İstediğiniz kadar "gayrimenkul" zengini olun, sâhibi olduğunuz şeye "g a y r i m e n k u l" değil de "g a y r ı m e n k u l" diyorsanız bu Türkçeniz TDK nazarında zengin sayılmıyor.
TDK sivri akıllılarına göre "g a y r ı m e n k u l" yazarsak yanlış olurmuş, bunun doğrusu
"g a y r i m e n k u l" imiş.
***
Peki, bunun mantığı ne?
Söyler misiniz, "g a y r i m e n k u l" desen n'olacak, "g a y r ı m e n k u l" desen n'olacak?
***
Türkçenin asıl dertlerini görmeyip böyle ıvır zıvır meseleler üstünde durmaya devam edin siz bakalım! (1920’lerin ve 1930’ların Türkçesi, yâni Hâlide Edib Adıvar, Peyâmî Safâ, Sabahaddin Ali, Yâkub Kadri Karaosmanoğlu ve Reşad Nûri Güntekin gibi romancıların; Mehmed Âkif, Yahya Kemal, Ahmed Hâşim gibi şâirlerin dili bugünkü nesiller tarafından “anlaşılmaz” hâle getirilmiş, kimin umurunda...
1940’ların, 1950’lerin Türkçesi bile 2020’lerde resmen “eskimiş”, dert mi?)
***
Not: Kubbealtı Lügati'nde bu kelimenin "g a y r i" şeklinde de "g a y r ı" biçiminde de başlatılabileceği kayıtlıdır.
Millet de zâten bu kelimeyi hem "g a y r i m e n k u l" hem "g a y r ı m e n k u l" biçiminde kullanıyor.
Kimi öyle kimi böyle kullanıyor diye de birbirini anlamayan kimse yok.
***
Türkçenin asıl derdini anlamayan TDK, sen var olanı doğru tesbit et, o bize yeter de artar. Türkçenin asıl doğruları ve yanlışları senin diline doladıkların değil ki...
Türkçenin bugün neden 100-150 kelimeyle yazılıp konuşulan bir dil hâline geldiğini anlamadıysan meselâ, bırak bu işleri...