. Bir senede, yaklaşık 100-200 ‘kırlıktaki yerli’ dedikleri Altay Türk'ünü Hıristiyan yapabiliyorlarmış. Yalan söyleyerek, onları kiliseye götürürlermiş. Bu olmazsa korkutarak, o da olmazsa tarlalarına Çar askerlerinin zoruyla el koyarak, dağlara sürgüne gönderirlermiş. Asker gücüyle halkı bir yere toplayıp, mukaddes su dedikleri suyu süpürgeyle üstlerine dağıtıp, su kime değdiyse o Hıristiyan oldu, derlermiş. Hastalara ve fakirlere yardım ederek, onları Hıristiyan yaparlarmış. Hıristiyan olanlara ise, yine zorla Rus isimlerini veriyorlardı. Bu Rus ismi verme yöntemi Sovyetler zamanında da vardı.

Rusya'nın Çarlık dönemlerinde ve tabîi ki Sovyetler zamanında, Kamlık inancı yok edilmeye çalışılmıştır. Halkın inancını unutturmak için en çok teri, kilise papazları dökmüştür. Şimdi ise, çeşitli din ve dini akımların adamları çok gelip gidiyor. Son zamanlarda, Budistler bizim dine geçerseniz hayatınız değişir, diye propaganda yapmaktalar. Üniversiteye giremeyenlere burs sağlayarak ‘Budizm eğitimi’ veriyor. Gençler bir sene sonra ellerine ‘Budizm eğitimi’ gördüklerine dair diplomalar alıp, evlerine dönüyor; Budizm'i Altay'a yaymaya çalışıyorlar. Kam olan birisinin elinde, kendini koruyabilecek ne diploma, ne de sertifika var. Onlar, kanunlarla da kendini koruyamamaktadır. Bugün böyle olduğu gibi, geçmişte de bu böyleydi. Gelecekte ise ne olacağını da ancak Tanrı bilir.

1900'lü yıllarda Altay'ın Kızıl-Özök bölgesinde bütün kamları toplu halde kapalı bir mekânda diri diri yakmışlar. Ama içinden gelen sesi dinleyen halk, inançlarını değiştirmiyor.

Altaylılar çeşitli ruhların varlığına inanırlar. Altaylılar bütün Türk halklarında olduğu gibi boylara ayrılırlar. Bizde 39 boy vardır. Her boyda bir veya iki kam olur. Kam olacak insan, ilim adamlarının dediği 'kam hastalığını' geçirir. Bu bir tür sinir, ruh hastalığı olup, kam olarak doğan kişiyi 20-30 yaş arası yakalar; ancak daha erken hastalananlar da vardır. Hastalık geçince insan, kam güçlerine sâhip olur, yâni ruhlarla irtibata geçebilir. Kamın birçok yardımcıları olur; onlar ruh, peri ve cinlerdir. Bu ruhlar iyi ve kötü olarak ikiye ayrılır; kötü ve iyi işlerle uğraşanlar dersem daha doğru olur. Kamlar, kamı olan bir aileden gelir. Eğer birinin soyunda kam varsa, kam ruhları kendisine intikal etmişse, o kişi kam olmak istemese de kam olma kaderinden kaçamaz. ‘Ben kam olmaya­ cağım’ diye kaderi bozamaz. İnsan, kam olma yolunun başında, çok ağır ve büyük bir imtihandan geçirir. İlk önce ana göbeğindeyken, sonra doğduğunda bâdireler atlatır ve en son olarak ‘kam hastalığını’ geçirir. Kam kendine yardımcı olan ruhlar aracılığıyla, Altaylıların kötü ve iyi ruhlarıyla görüşür. ‘Niye görüşür?’ onu anlatayım. Önce kötü, kara dediğimiz ruhları tanıtayım. Erlik-biy, kötü, kara ruhların en büyüğüdür. O yer altında yaşar, onun yardımcıları ve çocukları vardır; o, kam olana hayatı boyunca imtihanlar hazırlar.

(DEVAM EDECEK)