Şiire başlayışım değil, ilk şiirimin yayınlandığı târih 1961 yılıdır. O gündür bu gündür onunla hâldeş olur giderim!..
Bir işe başlamak önemlidir; başladın mı, gerisi gelir; yânî, her şey, ilk adımla başlar!.. Sen, yeter ki, başla!
O gündür bu gündür, hep, ilk adımla meşgûlüm!..
Efendim; fasıldır, derler ki, zaman geçmiyor; bâzısı da der ki, zaman mı vardı ki, bu işi hâlledeydim, zaman yetmiyor!..
Gel de anlat bunu şimdi!..Ya, şu zaman akıp gidiyor diyenlere ne demeli!..Bir de zamanı duruyorcular var!..
Hesabı iyi yapmalı, iyi!..
‘Zamanın elindeyim, bir fırıldak-oyuncak!
O, beni, sürüklüyor; yerim mi var kaçacak!’ (Zaman/M.Halistin Kukul)
Kaçmaya, yer değil, imkân bile yok!..
Sen, kendini ne sanıyorsun, âciz!..Hele bir bak, enin ne, boyun ne…Endamın kaç!..
Şu sokakta yürüyenleri bir temâşa ediver de gör ki, ne kuru gürültüler var!.. Sırf dangalak yânî!..
Bilin ki, benim kurugürültü dediklerim boş teneke misâlidir!..Kolay kolay böyle bir târif ve tasnif yapmam!..
O zaman, yine kendi ‘hâl’ime dönüp, kendimden söz edeyim:
‘Niçin gezinip durdum yalnızlık iklîminde;
Kimisi daralıyor; genişlik var, kiminde!..’(Hâl/M. Halistin Kukul)
İşte böyle bir vaziyette, yirmi küsur senedir üç yerinden tıkalı şu kalbimin sesini dinleyerek ve bu dünyanın hiçbir şeyine müptelâ olmayarak, kalıcı bir zevki tatma maksadım ve ülküm olmadı!.. İyi mi ettim veya ediyorum, onu da bilmiyorum!.. Hayat bu, bir şekilde geçiyor!
Derdimi, sana anlatsam ne olur, başkasına anlatsam ne yapar!..Seninkini de öyle!.. Ne ben doktorum ne sen ne de öteki!..
Hani, paylaştıkça azalan dertler ve paylaştıkça çoğalan sevinçler çağımızda kaldı mı bilmem, dünya hep böyle gelmiş, böyle gidiyor!..Aslında, ne böyle gelmeli ve böyle gelmiş ise, asla böyle gitmemeli!...
Boş lâfı hiç mi, hiç sevmem!..Gevezeler, bu dünyanın en lüzumsuz elemanlarıdır!..Öylesine gelip, gidecekler!..
Bunun için, sakın gevezeliğe özenmeyin!..
Özenilecek o kadar şey var ki, onları arayıp bulun!..Meselâ, okuyun!..Ona da mı vakit bulamıyorsunuz!..Bir dağ başına gidin, utancınızı dağlarla paylaşın ve rüzgâra verin, gitsin!..
Utanma hissin de kalmamış ise, nereyi arzu edersen orada otur ve hüngür hüngür ağla; belki kendine gelirsin!..Kimseden de teselli bekleme!..
Bir atasözümüz vardır ki, hârikadır: “Lodos, kar’a, kor; insana kar gibidir”
Lodoslu havayı seç ki, kar’ı eriten lodosun peşinden gelecek olan yağmur, belki seni uyandırır!..
Ne yaparsan kendinedir, bilirsin!..İyilik de kötülük de!..Aslında, seninle uğraşacak zamanım da yok!..Zâten, zamana takılıp kalınca, o da beni, hasım biliyor!..Kimsenin hasımlığına talib değilim!..Kendi hasımlığım kendime yetip de artıyor bile!..
Dünyayı, büyük çokluklar değil; azlıklar ve nâdirler idâre eder. Nâdir olabilmek ise; îmânı, zekâyı, aklı ve gayreti gerektirir.
Nâdirler; insanların değil, Allah’ın seçkinleridir. Zirâ, görülmüştür ki, insanların seçtiklerinin içinden nice kaatiller, nankörler, câniler, münkirler ve hâinler çıkmıştır. Onların, kendilerine bile hayırları dokunmaz!..
Bu sebeple; makam-mevki, para-pul peşinde helâk olmayı bırak!..O, idâre eden azlıkların içinde öyleleri vardır ki, hemen hemen hepsi, bu zümredendir.
Tahsil ile de öğünme!..Bizde güzel bir söz vardır; kabadır ammâ, yerindedir!..
“Tahsil cehâleti alır, eşeklik bâkî kalır!..”
Eşeği ne kadar okutabilirsin ki!..Okumaya, bir de bu gözle bak, e mi!..
Her şeye rağmen; kibri değil, tevâzûyu seç!..
Nezâketten şaşma!..Adâlet ise, yegâne kılavuzun olsun!..