Giriş
Geçen yıl, internet sitelerinden birinde, Dr. unvanlı bir hanımefendi, aşağıdaki yazıyı yayınladı. Mevzu ile alakalı olarak kendisine sorduğum soruları cevaplandırmadı.
Yazıda ileri sürülen iddialar, günün moda tâbiriyle bilgi kirliliğine sebebiyet vermiştir. Dr. Unvanına bakıp da doğru bilgiler verildiğini zannedenlere, meselenin doğrusunu yazmanın vazife olduğunu düşünüyorum. Yazısı, (imla hatâları ve dilbilgisi yanlışlarına ilişilmeksizin) aşağıya alınmıştır.
İyi okumalar efendim.
Biz Bu Aşureyi Niye Yiyoruz?
Geldik Muharrem ayına…
İki farklı görüntü yaşayacağız.
Birincisi; evlerde aşure pişecek, komşulara dağıtılacak, keyifle kaşık sallanacak.
Bir “kutlama” görüntüsü...
İkincisi; ekranlarda, gazete fotoğraflarında, karalara bürünmüş insanlar, zincirlerle dövünüp kendilerini kanatacaklar.
Bir “yas” görüntüsü…
İkisi de aynı târihte. Aynı dinin mensuplarından birileri derin bir yas sergilerken diğer bir kesim adeta onlarla alay eder gibi bir kutlama nasıl yaşar? Neden yaşar?
Bu neden böyle oluyor?
Din bezirgânı, insanları her şeyden önce din konusunda cahil bırakmayı gerekli gördüğü, kafa çalıştırtmamayı da temel kural olarak yerleştirdiği için böyle oluyor. Neyi neden yaptığını bilmemek, temel kural.
Hani kutlama olarak bir aşure yiyoruz da, neden yiyoruz onu bilelim.
İlk önce birileri neyin yasını tutuyor, onu belirterek başlayalım.
Yas tutanlar (Şiîler), peygamberin torunu Hüseyin’in çocukları ile birlikte Kerbelâ’da Emevîler tarafından vahşice katledilişinin protestosunu yaşatıyorlar.
Gerçekleştirdiği bu vahşetten sonra Emevî yönetiminin tavrı ne olmuş ?
Şiîlerin protestolarını canlı tutmak için sergiledikleri bu yası boğuntuya getirmek, etkisiz kılmak için, siyasal bir taktik olarak, aynı günü bir bayram havasına sokup insanlara kutlatmak geleneğini başlatmış, bunu Sünnî kesim içinde ve giderek tabiî Osmanlı’da, Türkiye’de yerleştirmiş. Birileri “Peygamberimizin soyu katledildi” diye yas tutarken, neyi neden yediklerini bilmeyen din kardeşlerinin de aşure keyfi sürdürmesinin nedeni bu.
Tabiî “Peygamberin soyunun kurutuluşunu aşure yiyerek kutlayalım” diye halkın önüne çıkılamayacağı için Kerbelâ Olayı’nın yaşandığı Muharrem’in 10. gününe başka anlamlar yüklenmiş. “Bu çok kutsal bir gündür” denmiş. “Peygamberimiz o güne çok önem verirdi, oruç tutardı” denmiş. (Nitekim bazılarımız bu nedenle oruç tutar).
Peki, peygamber Muharrem’in 10’unda neden oruç tutarmış, onun yolundan gidenler neyin orucunu neden tutuyorlar bilen var mı?
Genelde yok tabiî.
Efendim, Yahudilerin en kutsal günleri “Yom Kipur Katan” günüdür. Bu, Musa’nın onları Firavun’dan kurtardığına inandıkları gündür. Yahudiler o gün oruç tutarlar. Peygamber Mekke’den hicret ettiğinde, Medine’deki Yahudilerin o gün oruç tuttuğunu görmüş, sebebini sorup öğrenince, “Ben de tutarım, biz de tutalım. Biz Musa'yı severiz, ona daha da layığız” diye oruç tutmuş, başkalarına da tutmayı emretmiş, bu geleneği başlatmış.
Eee, tabiî, milletin önüne çıkıp da “Aşure yiyin de peygamberin soyunun kurutuluşunu kutlayın... Oruç tutun da Yahudilerin ‘Yom Kipur’unu kutlamış olun” denemezdi. Bu konuda düşülen telâş nedeniyle, dikkatleri başka yöne çekmek ve Muharrem’in 10’una yine de bir kutsallık yükleyebilmek için uydurmacılıkta bir rekor kırılmış. Asırlardır insanlara bu uydurmalar hem de en saygın bildikleri kişi ve kurumların da desteği ile pompalanır. (Ne kadar yaygın bir kampanya ile pompalandığını göstermek için örnek olarak seçilmiş olan aşağıdaki 4. ilâ 30. sıra arasındaki kaynaklara göz atılabilir). Bakın Muharrem’in 10’unda (her kim nereden, nasıl biliyorsa) sözde neler olmuş :
1. Hz. Nuh, gemisini Cudi Dağı'nın üzerine o gün demirlemiş. ( Yeriyle, günüyle bunu Dünya’da bir tek biz biliriz).
2- Hz. Yunus, balığın karnından o gün kurtulmuş.
3- Hz. Adem'in tövbesi o gün kabul edilmiş.
4- Hz. Yusuf, kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan o gün çıkartılmış.
5- Hz. İsa o gün dünyaya gelmiş ve o gün semaya yükseltilmiş. (Hristiyanlardan saklıyoruz bunu. Onlar bilmez).
6- Hz. Davut'un tövbesi o gün kabul edilmiş.
7- Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail o gün doğmuş.
8- Hz. Yakup'un, oğlu Hz. Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamış.
9- Hz. Eyyüb, hastalığından o gün şifaya kavuşmuş.
10- Hz. İbrahim’in, Nemrut’un ateşinden o gün kurtulmuş.
Musa Kızıldeniz’i yarıp taraftarlarını o gün kurtarmış.
Bu kadar dolmayı “gık’ çıkarmadan yuttuktan sonra üzerine aşure de iyi gider.
Afiyet olsun !...
Saygıdeğer Efendim,
….’da yayınlanan yazınızı okudum.
Öncelikle belirteyim: 10 Muharrem kutlama günü değil, anma günüdür.
10 yıldan fazla zaman geçti ki, 10 Muharrem günlerinde, Türkiye’de hiç kimse, zincirlerle dövünüp kanını akıtmıyor. Düzenlenen törenlerde, Kızılay çadırları kuruluyor ve doktorlar gözetiminde kan bağışında bulunuluyor.
Yurt dışında, dövünüp kanını akıtanlar varsa bile bizi ilgilendirmez.
Evet! Din bezirgânları insanları câhil bırakıp kafa karıştırmaya çalışıyorlar. Kafası karışan insanlar da neyi neden yaptıklarını bilmiyorlar.
Peki, yeterli bilgiye sâhip olmayanlar neyi neden yazdıklarını biliyorlar mı?
Yas tutanlar yalnızca Şi’î inancına mensup kişiler değil. 10 Muharrem gününde Sünni Müslümanlar da Kerbela Şehitlerini hüzünle anarlar.
Her ikisine de mesâfeli olanların, en iyi bildikleri konularda yazmaları daha faydalı olur.
10 Muharrem’de, Yahudiler değil, Museviler oruç tutar. Bilindiği gibi Yahudilik bir ırkın, Musevilik ise bir semâvî dinin adıdır. Musevi olmalarına rağmen (Karaim Türkleri gibi), Yahudi olmayan topluluklar da vardır. İsrail’de yaşayan Museviler, Karaimleri kendilerinden saymazlar.
Peygamber Efendimiz, yalnız 10 Muharrem günü değil, 9 ve 11 Muharrem günleri de oruç tutmuştur. Ümmetine de bu şekilde oruç tutulmasını tavsiye etmiştir. Diğer taraftan 10 Muharrem’de Musevilerin tuttukları oruç ile Peygamberimizin tuttuğu oruç arasında hiçbir bağ yoktur.
İnsanlarımızın bir bölümü, âdeta arkalarından iteklenerek cehâlet çukuruna düşürülmüştür. Onlar okumuyorlar, bilmiyorlar. Okuyanları da bilgi kirliliklerinden kurtarmak, sizin de dâhil olduğunuza inandığım aydınların görevidir. Görevinizi tam ve doğru yaptığınızdan emin misiniz?
Saygılarımla.
On Muharrem
10 Muharrem, hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem’in onuncu gününü ifâde eder. Daha çok Hz. Hüseyin’in şehit edildiği Kerbela’daki katliamın meydana geldiği gün ve Hz. Peygamber döneminde bugünde tutulan oruç sebebiyle bilinir. Bilindiği gibi Hz. Hüseyin(1) Hicrî Takvime(2) göre 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) târihinde Kerbela’da(3) şehit edildi.
Ülkemizde bir kısım insanların 10 Muharrem’i yas günü, diğer bir kısmının ise kutlama günü olarak değerlendirdiği görüşü, hakîkate aykırıdır. Sadece ülkemizde değil İslâm dünyasının herhangi bir yerinde dahi bu düşüncenin olduğu kanaatinde değilim. 10 Muharrem’de şehit edilen Hz. Hüseyin İslâm dünyasında herkesin ortak değeridir. Bırakın Hz. Hüseyin’in, herhangi bir kâfirin dahi ölümüyle ilgili böyle bir kutlama âdeti yokken Hz. Peygamber’in sevgili torununun şehadeti sebebiyle ülkemizde kutlama yapıldığı açık bir iftiradır.
Aslında Hz. Hüseyin’in şehadeti, İslâm dünyasında herkesi üzmüş olan ve Müslümanları birleştirmesi gereken bir hadise iken ayrılık konusu yapılmaya çalışılmaktadır. Hz. Hüseyin’in şehadetiyle Sünnîlik arasında ilişki kurulmaktadır ki, hadisenin meydana geldiği sırada Sünnîlik ve Şiîlik diye bir mezhep yoktu. O sırada Hz. Ali’nin taraftarlığı anlamında bir Şia(4) vardır; ama bu da siyasî bir taraftarlıktır. Hz. Hüseyin’in öldürüldüğü olay sırasında oluşturulan ordunun mensuplarının büyük bir kısmı bu insanlardan oluşuyordu. Hatta aralarında bizzat Hz. Hüseyin’i Kûfe’ye dâvet edenler vardı. Ancak bunları herhangi bir mezhebe nispet etmek mümkün değildir.
Bazı kardeşlerimiz, uzun asırlara dayalı bir yas geleneğini devam ettiriyorlar. Bu yas geleneği bir anmanın ötesinde anlam ifâde ediyor. Esasen İslâm’da vefat eden kişi veya kişiler için yas tutma geleneği üç gündür. Asırlar boyu devam ettirilen bu yasa, farklı bir anlam yüklenerek, ibâdet aşkıyla devam edilmektedir.
Ülkemizde, Sünnîlerde Kerbela ile ilgili son yıllarda görülen bazı anma ve anlama maksatlı programlar dışında bir faaliyet yoktur. Sünnîlerin tuttukları orucun veya pişirilip dağıtılan aşurenin Kerbela veya Hz. Hüseyin’in şehâdetiyle ilgisi olmadığı herkesçe mâlûmdur.
Bugün Musevîler 10 Muharrem’de oruç tutmamaktadırlar. Kaynaklarımız Yahudilerin Hz. Musa’nın liderliğinde Mısır’dan çıkışlarının hâtırâsına Âşurâ günü oruç tuttukları, bunun üzerine Hz. Peygamber’in de Medine’ye hicret ettikten sonra bunu öğrendiğinde kendilerinin Musa’ya sâhip çıkmada daha çok hak sâhibi olduklarını söyleyerek Müslümanlara bugün oruç tutmayı emrettiği, ancak Ramazan orucunun farz kılınmasından sonra Müslümanları Âşura orucu tutup tutmama hususunda muhayyer bıraktığını naklederler. Ancak bu rivâyette şöyle bir problemli durum var: Yahudilerin Mısır’dan kurtuluş günü bir faaliyet yapmaları gerekirse bu günü bayram olarak kutlamaları gerekir.
Musevîler Yom Kipur’da(5) oruç tutarlar. Bu isim, dilimize ‘Kefaret Günü’ şeklinde çevrilebilir. Yahudi takvimine göre Tişrî ayının 10. günü tutulan bu oruç, Eylül/Ekim ayının 10. gününe tekabül eder. Muharrem ayı kamerî takvimin(6) birinci ayı olduğu için şemsî takvime göre her yıl 11 gün kısadır. Dolayısıyla şemsî takvimdeki gün ile kamerî takvimdeki günün aynı zamana denk gelmesi pek mümkün değildir veya nâdirattandır. Yom Kipur’un Yahudilerin Mısır’dan kurtuluşuyla ilgisi kurulmamaktadır. Onların kurtuluş günü Pesah Bayramı(7) olarak kutlanmaktadır. Pesah ise Yahudi takvimine göre Nisan’ın 15’inde kutlanmaktadır. Ancak bugün, bir oruç tutma günü değil, bayram günüdür. Bu açıklamalar muvacehesinde Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinden sonra Yahudilerin Mısır’dan çıkışla ilgili tuttukları söylenen oruç hususunda ya kaynaklarda bir karıştırma yahut Medine’deki Yahudilere mahsus bir uygulama vardır.
Yahudilerin tuttukları Yom Kipur orucunda oruç süresi bir tam günden yani yirmi dört saatten fazladır. Benzerlikleri yanı sıra farklılıklar da vardır. Mesela oruçluyken deri elbise giyilmez. Çalışmak, ticâret yapmak ve yıkanmak gibi faaliyetler yasaktır. Oruç devam ederken cinsî beraberliğin yasak olması gibi benzerlikler de vardır.
On Muharrem günü cereyan ettiği söylenen hâdiselere dâir sağlam bir kaynak mevcut değildir. Geç dönemde telif edilmiş bazı kaynaklarda bu bilgiler varsa da bunların târih ilmi açısından hakîkati ifâde açısından bir değeri yoktur. Ancak şunu söylemek mümkündür ki, insan muhayyilesi, 10 Muharrem’in önemini ortaya koymak için inşa faaliyetine devam etmiştir. Bir kere zikredilen onlarca hâdisenin hep 10 Muharrem’de meydana gelmiş olması nasıl mümkün olabilir? Bunlar, tamâmen sonraki dönemlerde insanların muhayyilesinde üretilmiş efsanelerdir.
Özetle denilebilir ki, birileri hayal gücünü kullanıp yazmış, diğerleri de bunların gerçek olduğunu kabul ettirmeye çalışarak kafaları karıştırıyor.
Kerbela Faciâsının 1439'uncu yıldönümünde Cennet gençlerinin efendisi, Allah Resûlü’nün iki güzide torunundan biri, müminlerin gözbebeği Hz. Hüseyin’i rahmetle ve hayırla yâdediyoruz. Allah’ım! Bu vesileyle Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (sav) Efendimiz'e, ehl-i beytine ve ashabına salâtu selâmlarımızı vâsıl eyle. Onlara kıyâmet gününde Makam-ı Mahmûd'u nasîb eyle. Biz kullarını da Peygamberimiz Efendimiz'e ve ashâbına komşu eyle.
(İslâm Târihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Demircan’dan alınan bilgilerle hazırlanmıştır. Kendilerine teşekkür ederim. Cenab-ı Allah ilmini bol eylesin.)
AÇIKLAMALAR:
(1)Hz. Hüseyin: Peygamber Efendimizin Kızı Fatıma’dan (ra) dolayı torunu, Hz. Ali’nin (kav)(*) oğludur. On İki İmâmlar'ın üçüncüsü(**) olan Hüseyin bin Ali, İslam Devleti’nin bir Emevî saltanatına dönüşmemesi için mücâdele vermiş ve Emevîler tarafından öldürülmüştür. Soyundan gelenler Hüseynî veya Seyyid olarak yâd edilir.
(*)kav: ‘Kerremallâhü Veche’ ifâdesinin kısaltılmışıdır. Hz. Ali, Peygamberimizin amcası Ebu Tâlib'in oğludur. Hicretten 23 yıl önce doğmuş ve hiçbir puta tapmamıştır. Bunun için mübârek ismi söylendiğinde, ‘Kerremallâhü Veche’ denilerek saygı ile yâd edilir. Bu ifâdenin mânâsı; ‘Allah (cc) O’nu şerefli kılsın’ olarak açıklanabilir.
(**)Birincisi Hz. Ali, İkincisi Hz. Hasan’dır. (ra)
(2)Hicrî Takvim: İslamî takvim olarak da isimlendirilir. 1 yılı 354 veya 355 gün olan ve 12 kameri aydan oluşan, Hz. Muhammed (sav) Efendimizin Mekke'den Medine'ye göç ettiği târihi başlangıç kabul eden ve ay'ın dünya çevresinde dolanımını esas alan bir takvim sistemidir. Hicretin, Muharrem ayı yani takvimin başlangıç günü veya ayıyla bir ilgisi yoktur.
(3)Kerbela: Günümüzde Irak'ın sınırları içerisinde bir şehirdir. Bağdat'ın 100 km güneybatısındadır. 4.000 ile 4.500 arasında olduğu tahmin edilen Birinci Yezid ve ordusu tarafından, 72 kişiden ibâret Hz. Hüseyin ve taraftarlarının katledildiği bölgedir. Hâdise, iktidar kavgası olarak Miladî takvime göre 10 Ekim 680'de Hicrî 10 Muharrem 61 târihinde cereyan etmiştir. Bu gün, Şi’îler tarafından Aşûra Günü olarak yâd edilir. Sünnîler ise İslam dini'nde matem yapılmaması kaidesine uyarak bu günde ibâdet yaparak ve Kerbela’da şehit olanların ruhuna Mevlid okuturlar. Anadolu’da 10 Muharrem günü, Sünniler tarafından da aşura yapılır, komşulara dağıtılır. Şi’îlerin yasına saygı gösterilir.
(4)Şia: Lügat mânâsı, ‘taraftar ’ demektir. Mezhepler târihinde Hz. Peygamberin vefatından sonra, Hz. Ali’nin halife olması lazım geldiğini düşünen ve O’nun soyundan gelen insanların meydana getirdiği topluluğa verilen addır.
(5)Haricî: Dînî ve siyasî mevzularda itaatten ayrılıp isyan derecesine varan aşırı görüş mensuplarına verilen addır. Haricîler, Allah’tan başka hüküm koyacak kimse yoktur prensibi ile yalnız Kur’an-ı Kerim hükümlerinin tatbik edilmesi lazım geldiğine inanırlar. Sünni Müslümanların kabul ettikleri Sünnet(*), İcma(**), Kıyas(***) yollarını reddederler.
(*)Sünnet: Peygamberimizin söz ve davranışlarıdır. Kur’an-ı Kerim’den sonra dinin ikinci önemli temel kaynaktır. Sünnet aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’i hayata taşıma ve O’nu anlama biçimidir. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim âyetlerini en güzel şekilde anlamak ve yorumlamak için hadis ve sünnete bakılır.
(**) İcma: Dinî bir konuda yapılan görüş ve fikir birliğidir. İnsanlar dini konularda yanlış hüküm çıkarabilir ve yanılabilirler. Fakat İslam âlimlerinin bir konuda fikir birliğinde olması ve görüşlerinde herhangi bir ayrılığa düşmemeleri o hükmün ve sonucun isâbetli olduğunu gösterir.
(***)Kıyas: Kur’an ve sünnet yoluyla hakkında hüküm bulunmayan konularda hakkında hüküm bulunan benzer bir hükümle kıyaslayarak sonuca varma yöntemidir.
İcma ve kıyas yoluyla elde edilecek bir bilgi kaynağının hiçbir zaman Kur’an ve sünnete ters düşmemesi gerekir. Bu durumda Kur’an ve Sünnete ters ve aykırı bir icma veya kıyas olamaz.
(5)Yom Kipur: Yahudiler için yılın en mukaddes ve dini ağırlığa sâhip günüdür. Günü ana temaları kefaret ve tövbedir. Yahudiler genel olarak bu günü 25 saatlik bir oruç ve bol dualarla büyük kısmını sinagogda geçirirler.
(6)Kameri Takvim: Başlangıcı 16 Temmuz 622 olan ve ay'ın dünya etrafındaki dolanımını esas alan takvimdir. ‘Hicrî takvim ’ tabiriyle daha çok bu takvim kastedilir.
(7)Pesah Bayramı: ‘Hamursuz Bayramı’ olarak da söylenir. Mısır’da kölelikten kurtarılan antik İsrailli’lerin göç hikâyesine dayanır.. Pesah, Yahudi takvimindeki Nisan ayının 15. günü başlar, bu târih Kuzey Yarım Küre’de bahara denk gelir ve bayram 7 veya 8 gün kutlanır. Yahudi bayramları arasında en çok kutlanan bayramlardan biridir.