Seyfettin KARAMIZRAK

İki Yüzlü Batının Çirkinliği Spora da Yansıdı

“İkiyüzlülük”, kişinin sahip olmadığı duygu, düşünce, erdem, değer veya özelliklere, sanki sahipmiş gibi davranması veya sahip olduğunu iddia etmesidir. Ahlâk psikolojisine göre ikiyüzlülük, kişinin kendi ifade ettiği ahlaki kural ve prensiplere kendisinin uymamasıdır.

Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) Disiplin Kurulu, Türkiye-Avusturya maçında attığı ikinci golden sonra "bozkurt işareti" yapması nedeniyle milli futbolcumuz Merih Demiral'a 2 maç ceza verdi.

UEFA'ya tepki gösteren Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı (TFF) Mehmet Büyükekşi, "2 maçlık cezayı kabul edilemez, hukuk dışı ve siyasi bir karar olarak görüyoruz" dedi.

Mehmet Büyükekşi, 3 maçın altındaki cezalarda CAS'a itiraz ve başvuru yolunun kapalı olduğunu hatırlattı. Büyükekşi, açıklamasında, "Verilen 2 maçlık ceza ile itiraz hakkımız da elimizden alınmıştır. Taraflı ve adaletsiz olan bu karar, tüm milletimizi derinden hayal kırıklığına uğratmıştır" dedi.

TFF Başkanı ayrıca, UEFA'nın maçta görevli delegesinin raporunda cezai yaptırım ile ilgili bir ifade olmadığını, bazı Batılı siyasetçilerin açıklamalarının ardından UEFA'nın konu ile ilgili müfettiş atayarak soruşturma başlatmasının sürece ve kararın bağımsızlığına gölge düşürdüğünü belirtti.

Dışişleri Bakanlığı UEFA'nın soruşturmasının kabul edilemez olduğunu ve Alman makamlarının Demiral'a yaklaşımının "yabancı düşmanlığı içerdiğini" açıklamıştı. 

Merih Demiral’ın “bozkurt” sembolüyle ilgili Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, “Türk aşırı sağcıların işaretlerinin bizim stadyumlarımızda yeri yok. Avrupa Futbol Şampiyonasını ırkçılık için bir platform olarak kullanmak kabul edilemez. UEFA'nın olayı araştırmasını ve yaptırımları değerlendirmesini bekliyoruz” demişti.

Bakan Faeser, ayrıca Almanya istihbaratının Almanya’daki Ülkücü Hareket ile ilgili analizini de paylaşarak, “Güvenlik birimlerimiz Almanya'daki Türk aşırı sağcıları yakından takip ediyor. 'Bozkurtlar' Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izleniyor” ifadelerini kullanmıştı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı Faeser’ın sözlerinin ardından harekete geçti ve Almanya’nın Ankara Büyükelçisi’ni bakanlığa çağırdı. Bakanlık açıklamasında, ''(Bozkurt) işareti Almanya’da yasaklı bir simge değilken, Sayın Demiral’a Alman makamları tarafından gösterilen tepkilerin bizatihi kendisinin yabancı düşmanlığı içerdiği değerlendirilmektedir” denildi.

Söz konusu ceza, UEFA’nın Türkiye’ye karşı menfi tutumunu gözler önüne serdi. Ayrıca geçmişte bazı futbolcular tarafından yapılan hareketlere karşı UEFA'nın verdiği cezalar ikiyüzlülüğü bir kez daha gösterdi.

Daha önce de EURO 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası elemeleri maçlarında futbolcularımızın yapmış olduğu gol sevincine de soruşturma açan UEFA yetkilileri, yine bir gol sevincimize soruşturma başlatmıştı.

Bozkurt, bugün Türk milliyetçiliğinin sembolüdür. Atatürk tarafından da ulusal sembol ilan edilmiş ve birçok yerde kullanılmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türk parası üzerine bozkurt resimleri basılmıştır.

Tarihçi İlber Ortaylı, Avusturya galibiyeti sonrası milli futbolcu Merih Demiral ile gündeme gelen ‘Bozkurt’ sembolüne ilişkin, "Türk tarihinde ‘Bozkurt’ bir semboldür, idoldür. Öyle sadece bir partinin, grubun sembolü değildir.

Biz çöl takımından değiliz, steplerden gelen bir milletiz. O yüzden kurt bizim için mühim ve manalı bir semboldür. Destanları, hikâyeleri var. Tür olarak da çok dayanıklıdır. Kurt sırtını herhangi bir şekilde dayamadan, sırtını garantiye almadan öyle bir ihtiyaç duymadan savaşabilen bir hayvandır. Yaşam savaşı verme bakımından çok beceriklidir. Sürü halinde de avlanır ama tek başına da çok dirayetli ve dirençlidir.

O yüzden yaşam savaşı veren, özgürlük savaşı veren milletler için ayrı bir sembolik değeri ve önemi vardır. Milli Mücadele’de de sembol olarak vardır. Devlet çok kullandı. Eserlerde vardır. Kimseyi alakadar etmez. Gamalı haç ve Naziler ile bir benzerlik kurmak saçmalıktır. Bozkurt birinin kafasından çıkmış, sonradan üretilmiş bir sembol değildir.” Dedi.

Batı, çıkarları ve menfaatleri doğrultusunda hareket eden bir yapıya sahiptir. Yıllarca Müslümanların içerisinde bulunduğu kaos ve zulüm maalesef batının ve Amerika’nın eseridir.

İsveç'te aşırı sağcı Rasmus Paludan ifade özgürlüğü adı altında Kur'an-ı Kerim'i yakarak nefret söyleminin en önemli örneklerinden birini gösterdi. Aynı şekilde Tevrat'ın yakılmasına müsaade etmeyen yetkililerin kararı ise büyük bir çelişkidir. İsveç'te bu eylemi yapmak suç olmasına rağmen Paludan ceza almadı. İfade özgürlüğü adı altında nefret suçunun işlenmesine müsaade edildi. 

Batı, bağımsızlık ve milli diyenlerden nefret etmektedir. “Dilimize, medeniyetimize, tarihimize, toprağımıza sahip çıkmak ve onurlu yaşamak istiyoruz” diyen her aklı katlettiler. Birlikte büyümek, birlikte zenginleşmek ve birlikte mutlu olmak felsefesinden nefret etmektedirler.

Batı dışında kalan coğrafyalarda, radikal dincileri, teröristleri, mafyayı, kaçakçıları, uyuşturucu baronlarını, faşist-ırkçı hareketleri, her türden bölücüleri besliyorlar, teşvik ediyorlar. Kutsallara hakaret, peygamberlere küfür, kitapları yakma ve toplumları galeyana getirecek söylem ve eylemleri organize ediyorlar.

İstiyorlar ki aynı nefret söylemleriyle benzer eylemlerle tepki gösterelim. Biz de bayraklarını, kitaplarını yakalım, kutsallarına küfredelim. Bunu yapmayacağız. Zira saçtıkları zehrin panzehri bizim medeniyetimizdir.

Batı’nın İnsan hakları; sadece yeşil gözlü, sarı saçlı ve Hristiyan ve Yahudi kökenliler içindir. Yani zihinlerindeki insan hakları coğrafya, din, ırk ayrımı yapan bir tutum sergilemektedir.

Batı’nın insan hakları ve demokrasisi Ortadoğu’yu, Afrika’yı, Asya’yı ve Müslümanları asla kapsamamaktadır.

Sevgiyle kalın…