Nazar, hayranlık, aşırı beğenme ve kıskançlığın etkisi ile gözlerden yayılan ışınların meydana getirdiği, nesnelerin bozulmasına, kırılmasına, eğer insansa sağlığın kötüleşmesine sebep olan olaydır.
Bazı insanların çok beğendikleri insanlara veya eşyalara bakışlarıyla ve sözleriyle zarar verdikleri tarih boyunca görülmüş bir gerçektir. Halk arasında “Nazar değmesin (touch wood)” şeklinde söylenen bir söz vardır.
Bu sözün doğru veya yanlış olduğu bilimin konusudur. Biz sık sık kullanılan bu sözün verdiği zararlara dokunmak istiyoruz.
Söylediğimiz her kelimenin bir gücü vardır. Söylediklerimiz kim olduğumuzu ortaya koyar. Beynimizin, ruhumuzu besleyip korumak için sağlıklı kelimeler duymaya ihtiyacı vardır. Kendimize, ne kadar güzel ve harika bir insan olduğumuzu sürekli söylemeliyiz. Bu sözler sonunda hem kendimize inancımız artar, hem de bu sıcak duyguları yaşamaya başlamış oluruz. Eğer inanarak söylüyorsak, bu söylediklerimiz bir müddet sonra gerçekleşmeye başlayacaktır.
Pek çok kişi, bir şey olmadan önce, “Nazar değmesin” diye konuşmuyor. Bu doğru değildir. Her zaman olumlu, heyecanlı ve kendimizden emin bir şekilde konuşmalıyız. Hevesimiz, isteğimiz, arzumuz sayesinde kendimize pozitif şeyleri çekeriz. Ayrıca konuşmak güzel şeylerin gerçekleşme ihtimalini de artırır.
Düşüncelerimizi sözlerle anlatırız. Bu sebeple konuşmamız şarttır. Konuşma bir yandan söz, öbür yandan düşünce demektir. Düşüncenin aracı dildir. Düşünce dile dayanır.
Kelimeler ve düşünceler enerjidir. Enerjimizi değiştirmek için, düşünce ve kelimelerimizi değiştirmeliyiz. Düşünceler bizim pozitif veya negatif yakıtımızdır. Bizi güçlendirebilir de zayıflatabilir de. Düşünce ve cümleler motorun yakıtını sağlayan benzin gibidir. Bu sebeple pozitif düşünce ve cümleler seçmeliyiz ki yakıtımız temiz olsun. Kirli benzin sistemi tıkar ve bizi zor durumda bırakır. Bu yüzden karşımızdaki insanı pozitif cümle kurması için teşvik etmeliyiz. “Bugün iyiyim”, “Çok sağlıklıyım”, “Halime çok şükür “ gibi….
“Nazar değmesin” korkusu, hayatımızın pozitif enerji ve cümlelerin yakıtıyla dolmasını engeller. Gücümüzü azaltır. Enerjimizi düşürmeyelim.
Kaynak: Zülfikar Özkan, Duygusal İletişim, hayat Yayınları, İstanbul, 2015.