Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Şifa Gibi Bir Gıda: Bal

Takvimler, 4 Ağustos’ta arıların bal yapmaya başladığını yazıyor. Bu vesile ile bal hakkında bir yazının, günün mânâ ve önemine uygun olacağını düşündüm. İyi okumalar Efendim…

Bal; gerek yapılış ve gerekse muhteva olarak son derece ilgi çekici bir gıdadır.

Araştırmacılar, Cenab-ı Allah’ın bal arısında yaratmış olduğu en ilgi çekici özelliğin, ona peteğini altıgen şeklinde yapmasını ilham etmesi olduğunu söylüyorlar. Kare ve dikdörtgen hariç, üçgenden,  ongene kadarki şekiller birbirleriyle tam birleşmezler. Bal arısının yaptığı peteği; insanlar, herhangi bir âlet kullanmaksızın yapamazlar. Kovandaki binlerce arı, birbirlerinden habersiz ve hangi âletleri kullanarak ve mikron ölçüsünde bile hatâ yapmaksızın milyarlarca sayıda bal peteği gözeneğini yapabiliyorlar ? Hiç düşündünüz mü?

Bal peteği kutucuğunun altıgen şeklinde yapılmasının daha başka sebepleri de var: Birincisi; bir başka düzen, meselâ kare veya dikdörtgen şeklindeki bal peteği, kilolarca balı taşıyamıyor. İkincisi; en az balmumu harcayarak en çok ölçüde bal depolamak için en uygun şekil, arıların inşa ettiği altıgen prizmadır.

Arıların mârifeti, bal peteğini akıllara durgunluk verecek mükemmeliyette hazırlamakla sınırlı değil.

1 kilo bal için  40.000 arı, 7 milyon adet çiçeğe konuyor, çiçeğe zarar vermeden kendisine gerekli  maddeleri alıyor ve onlarcasının arasında şaşırmadan kendi kovanına gelip balını yapıyor. Bu iş için 100.000 kilometrelik yol gidiyor, gidip gelmek için kanat çırpıyor.

Bir arı kovanında hizmet gören arıların bal üretebilmesi için beslenmeleri gerek. Beslenmek için bir üretim mevsiminde yalnızca 8 gram bal yiyorlar. Arıların hepsi, güneş doğunca çalışmaya başlıyorlar, hava karardıktan sonra dinlenmeye çekiliyor. Arada dinlenmek nedir bilmiyorlar. Bu tempo, bir arı ömrü süresince hiç değişmeden devam ediyor.

İnsanoğlunun arılardan alması gereken o kadar çok ders var ki… Bir arının bir başka arıyı öldürdüğü, yaraladığı görülmemiştir. Trafik düzenleri de bir harika. Binlerce arı, arı kovanının küçücük deliğinden girip çıkarken sıkışma-kilitlenme olmuyor. 

*   *   *  

Bal; arının ağzından mı çıkar, altından mı çıkar? Sorusu da insanları hep meşgul etmiştir. Rivâyet edildiğine göre Hazret-i Süleyman, İskender ve Aristo gibi kişiler, arının nasıl bal ürettiğini öğrenmek istemişler. Bu amaçla büyük cam kavanozları kovan olarak kullanmışlar. Fakat arılar, her defasında cam kovanın içini, dışarıdan görünmeyecek şekilde sıvadıktan sonra bal yapmaya başlamışlar.

Bal, kuvvetli bir antibiyotik ve anti-mikrobiktir. Balın içerisine şırınga ile sıkılan şarbon, verem ve tifo-dizanteri gibi iltihap yapan hastalıkların mikropları ölüyor, zararsız hâle geliyor.

Gündelik hayattaki tecrübelerden de biliniyor ki, açık kapta bekletilen bal ekşimez, çürümez, küflenmez ve kokmaz. Denilebilir ki su dâhil, hiçbir gıda maddesinde bu özellik yoktur.

Açıkta bekletilen bal, bir süre sonra kristalleşebilir. Bu durum, onun kalitesiz olduğunu göstermez. Kristalleşmeyi gidermenin çâresi vardır: Kristalleşen bal, bir kaba konulur. Bu kap,  içerisinde su bulunan başka bir kabın içerisine yerleştirilip ısıtılırsa, bal eski hâline gelir. Bu zahmete katlanmak istemeyenler; balı, ağırlığı yarım kiloyu aşmayan cam kavanozlarda bulundurup kullanmalıdırlar.

Arılar tarafından yapılan balın en kalitesizinde bile yüksek besleyici değerler vardır.

Bal vücutta yağların birikmesine engel olur.

Balın, bilim adamları tarafından belirlenen diğer faydaları şöyle sıralanabilir:

*Balın içerisindeki antioksidan maddeler, sağlıklı kalmamızı sağlar. Günde bir kaşık bal, insan vücudunun antioksidan ihtiyacını karşılar.

*Çok yüksek besleyici değerine rağmen kilo yapmaz.

*Antik çağlardan beri bal, anti-bakteriyel özelliği sebebiyle yaraların iyileştirilmesinde kullanılmıştır.

*Balda, hücre yenilenmesini teşvik eden enzimler vardır. Bu özelliğiyle gençlik iksiridir.

*Balda, karaciğerin yağlanmasını önleyen madde vardır.

*Bir çay kaşığı bal, 64 kalori içerir.

* Balın, kan şekerindeki etkisi, diğer bütün şeker ve şekerli gıdalara göre çok azdır.

* Bal, çok nâdir olmakla birlikte, bâzı kişilerde alerjiye sebep olabilmektedir. Bu durumda olanlar polen içeren bal tüketmemelidir.

* Bal, zihin ve beden yorgunluklarını giderir.  Düşünme, araştırma, hatırlama ve çalışma gücünü artırır. 

Alacağınız balın katıksız ve tabii olduğundan emin olabilmeniz için bilinen ve denenmiş markaları tercih etmenizde fayda var. Şüpheniz varsa, bir laboratuvarda tahlil ettirebilirsiniz. 

Bal yiyiniz, şifa bulunuz sevgili okuyucularım.

(Rahmetli babam (Arhavi 1898 – Bafra 1979), asıl mesleği olan inşaatçılık dışında hobi olarak bal üreticiliği yapar, evimizin ihtiyacından arta kalanları; komşularımıza, bal satın alma imkânı olmayan talepkârlara ve bal ile tedâvi edilebilen hastalara ve de hâl ve tavırlarını beğendiği arkadaşlarıma ücretsiz olarak verirdi.  (Hiç kimseye para karşılığında bal satmadı. Duâlarınız benim için paradan değerlidir’ diyordu.) 20’li yaşlarımda iken söylediklerini not etmiştim. Bu yazı o notların, araştırma yoluyla elde ettiğim bilgilerle zenginleştirilerek meydana gelmiştir. Rahmetli Ömer Usta’nın ruhuna el fâtiha...)

(Arılar konulu yazımı, 1 Eylül 2024 Pazar günü sunacağım.)