Türk ve İslam dünyasıyla birlikte bütün ülkeleri etkileyen rant kültürünü, risk kültürüne dönüştürmenin küresel öncüleri, Ahilik kültürüyle yoğurulmuş girişimciler olacaktır. Onlar kuruluşlarını sürekli yenileyerek, hayatın bütün alanlarında sürükleyici bir işlev yüklenirler. Kutsal kültürde risk almadan rızkın bulunmayacağı, risk ekonomisinin rızk ekonomisi olduğu bilinir. Ekonomi dünyasında Ahilik kurtla paylaşmak, çobanla ağlamak değildir.
*
Risk ekonomisini rızk ekonomisine dönüştüren, üretim ekonomisine yeni boyutlar kazandıran, girişimcilerin gücü, kendileri için istediklerini, bütün insanlar için istemelerinden kaynaklanır. Onlar kusursuz ürün ve eksiksiz hizmet üretmek için, gelen yıllarını geçen yıllarından daha üretken kılmasını, en büyük görev olarak bilirler. Anadolu’nun küresel girişimcileri, Çinlilerin maliyetleriyle, Almanların kalitesiyle ve Amerikalıların tasarımıyla, yarışmak için gece gündüz çalışmaktadırlar.
*
Anadolu’nun yüzyıllar içinde zenginleşen, değerlerini dünya pazarlarına, rant peşinde koşan kuruluşlardan daha çok, rızk peşinde koşan, risk almasını bilen kuruluşlar taşıyor. Onların üretim ve tüketim dünyası, tokgözlülerin dünyasıdır. Onlar gözlerinin nurunun, alınlarının terinin ve ellerinin emeğinin karşılığından fazlasını tüketmeyi özenmeden, hiç ölmeyecekmiş gibi üreten eller olmanın, en güzel örneklerini vererek, iç ve dış pazarlarda aranılan ürünler üretiyorlar. Anadolu’nun üretim kültüründe, alın terleri ırmak, gönül terleri deniz olarak görülür. Bir alın terinin arkasında, bin gönül teri vardır. Erdem Bayazıt “Sürüp Gelen Çağlardan” şiirinde, rızk peşinde koşan hem gönül hem alın teri dökmesini bilen, Anadolu insanının tokgözlü üretici yanını, “Yememiştir hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlısını” diyerek, “Şafak gibi alınlara terle yazılmış / Hakkın mutlak ölçüsünü / Elbet benim işçilerim çekecek / Emeğin kutsal direğine” dizeleriyle vurgular.
*
Risksiz kazanç peşinde, koşan kazançsız kalır. Türkler tarihleri boyunca, risk almadan rızk bulunmaz demesini bilmişlerdir. Onlar Anadolu’daki bin yıllık tarihlerinde, her zaman el açanlar değil, el açılanlar, alan eller değil, veren eller olmuşlar. Döktükleri gönül terlerini alın terlerine dönüştürerek, Doğu’dan Batı’ya arkalarında, çarşılar, camiler, çeşmeler, köprüler ve dergahlar bırakarak ilerlemişler. İnsanların gönüllerini kazanarak, alın terleriyle önlerine çıkan, engelleri bir bir aşmışlar.
*
Dünya pazarlarına açılmada, girişimcilerin güçleri, başarısızlıklarını kendilerinden, başarılarını müşterilerinden bilmelerinden kaynaklanır. Onlar bütün pazarlarda, müşterileri kazanmanın yolunun, tatlı dillerden ve güler yüzlerden geçtiğini öğrenmişlerdir. Kuruluşlara pazarların yolunu açan müşterileridir. Siyasal sınırların önemini yitirdiği dünyanın ahileri, gönül terleriyle yenilik, alın terleriyle üretim yapan, dış dünyalarından önce, iç dünyalarını zenginleştiren girişimciler olacaktır.
*
Rant kültürünün odak noktasında faiz, risk kültürünün merkezinde ticaret vardır.
*
Faiz riskten kaçanların, ticaret riskten kaçmayanların, kazanç kaynağıdır.
*
Yeni ahiler dünyada risk almadan, rızkın bulunmayacağını bilirler.