Olay 1600’lü yıllarda İstanbul’da yaşanmıştır. Bir tüccar içinde 500 adet altın bulunan çantasını kaybeder. Yoldan geçen bir ayakkabı tâmircisi de tesâdüfen bu çantayı bulur. Dürüstlüğü ve dindarlığı ile tanınan tâmirci çantayı bulduğunu kimseye söylemez ve bu kadar çok para kaybının fark edilmemesinin mümkün olmadığını düşünür ve sâhibinin bu çantayı aramasını bekler.
500 adet altın günümüzde yaklaşık 8 milyon liradır.
Tâmirci müdâvimi olduğu câmiye Cuma namazı için gittiğinde Hocaefendi, vaazının sonunda, bir vatandaşın içinde 500 adet altın bulunan çantasını, bu câminin civârında bir yerlerde düşürdüğünü, bulana 100 altın vereceğini söyler.
Ayakkabı tâmircisi hoca efendiye özel görüşmek istediğini söyleyince birlikte câminin yan tarafında bulunan hocanın evine giderler. Çantayı kendisinin bulduğunu ve sâhibine teslim etmek istediğini söyler. Ertesi gün hoca ve elinde buluntu çantayla ayakkabı tâmircisi şeyhülislam efendinin makamına gidilip görüşülür, bir plân hazırlanır, çanta şeyhülislama teslim edilir. Ertesi gün, şeyhülislam, çantanın sâhibi, hoca efendi ve çantayı bulan bir araya gelir.
Şeyhülislam kayıp çantanın kendisinde, çantayı bulanın da burada olduğunu, söyleyip altınları sayarak teslim almasını ve 100 tânesini çantayı bulan şahsa vermesini söyler. Çanta sâhibi; altınları saydıktan sonra 100 altın veremeyeceğini, 10 altın verebileceğini, üstelik kayıp altınlarının 500 değil, 600 adet olduğunu söyler.
Şeyhülislam derin bir nefes aldıktan sonra sorar:
-Çantada 600 altın olduğuna dâir Kur’ân-ı Kerîm’e el basarak yemin eder misin?
-Evet.
Adam, getirilen Kur’ân’a el basıp yemin eder.
Şeyhülislâm bu defa çantayı bulana sorar:
-Siz bulduğunuz bu çantanın içinde 500 altın bulunduğuna dâir, Kur’ân-ı Kerim’e el basarak yemin eder misiniz?
-Evet.
O da aynı şekilde yemin eder.
Şeyhülislân bir saniye durur ve derin bir nefes alıp verdikten sonra hükmünü açıklar:
Kayıp çantanın sâhibi, içinde 600 altın bulunduğunu söylüyor. Çantayı bulan ise aynı şekilde yemin edip 500 altın olduğunu söylüyor. O halde kaybettiği çanta, kunduracının bulduğu çanta değildir. Çanta sâhibi çantasını aramaya devam edebilir. Bulunan çantayı; Ben, Hoca Efendi, ve kunduracı… üçümüz birlikte Devlet-i Âliyye’nin hazine dâiresine emânet olarak teslim edeceğiz. Mevzuat hükümlerine göre, gerektiği süre dolduğunda, mevzuat ne gerektiriyorsa onu yapacağız.
Ayağa kalkar, misâfirlerini uğurlar: Görüşmemiz sona ermiştir. Gidebilirsiniz.