İlk önce, bu sorunun kişinin yaşına, yaptığı işe, sağlık durumuna, kullandığı ilaçlara, beslenmesine göre herkese göre farklı bir doğru cevabı olduğunu belirtelim. Dolayısıyla bu konuda bir sorunuz ve endişeniz varsa sizi tanıyan bir hekimin tavsiyesine uymanızı öneririm. Burada ben daha çok genel kurallardan bahsedeceğim.
İçtiğimiz su nasıl olmalı? Kirlenmemiş, insan sağlığına zararlı ağır metaller, kimyasalları olmayan ve yeterince mikroplardan arındırılmış, berrak, saydam, kokusuz kaynak suyu veya dere ve göllerden elde edilen içme suyu olmalıdır. Sertliği 6-9 arasında olmalı, arsenik, krom, kadmiyum, cıva gibi ağır metaller ile florür, iyot, baryum, sülfür, klorür, nitrat gibi bileşikler gibi istenilen sınırlar içinde olmalıdır. İçme suları arsenikten tutunda nitrat gibi birçok kimyasal, organik maddeler, pH, alkalinite, mikroorganizma içeriği gibi birçok açıdan test edilir. Uygunsa kullanıma sunulur.
Sağlıklı içme suyu temini günümüzde hala tüm dünyanın en büyük problemlerinden biridir. Çevre sorunları, aşırı kullanım gibi nedenlerle giderek sağlıklı suya ulaşım her geçen gün daha zor hale gelmektedir. En başta gelen problemimiz, hala, dünyanın birçok yerinde kanalizasyon veya insan ve hayvan atıklarıyla kontamine sular ve buna bağlı enfeksiyon hastalıklarıdır. Fekal-oral (Yani insan atıklarının bulaştığı maddelerin ağızdan alınması yolu) yolla bulaşan hastalıkların en büyük bulaş yolu içme sularıdır. Yani temiz su içmeliyiz. Bunu engellemek için klorlama, ozon ve ultraviyole gibi yöntemler kullanılıyor. Kaynatma da bunların olmadığı bir yerde bir yöntem olabilir.
İkinci olarak suyun başka kimyasal maddelerle dışarıdan veya topraktan bulaşmamış olması gerekir. Bunlar çeşitli bitki ve böcek zehirleri, kasten veya kaza ile bulaşmış zehirli maddeler olabildiği gibi zaten toprakta bulunan arsenik, nitrat gibi maddeler de olabilir.
Bazı bölgelerde sular iyottan eksikliği, kalsiyum fazlalığı olduğu için guatr hastalığına neden olmaktadır. Bu yüzden sofralık tuza iyot ilave edilmesi tüm dünyada uygulanan bir destek yöntemidir.
Bazı bölgelerde florür fazlalığı veya azlığı içme sularında görülüyor. Genel olarak ülkemizde içme sularında florür az, bu nedenle bulunduğunuz bölge ve içtiğiniz suya göre özellikle çocukların florür takviyesi, doktor önerisi ile alınması doğru olabilir. Bazı ülkelerde içme sularına florürü takviyesi yapılmaktadır. Fazlası da zararlı olduğu unutulmamalıdır.
Bunun dışında içme suyunda bulunan diğer eser mineraller aldığımız çoğu besinde yeteri kadar vardır. Özellikle toprakta yetişen taze sebze ve meyveleri yeterince (günde 3-4 porsiyon) tüketilirse suda az veya çok olmasının önemi yoktur. Eser elementleri yeterince almak aldığımız gıdaları çeşitlendirmek önemlidir. Bazı bitkisel veya hayvansal gıdalarda vitamin ve mineral az veya bazılarında fazla olabilir. Mümkün olduğunda aldığımız besinleri çeşitlendirirsek, bunların eksikliğini veya fazlalığını çekmeyiz. Eğer mide barsak hastalığınız varsa, mide küçültme gibi bu bölgelerden ameliyat olduysanız, hastalığınıza bağlı atılım fazla ise veya genetik olarak emilim zafiyeti varsa takviye edilmesi gerekebilir. Bazı kişilerde genetik nedenlerle emilim fazla veya atılması azsa zehirlenmeler görülebilir.
Ne kadar içelim, eğer sağlıklı bir erişkinseniz canınız istediğinde, yani susayınca için, muhtemelen bu yeterli olacaktır. Çocuklar ve yaşlılarda su eksikliği sık görülür. Bazen su içmeyi unutabiliyorlar ya da bebeklere yeterince su verilmiyor olabilir. Sağlıklı bir erişkin kadın 2,5-3 litre sıvı, erkek ise 3,5- 4 litre sıvı alması yeterlidir. Bu sıvılar meyve sebzeler, et gibi hayvansal gıdalar ve diğer içeceklerden sağlanabilir. Misal meyve sebzelerde %90 üzerinde su vardır. Aldığını gıda ve içecekler göre su miktarı artabilir veya azalabilir. Yine sıcaklık, nem, çalışma koşulları, egzersiz, gebelik veya emzirme, sağlık durumuna göre su alınması artırılabilir veya azaltılabilir. Eğer susuzluk hissetmiyorsanız, idrar renginiz açık sarı ise muhtemelen yeterince su içiyorsunuzdur. Susadığınızda, yemeklerden sonra veya yemek arasında, egzersiz ve çalışma sırasında veya sonrasında, terlediğinizde su içerseniz yeterince su içmiş olursunuz.
Kalp veya böbrek hastalığınız varsa mutlaka doktorunuza danışarak su miktarını ayarlamanız, tuzlu içeceklerden kaçınmanız, günlük idrar ve kilo takibi ile su alınımını ayarlamanız gerekir.
Alkali su pH’sı 8-9 olan su demektir. Bu sular genelde magnezyum, kalsiyum, potasyum ve demir gibi minerallerden zengindir. Alkali suyun faydalı olduğuna dair kısmi fare ve az miktarda insan üzerinde gözlemler mevcut. Ancak mide pH’sını düşürmesi, bazı demir, çinko gibi minerallerim emilimini azaltması, kan potasyum sevilerini artırması gibi riskleri var. Genel olarak faydalı ve güvenli olduğu düşünülüyor.
Medyada bir bilginin yayılması için ilginç ve farklı olması gerekiyor. Bu nedenle basın haber içeriği ile alakasız başlık atarlar, bilim adamlarının veya hekimlerin söylediği sözleri kesip, biçip ana konudan çok farklı anlamlara götürürler. Bunu bazan doktorların kendileri de meşhur olmak için yapabiliyor. Hele sosyal medya rekabet, editoryal kontrolün olmaması, herkesin sağlık ve güzellik uzmanı kesilmesi nedeniyle tam bir çöplük. Peki nasıl bu bilgileri ayıklayacağız. Eski alimlerimiz istişare yapılacak kişi için üç kural belirlemişler: Bir konunun uzmanı olacak, iki kişinin danışılan konu hakkında (conflict interest) çıkar çatışması olmayacak ve üçüncü olarak fasık olmayacak, güvenilir biri olacak. Maalesef sağlık ve güzellik tavsiyesi veren kişilerin hemen hemen hepsi bu konuda çıkar çatışması var, ya bir güzellik ve sağlık destek ürünü satıyor ya da özel klinikte çalışıyor. Ben naçizane sosyal medyayı eğlence aracı olarak görüp, oradaki hiçbir bilgiye itimat etmiyorum. Geleneksel medyayı ise dikkatlice değerlendirerek, karşılıklı okumalarla (Türkiye’de genellikle mümkün değil) bilgileniyorum. Çoğu zaman güvenmiyorum.
Son söz olarak modern insan hastalıklardan kurtulmanın çaresini ilaç, mucize besinler ve parayla alınabilen takviye ve gıdalarla olabileceğini sanıyor. Para ile sağlığı satın alamazsınız, yaşlanmayı engelleyemezsiniz, büyük ihtimalle yitirmiş olduğunuz vücut fonksiyonlarını, sağlığınızı tam olarak geri getiremezsiniz. Böyle mucizevi ilaç, gıda veya yöntemler yok. Önce sağlıklı kalmaya, hastalanmamaya gayret etmeliyiz. Bunun için ruh ve beden sağlığı için iyi alışkanlıklar edinmeliyiz. Önce zararlı alışkanlıklar ve ortamlar ve maddelerden uzak durmalıyız. Örneğin sigaranın verdiği zararı hiçbir ilaç vitamin, detoksifikasyon önleyemez. İkinci olarak uyku, egzersiz ve hareketli yaşam, iş ve aile ortamı, sağlıklı beslenme gibi yaşamımızdaki her şey sağlığımıza etki eder. Bunları da düzenlemek gerekir. Ama tüm bunlara rağmen kader diye bir şey var ve biz o kaderi yaşayacağız.