GÖKTÜRK İMPARATORLUĞUNDAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE
BELGESEL TADİN DA MOĞOLİSTAN DA DEVRİ ALEM
Devr-i Alem belgesel program yönetmen ve yapımcısı İsmail KAHRAMAN 15-21 Haziran 2010 tarihinde Hun imparatorluığundan Göktür imparatorluğuna, Moğol imparatorluğundan Uygur Türk imparatorluğuna Türk tarihinin kuruluş destanının yazıldığı Moğolistan’da belgesel çekimi yaptı. Göktürk Orhun kitabeleri nin bulunduğu tarihi Karakurum ve Karabalgas şehirlerin de İlim Kültür Tarih Araştırmaları Merkezi www.iktav.com olarak araştırma yapıp bir çok tv kanalında yayınlanan Devri aleme belgesel programı www.devrialem.tv olarak belgesel çeken araştırmacı gazetesi ve belgesel yönetmeni www.ismailkahraman.net in kalem ve kamerasından Moğolistan da belgesel tadın da gezi notları.
Moğolistan’da Türk tarihini araştırdım.Bilge Kağan’ın Nasihati
Daha ilkokul sıralarında Hunlar, Göktürkler, Oğuzlar, Selçuklular ve Osmanlıların tarihlerini okuyarak büyüdük. Bilge Kağan’ın nasihatinin yer aldığı Ötüken diyarı ve Orhun Abideleri hayallerimiz de yaşamıştı. Bilge Kağan’ın 1300 yıl önceki nasihati kulaklarımızda çınlar, onu duyar gibi oluruz. Orhun Abideleri ve Ötüken diyarına gitmeyi hep hayal etmişimdir. Ötüken diyarı ve Orhun Abidelerine gitmek, Hunlar, Götürkler, Uygurların dünyaya hakim olduğu dünyaya gitmek artık hayal değil. Yol uzak olsa da artık Ötüken diyarına gidebiliyoruz. Ünlü Göktürk devletinin kurucusu Bilge Kağan asırlar öncesinden bugünleri görmüş gibi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak Bilge Kağan’ın nasihatine ne kadar muhtacız.
Bilge Kağan’ın nasihatini, Orhun Abidelerine kazıdığı Moğolistan’ın Orhun vadisi ve Ötüken diyarında görmek üzere yıllardan beri beklediğim fırsat nihayet ayağıma geliyor. Türkiye’nin önemli akademisyenlerinden Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefa SAYGILI’dan; “Moğolistan’a gidiyoruz, seni de aramızda görmek istiyoruz” davetini aldığımda bir anda aklıma Bilge Kağan’ın Türk Milletine 1300 yıl önce söylediği nasihatler geldi. Bilge Kağan 1300 yıl önce şunları söylüyordu.
“Tahta oturduğumda, şuraya buraya dağılmış olan milletim ölüp biterek, yaya ve çıplak olarak geri geldi. Milletimin adı yok olmasın, töre yok olmasın diye gündüz oturmadım, gece uyumadım. Gözden yaş gelse önleyerek, gönülden çığlık gelse geri çevirerek düşündüm. İyice düşündüm. Milletimi kalkındırayım, besleyeyim diye; kuzeye, güneye ve doğuya oniki büyük sefer yaptım, savaştım. Ondan sonra, Tanrı bağışlasın, talihim ve kısmetim var olduğu için, Ötüken'i il tuttum. Açları doyurdum, çıplakları giydirdim. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çoğalttım. Artık kötülük yok. Ve Türk Kağanı mukaddes Ötüken Ormanında oturdukça ülkede sıkıntı olmayacak, töre yaşayacak.
Türk, Oğuz Beyleri, Milletim, işitin!
Üstte mavi çökmese, altta yağız yer delinmese senin ilini ve töreni kim bozabilir?
EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN!‘’
Evet, Bilge Kağan’ın nasihati bugünler içinde geçerli. Bilge Kağan’ın nasihatine ne kadar çok muhtacız. Türk Devleti’ni yıkıp yok etmek için içte ve dıştaki hainlerin işbirliği yaptığı bir dönemde tarihe ilk kez devletlerine Türk adı veren Orhon ve Ötüken diyarından tüm dünyayı idare etmek üzere yola çıkan bir milletin mensubu olarak Ötüken’e gideceğiz. Planımızı yaptık. Moskova üzerinden Göktürk ve Uygur Türk İmparatorluklarının kurulduğu Moğolistan’a gitmek üzere 15 Haziran 2010’da yola çıkıyoruz.
Moğolistan’da Orhun Abidelerine gidiyorum
Yine yollardayız. Türk Dünyası Coğrafyasında Kültür ve Medeniyet tarihimizi araştırmak ve belgesel çekmek için çok uzaklara gidiyoruz. Şimdiki durağımız Moğolistan. Çok önemli Akademisyen ve Profesörlerden oluşan gönül dostları Gurubu’nun davetlisiyiz.
Türk tarihinin manevi tapu senedi olan Moğolistan’da, Orhun abidelerinde araştırma yapıp belgesel çekmek üzere 15 Haziran 2010 tarihinde saat 10:00’da Atatürk havalimanında gönül dostlarıyla buluşuyoruz. Heyette Prof. Dr. Sefa SAYGILI, Prof. Dr. İbrahim BALCIOĞLU, Prof. Dr. Orhan GEDİKLİ ile birlikte 8 profesör ve diğer arkadaşlarımızla toplam 16 kişiyiz. Moskova üzerinden Orhan Abidesine gidecek olmak gerçekten heyecan verici. 20 yıl önce bunu hayal etmek akla ziyandı. Artık her şey değişti. Rus hava yolları uçağıyla Moskova üzerinden 10 saat sürecek Uçak yolculuğu ile Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’a gitmek üzere uçağımız saat 13.00’da Atatürk havalimanından havalandı.
Uçağımız Karadeniz, Kırım ve Ukrayna semalarında kuş gibi uçarken Türk tarihinin muhteşem geçmişini hayal ediyorum. Uçağımızın penceresinden bir pamuk tarlası gibi beyaz bulutları seyrederken, Türk tarihinin ihtişamlı geçmişini adeta yaşar gibi oluyorum. Türk tarihinin büyük imparatorluklar kurduğu Ötüken diyarı ve Orhon vadisine Moskova üzerinden üstelik Rusya uçağıyla giderken içimde adeta fırtına kopuyordu.
Geçmişte “Komünistler Moskova’ya” diyorduk, şimdi artık “Türk kültür tarihini araştırmak isteyenler Moskova üzerinde Moğolistan’a” diyeceğiz. Dünyanın birçok yerine zarar etse de uçak uçuran Türk hava yolları her nedense kültür ve medeniyet tarihimizin destanlarının yazıldığı Moğolistan’a uçmaması Türk hava yolları ve Türkiye devletinin büyük ayıbı olsa gerek. Bu karmaşık duygularla Türk Tarihi’nin muhteşem geçmişi bir film şeridi gibi gözlerimin önünde canlanıyor.
Dünya Tarihi incelendiğinde Türk milletinin özel bir yere sahip olduğu görülür. Türkler, kurdukları medeniyetlerle insanlığa hizmet etmişler, kendi istekleriyle İslam'ı kabul ettikten sonra İlay-ı Kelimetullah için zaferden zafere koşmuşlar. Türk milleti tarih boyunca hep cihanşümul devletler kurdu. Ancak hiçbir zaman sömürgeci bir devlet olmadı. İnsanlık için çalıştı. Bu yüzden gittiği yerlerde hep bir kurtarıcı olarak karşılandı. Hep bir kahraman olarak anıldı. Tarihin akışı, Türk'ü Büyük Okyanus'tan Atlas Okyanusu'na kadar yayıp dağıttı. Bu yayılış ve dağılışta yeni yurtlar edinirken sayısız savaşlar yaptı. Girdiği savaşlarda bir an olsun gözünü kırpmadı. Ölüme bir gül bahçesine girer gibi koştu. Yeryüzünde şehit Türk askerinin kanıyla sulanmamış çok az toprak parçası vardır. Yabancılar Mehmetçiğin başarılarını her zaman hayranlıkla ve şaşkınlıkla izlediler. Bugün yalnız Türk tarihi değil bütün dünya tarihi onun kahramanlığını takdirle yad eder.
8000 yıllık Türk tarihi’nden satır başları...
Türkler, çok eski çağardan beri Orta Asya'daki ana yurdundan türlü yönlere dalga dalga yayıldılar. Büyük devletler kurarak, dünya medeniyetine önderlik ettiler. Türkler, Dünyanın en köklü, en büyük uluslarından biri oldu. Geçmişi M.Ö. 6000 yıllarına uzanıyor. Tarih boyunca farklı coğrafyalarda; Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında hiçbir ulusun ulaşamayacağı 100’ün üzerinde devlet, 16 imparatorluk kurdu. Bin bir güçlükle pençeleşerek ayakta durmayı başardı. Kimi zaman Hunlar, Göktürkler, Uygurlar adıyla dünya tarihinde söz söylediler, kimi zaman da Oğuzlar, Selçuklular, Osmanlılar adıyla tarihlerini zaferlerle taçlandırarak büyük bir gayenin, sevginin, adaletin ve hoşgörünün destanını yazdılar.
Bugün de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak hep mazlumun yanında yer aldı, barışın ve adaletin temsilcisi oldu. Türkiye devletini yıkıp yok etmek için içte ve dışta çeşitli planlar yapılmakta. Bilge Kağan’ın nasihati çoktan unutuldu. Küçük siyasi hesaplar uğruna bağımsız tek devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamak ve yok etmek için planlar yapılırken, tarihten ders ve ibret alma yerine hep birbirimizi suçlamaktayız. Keşke Bilge Kağan’ın nasihatine kulak verebilsek. Uçağın penceresinden dışarıyı seyrederken Bilge Kağan’ın o ünlü nasihati dudaklarımdan dökülüyordu. Bilge Kağan ne kadar da güzel söylemiş;
Türk, Oğuz Beyleri, Milletim, işitin!
Üstte mavi çökmese, altta yağız yer delinmese senin ilini ve töreni kim bozabilir?
EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN! ‘’
Evet, Türkiye’yi yönetenler, etkili ve yetkili olanlar titreyip kendine dönme yerine, basit menfaatler, siyasi ve ekonomik hırslarla ortalığı yıkıp dökmekte. Beni içinde bulunduğum derin düşüncelerden, hostesin uçağımız Moskova havalimanına geçti, lütfen kemerlerinizi bağlayın anonsu ile kendime geliyorum. Uçağımız bulutların arasından bir kartal gibi süzülerek, yeşillikler içerisindeki bir zamanların Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yani kısaca Komünist Rusya’nın başkenti Moskova üzerinde uçarken Moskova şehrinin ne kadar planlı olduğunu gördüm.
Dev gökdelenlerin yanında, çam ağaçları arasında ırmak, göl ve kanallarla Moskova’nın ne kadar güzel planlandığına şahit oluyorum. Yağmurlu bir havada uçağımız Moskova havalimanına iniş yaparken 2 saat 40 dakikalık Türkiye Moskova uçuşunun da sonuna gelmiş oluyoruz. Türkiye ile Moskova arasında 1 saatlik zaman farkı var. Polis kontrolünden geçip Moskova’dan Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’a gitmek üzere yine ikinci bir uçağa bineceğiz. Bekleme salonunun penceresinden Moskova üzerinde batmakta olan güneş bana farklı duygular yaşatıyor. Yasak olmasına rağmen kameramı çalıştırarak tarihe ve zamana not düşüyorum.
Moskova’dan Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’a gidiyoruz
Hun, Göktürkler, Moğollar ve Uygur Türk İmparatorluklarına başkentlik yapmış, Moğolistan’a gitmek üzere Rus Hava yollarına ait uçakla Moskova’dan Moğolistan’a gitmek üzere saat 20:40’ta havalanıyoruz. Bulutları bir füze gibi delen uçağımız, yönünü kutuplara çeviriyor. Kutuplar üzerinden Moğolistan’a daha kısa zamanda gideceğiz. GÜNEŞ batmak üzere, saatler süren yolculuk başlıyor. Güneş battığı halde etraf halen aydınlık. Güneşin battığı yerdeki kızıllık sürüyor. Kuzey Kutbuna yaklaştıkça hava iyice aydınlanıyor. Bir süre sonra, Güneşin battığı yerdeki kızıllık daha da artıyor ve Güneş adeta baktığı yerden doğmaya başlıyor. Dehşetle güneş battığı yerden doğuyor diye etrafımdakilerle konuşuyorum.
Gezi heyetinde olan fizik konusunda da geniş bilgiye sahip Prof. Dr. Sadık ŞENÇAN kutuplara yaklaşıldığı için açının farklı olduğu aslında güneşin kutupların doğu tarafından doğduğunu söylüyor. Güneş ışıkları etrafı aydınlatmaya başlayınca derin vadiler, yüksek karlı dağlar, göller, ırmaklar ve çöller üzerinden uçağımız Moğolistan’a doğru uçmaya devam ediyor. Ulanbatur’la Moskova arası uçakla 6 saat ancak 4 saatlik zaman farkı olduğundan gün Moğolistan da yeni başlıyor.
Uçağımız Ulanbatur hava limanı için alçalmaya başlayınca bende kameramı çalıştırıp uçağın penceresinden Moğolistan’ın uçsuz bucaksız ovalarını görüntülemeye çalışıyorum. Bira ara çekimleri bırakarak, uçağın penceresinden bu coğrafyada kurulan Hunlar, Göktürkler, Moğollar ve Uygur Türk devletinin ihtişamlı geçmişi gözlerimin önüne geliyor. Bu coğrafya da kurulan imparatorluklar dünyayı hâkimiyeti altına almış, büyük okyanustan Atlas okyanusuna kadar coğrafyada hükümler sürmüş Atilla, bu coğrafyalara çıkıp, Avrupa Hun imparatorluğunu kurarak, Dünya ya nam salmıştı. Göktürkler, Moğollar ve Uygurlar, bu uçsuz bucaksız Moğolistan coğrafyasında imparatorluklar ve devletler kurmuşlardır.
Uçağımız, Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’a iyice yaklaşıyor. Moğolistan şehirlerini çok rahat görebiliyorum. Gobi çölü, Orhun ırmağı, Ötüken ormanları, Altay dağlarını seyrederken, yine tarihin derinliklerine dalıyorum. Uçsuz bucaksız Moğolistan ovaları ve yeşil dağlar, beni bu coğrafyada kurulan Hun imparatorluğunun ihtişamlı geçmişine götürüyor
Asya'da Türk siyasi tarihi Hunlarla başladı.
Büyük Hun imparatorluğu Moğolistan coğrafyasında doğmuştu. M.Ö. 3. yüzyılda tarih sahnesine çıkan Hun Devleti, Mete Han'ın yönetiminde güçlü bir devlet haline geldi. Moğolları yenen Mete Han, Çin'in Batı kapıları ile ticaret yollarını kontrol altına aldı. Hun Devletiyle başlayan büyüme Türklerin Anadolu kapılarına kadar gelmesiyle zirveye ulaştı.
Tarihte ilk Türk devleti Hun imparatorluğu
Türklerin tarihte bilinen ilk devletleri Asya Hun İmparatorluğudur. Tahmini yüzölçümü Otuz Milyon km. üstündedir. Bu imparatorluk ilk defa dağınık halde bulunan Türkleri tek bayrak altında toplamış tek Türk devletidir.
Kuruluşu M.Ö. 216 yılına tekabül eder. Fakat bu kadar ihtişamlı bir devlet kuran bir devletin geçmişi çok daha eskilere dayanır.
Türklerin göçebe hayat yaşamalarından dolayı kendi kültürlerini kaybetmemişlerdir. Sürekli münasebet içinde yaşadıkları Çinliler Türklerle ilgili kayıtları tutmuşlar fakat bu konuda ciddi çalışmalar maalesef yapılmadı.
Türk devletleri kendilerine başkent olarak genelde kutsal olarak saydıkları Ötüken şehrini seçmişler Asya Hun İmparatorluğu ve Göktürkler bunların en önemlileridir.
Dünyanın 7 Harikası'ndan birisi sayılan ve 2200 km. üstünde bir uzunluğa sahip olan Çin Şeddi Türk akınlarını önlemek için yapıldı. Bu seddin yüksekliği 12 km’yi geçmektedir. Fakat bu sedde rağmen Türk akınları engellenemedi.
Türk devletlerinin yıkılmasının en önemli sebebi şüphesiz entrikalar ve birbirlerine düşmedir. Bunun için özellikle Çinliler, Türk hanedan mensuplarını Çin'li prenseslerle evlendirmek istediler.
Ayrıca Türkleri ipekli kıyafetlere özendirerek yerleşik hayata geçirmeye çalıştılar. Fakat Türkler ipekli kıyafetlere de pek itibar etmedi. İpekli giysiler şüphesiz lüks yaşamı ve israfı getirecekti.
Türk ordusunun temeli Hun hükümdarı Mete Han'ın kurmuş olduğu orduya dayanır. Mete Han Türk ordusunun onbaşı-yüzbaşı-binbaşı şeklinde sisteme ayırdı. Ayrıca atların rengine göre birlikleri ayırdı. Türk ordusunun temeli iki bin yılın üstündedir.
Hunların yıkılmasından sonra Orta Asya'da büyük bir iklim değişikliği oldu. Bu değişiklikten sonra Türkler kendilerine yeni yurtlar bulmak için değişik bölgelere göç ettiler.
Bu göçlerin büyük kısmı Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa'ya yapılan göçlerdir. Göçler sonunda Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı diye ikiye ayrıldı. Avrupa'da 375 tarihinde Avrupa Hun imparatorluğu kuruldu. Bugünkü Avrupa'nın etnik yapısı oluştu. İlk çağ sona erdi. Ortaçağ başladı.
Avrupa'da Türk akınları İskandinav Yarımadası'na kadar sürdü. Batı Hıristiyanlığı’nın merkezi Roma'ya ve Doğu Hıristiyanlığının merkezi İstanbul'a sefer düzenledi. Hem Doğu hem de Batı Roma itaat altına alınıp vergiye bağlandı.
Avrupa bu anları, Türklerin ilerleyişini tarihin hiçbir döneminde unutmadı. Bugün özellikle İtalya'dan "Eyvah Anne Türkler geliyor" sözü o zamandan kalmadır.
Türk göçleri sadece Avrupa'ya (Batı'ya) olmadı. Sibirya, Hindistan, Anadolu, Kafkasya, Mısır gibi bölgelere de yapıldı. Türklerin göçlerdeki en önemli etkenleri "Cihan Hâkimiyeti" anlayışıdır.
TÜRKLER 116 DEVLET 16 İMPARATORLUK KURDU
Türkler dünyanın en kahraman, savaşçı ve teşkilatçı topluluğudur. Bundan dolayı tarihte 16 büyük imparatorluk, 116 tane devlet kurdular. Bu imparatorluk bugün Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızda sembol iye edilir. Ortadaki güneş ise Türkiye Cumhuriyeti’ni işaret eder.
Bu derin düşüncelerden yine Hostes’in İngilizce ve Rusça yaptığı kemerlerinizi bağlayın, uçağımız Moğolistan Ulanbatur Cengizhan havalimanına geçti anonsu ile kendime geliyorum.
Evet, artık araçları, yeşil ovalardaki göçebe Moğolların yaşadığı beyaz çadır evleri rahatça görebiliyorum. Bu coğrafya sanki bize hiç yapancı değil, Kendimi bir anda Anadolu’daki bozkırlarda ve Karadeniz yaylarında hissediyorum.
Uçağımız iniş için birkaç kez tur atıyor ve iyice alçalıyor. Ulanbatur şehri uzaktan bozkırın içerisinde bir vaha gibi beliri veriyor. Büyük binalar, geniş site evler şehrin varoşlarındaki göçebe çadırları ile Ulanbatur’da sanki zaman durmuş, geçmişle bugün iç içe yaşıyor. Dağların arasında uçağımız bir kartal gibi süzülerek Tuz ırmağı vadisinden geçip, Ulanbatur Cengiz han havalimanına iniş yaptığında Moğolistan saati ile saatler sabahın 08:00’ini gösteriyordu. 6 saat süren uçak yolculuğumuz sona eriyor. Pasaport kontrolü için sıraya girip, kontrolden sonra kendimizi havalimanı dışına atıyoruz. Tatlı bir hava bahar esintisi ve serin rüzgarla sabah güneşi sanki bize atalarınızın diyarı Moğolistan’a hoş geldin diyordu.
Moğolistan’da bizi gezdirecek, tur firmasının yetkilileri bizi karşılıyor, kısa bir yolculuktan sonra, Ulanbatur merkezdeki Alman oteller zinciri Kempisky Khan Palace otele yerleşiyoruz.
TÜRKİYENİN MOĞOLİSTAN BÜYÜKELÇİSİ İLE SABAH KAHVALTISI
Moğolistan’daki kültür tarihi gezimize hızlı başlıyoruz. İlk belgesel çekimlerimize Moğolistan’ın Türkiye Büyükelçisi Asım Arar ile başlayacağız. Kendisi ile önce otelde sabah kahvaltısı yapıp, sohbet ediyoruz. Bize bazı belgesellerimizi izlediğini ve yazılarımızı takip ettiğini söylüyor. Moğolistan Türkiye ilişkileri hakkında sorularımızı cevaplandırıyor. Türkiye’nin Moğolistan’a yaptığı kültürel yatırımlar hakkında bilgiler alıyoruz.
Büyükelçi Arar’dan, araştırma yapmak ve belgesel çekmek için gittiğimiz Moğolistan’da yaşayan 200 civarında Türk’ün olduğunu öğreniyoruz. Birkaç Türk iş adamı 10 milyon dolar dolayında ticaret hacmi ile Türkiye Moğolistan’da varlık göstermeye çalışıyor. Büyükelçi bir Türk gazetesinde “Moğolistan’da Kadın nüfusu fazla, Moğollar damızlık Türk erkekleri istiyor” başlığı ile çıkan yalan haber yüzünden çok zor durumda kaldıklarını söyledi ve basından şikâyetçi oldu. Moğolların çok onurlu bir millet olduğunu ve bu yalan haberi hazmedeceğinden bahsetti.
Moğolistan’a daha çok Kere’lilerin ve Avrupalıların ticari ve kültürel yatırımlar yaptığını söyledi. Büyükelçi Arar dan Göktürkler, Hunlar ve Uygur İmpatorlukları ile ilgili Türk üniversitelerinde araştırma merkezi ve endüstrilerinin neden olmadığını sorduğumuzda çok acı bir cevap alıyoruz. Türkiye’deki kurum ve kuruluşlar burası ile yeteri kadar ilgilenmiyor. Hatta düzenlenen birkaç resmi gezi bile basit sebeplerle iptal edildi.
Resmi bir gezi için, Türkiye’den Ulanbatur’a gelecek uçak için Rus devlet yetkililerinden izin alma işlemi unutulduğundan gezinin gerçekleşmediğini söylüyor. Ve şu acı gerçeği ifade ediyor. “TÜRKİYE’DEN KENDİ İMKANLARI İLE İLKEZ MOĞOLİSTAN’A GELEN ARAŞTIRMA VE TURİST GURUP SİZSİNİZ. KEŞKE SİZİN GİBİ TÜRK GURUPLARI GELEBİLSE. SİZLER ÖNCÜ OLURSUNUZ” sözleri halen kulaklarımda çınlıyor. Türkiye’deki kurum ve kuruluşlar Atalarımızın diyarı Moğolistan’a ilgi göstermeli ve Moğolistan’la ilgili üniversitelerimiz de araştırma endüstrileri kurulmalı. Hunlardan Göktürklere Moğollardan Uygur Türk imparatorluğuna televizyon dizileri ve filmler çekilmeli. Verdiği bilgiler için büyük elçi Arar’a teşekkür ediyoruz...
MOĞOLİSTAN’IN BAŞKENTİ ULANBATUR’U GEZİYORUZ
Moğolistan her bakımdan enteresan bir ülke. Otelden şehir merkezine doğru giderken, elimdeki araştırma notlarımı karıştırıyorum. Türkiye’nin iki katı büyüklüğündeki Moğolistan coğrafyasın da sadece 3 milyon kişi yaşıyor. Özetle elimdeki notlardan derlediğim bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Orta Asya'da ilkel göçebelerin nüfusun %30'unu oluşturduğu, Kuzeyde Rusya, Doğu-Güney ve Batı'da Çin Halk Cumhuriyeti, en Batı'da birkaç mil Kazakistan'a komşu 1.564.116 km2 alanda dünyanın 17. Asya nın en büyük toprakları. Yüzölçümü itibariyle karşılaştırmada Fransa'nın üç katı, Fransa ve Almanya'nın toplamı kadar olmasına rağmen; Moğollar, Kazaklar, Tuvalar, Türkler, Ruslar ve Çinlilerden oluşan 3,2 milyon kişi ile nüfus yoğunluğu en düşük topraklardır.
Batıda yüksek Altaylar ile, kuzeyde yoğun orman örtüsü, doğuda çorak bozkır ve güneyde Gobi Çölü ile çevrilidir. Ülke topraklarının büyük bölümü bozkırdır. Denize çıkışı olmayan nehirler ve vadileri ile çok sayıda tuz gölü bulunur. En yüksek noktası ise en batıda 4374 m. ile ölçülür. Coğrafi olarak üç parçaya bölünmüştür. Bunlar; Moğolistan Halk Cumhuriyeti, Çin'e bağlı iç Moğolistan ve Rusya'ya bağlı olan Buryat Özerk Bölgesi'dir.
Moğolistan günümüzde "Bağımsız Parlamenter Demokrasi" ile yönetilmektedir.
Moğolistan’da gezdiğimiz 5 gün boyunca bu coğrafyanın özelliklerini bire bir yazacağız. İnsanlarla konuşup, Moğol çadırlarında konaklayıp yemekler yiyeceğiz. Kendimizi bazen dağlara, bazen yeşil ovalara atarak, buz gibi çağlayarak akan ırmaklara ayaklarımızı sokarak, Moğolistan coğrafyasını hissedeceğiz.
Aracımız şehir merkezine doğru ilerlerken, trafik keşmekeşliğinin burada yaşandığını görüyoruz. Trafik tam bir rezalet. Rus yapımı en eski araçtan, son model jeeplare birçok araç Ulanbatur yollarında Arzu endam ediyor. Ruslardan kalma eski binaların yanında yeni plaza ve gökdelenler Ulanbatur’u süslerken, Ulanbutur şehrinin etrafı Moğolların Ger dediği Yörük çadırları sanki bir çadır kent haline gelmiş. Çadırlar ve evlerin etrafı tahta çitlerle koruma altına alınmış. Ulanbutur’un genel manzarasını seyrederken şehir meydanına geliyorum.
MOGOLİSTAN’DA NUFÜSÜN YARISI ULAN BATUR’DA YAŞIYOR
Şimdi Kızıl Kahraman anlamına gelen ve tarihi geçmişi fazla olmayan Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’la ilgili bilgiyi sizlerle paylaşalım.
Moğolistan’da nüfusun yarısı başkent Ulanbatur'da yaşar. Ülkede yegâne iş finans, kültür, bilim, politika merkezidir. 1639'da URGUU adındaki taşınan manastır şehri, Selenge, Orhun ve Tuz nehirleri boyunca konuşlanmıştır. Daha sonra Pekin -Kyakhta güzergâhında karavan güzergâhı olmuştur. Şehirde halen 1940-1950 Sovyet tarzı gökdelen mimarisi görülmektedir. Ancak son yıllarda Sovyet tarzı gökdelenler değiştirilerek yerlerine küçük yeni binalar yapılmaktadır. Şehirde büyük bir inşaat faaliyeti göze çarpmakta büyük bina inşaatlarının yol ve alt yapı inşaatlarına hız verildiğini görüyorum.
ULANBAATAR SUKHBAATAR MEYDANINDAYIZ
Başkent Ulanbatur'da ilk durağımız şehir merkezindeki meydan oluyor. Merkezde ünlü Moğol İmparatoru Cengiz Han heykeli yer alıyor. Komünist Rus döneminden kalma büyük parlemonto binası komünizmin güç sembolü olarak, halen insanların hafızasında yer ediyor. Meydanın bir köşesindeki Lenin heykeli Moğollarının halen Lenin’e saygı ve sevgisini ifade ediyor.
Bu meydanın 1921 Rus Bolşevik ihtilalindeki adı 'Daimdin Meydanı' idi. Meydan her yaştan Moğollar tarafından doldurulmuş durumda. Üniversiteyi yeni bitiren Moğollu gençler hatıra fotoğrafı çektirip, keplerini havaya atıyorlardı. Bizde bu törenlere kameramızla şahitlik yapıyoruz. Moğollu çiftler çocuklarını gezdiriyor. Banklarda yaşlı Moğollular geleneksel elbiseleri ile dikkat çekerken, yakalarındaki madalyonları gururla gösteriyorlar. Meydan tam bir panayır havasında. Canlı hareketliliğe bizde kendimizi kaptırıp, çocuklarla gençlerle, hatıra fotoğrafı çektirip, kameramızla tarihe not düşüyoruz.
Çok geniş bir alana sahip olan bu meydan da hükümet sarayı, merkezi posta hane, kültür sarayı gibi devlet binaları yer alıyor.
Meydanda Cengiz Han anıtından başka, onun iki önemli generalinin heykeline vardır.
ULANBATAR ULUSAL TARİH MÜZESİNDEYİZ
Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’daki şimdiki durağımız müzeler olacak. Bu müzeler, Moğolistan’da tabiatta bulunarak seçilmiş objeleri sergilemek üzere 1924 yılında kurulmuş olan müze, 1956 da şimdiki yerindeki binaya geçene kadar geçen süre içinde jeolojik ve paleontolojik flora ve fauna yelpazesinde büyük bir obje çeşitliliğine ulaşmıştır.
Müze 1991 yılında yasalara göre ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, farklı alanlardaki obje cinslerine göre bölümlere ayrıştırılmıştır.
Orta Asya da Taş devrinden başlayarak Türk ve Moğol hükümdarlıkları ile yakın tarihe ait zengin etnografik eserler bu müzede sergileniyor. Müzede çekim izni alarak belgesel çekimine başlıyoruz. Gerçekten bu müze Moğolistan’ın binlerce yıllık tarihini gözler önüne seriyor.
Bu müzede kendinizi Moğolistan’ın tarihi labiretinte yolculuğa çıkıyor gibi hissediyorsunuz. Tarih Müzesinde Hun İmparatorluğundan Göktürk’lere Moğol İmparatorluğundan Uygur Türk imparatorluğuna birçok tarihi bilgiler ziyaretçi ile buluşuyor. Göktürk abideleri Bilge Kaan’ın heykeli müzenin en önemli köşesini süslüyor. Moğolistan’daki krallar dönemi ve diğer yönetimler döneminde eserler müzeyi süslüyor. Müzeyi Moğol rehberin eşliğinde geziyoruz.
Müze, etnografik materyaller, kostümlerle tarih öncesi günlük yaşamı gösteriyor. Ne yazık ki kripto nedeniyle hangi objenin orijinal hangisinin reprodüksiyon olduğunu ayırt etme imkânı yoktur.
Bu müzede yer alan bazı eserler 2001-2002 yıllarında Pensilvania Üniversitesi ile işbirliği yapmıştır.2005 yılında önemli objeleri Almanya’da sergilenmiştir.
DOĞA TARİHİ ve DİNAZORLAR MÜZESİNDEYİZ
Yabancıların uluslararası düzeyde tanzim edildiğini görebileceği, yerkürenin yeri, oluşumu, gelişimi, biyolojik ve karakteristik özelliklerini sergileyen jeolojik tarih ana başlığındaki Museum of Natural History 1992 yılında hizmete açılmıştı.
Dinozorlar ve Doğa tarihi müzesi Moğolistan’ın en büyük müzesidir.2700 m2 alanda 40 salonda 12000 obje sergilenmektedir.1,5-2 saatte gezilebilen müzeyi biz biraz hızlı geziyoruz. Bu müzede de belgesel çekim izni alıp, dinozorlar ve büyük hayvan kalıntıların görüntüsünü çekiyoruz. Dinozor kalıntıları arasında dehşete düşüyorum.
500 milyon yıl öncesinden 800 fosil Kalınlısı ve dinozor müzeyi süslüyor; 10,000-15,000 yıl öncesinden fosil, amfibi,bitki kalıntıları, Paleontolojik bitki ve hayvan ile insan kaynakları sergilenen müze turistlerin ilgi odağı. Dünyanın en vahşi dinozor isketelerini sadece bu müzede görülebilmek mümkün. Bu dinozorların birçoğu Moğolistan’daki Gobi çölünden bulunmuş. Dinozorlar bölümünde çekim yapmak yasak olmasına rağmen, biz kameramızı gizlice çalıştırıp, iskeletleri bile insanı ürküten dinozorların belgesel görüntülerini çekmeyi başarıyoruz.
TÜRK MOĞOL DOSTLUK PARKINDAYIZ
Başkent Ulanbatur meydanının hemen yanı başında Türkiye’nin katkısı ile yapılmış TİKA Türk Moğol dostluk parkını geziyoruz. Parktaki Türk bayrağı motifi göz ve gönlümüzü okşuyor. Yeşillikler içerisindeki parktan Moğollar rahatlıkla gezip, dinlenebiliyorlar. Dostluk parkının bir köşesindeki Lenin heykeli Moğolların Linen’e saygı ve sevgisini de sembolize ediyor.
Moğolistan’da dövizle alışveriş yapmak mümkün değil, sadece Amerikan doları ve euora geçerli bir döviz bürosuna giderek, döviz satın alıyoruz. Bir ABD doları 1370 Moğol tengisi 1 Euro ise 1850 Moğol tengisine eş değerde. Dövizlerimizi de aldıktan sonra dinlenmek üzere kaldığımız Kempisky Khan Palece otele göre dönüyoruz.
ULANBATUR’DAN TONYUKUK ANITINA GİDİYORUZ
Tarihimizde Orhun abideleri olarak geçen, Göktürk kitabelerinin en önemlileri Bilge Kaan, Kültigin ve Tonyukuk anıtları. Bilge Kaan ve Kültigin anıtı Ulanbatur şehrine 400 km uzakta, Göktürk imparatorluğunun başkenti Karakurum şehri yakınlarındaki Orhun bölgesindedir, ancak Tonyukuk anıtı ise Ulanbatur şehrine 50 km mesafededir. Biz önce Tonyukuk anıtını ziyaret için Ulanbatur’dan yola çıkıyoruz. Tuz ırmağını geçerek, Bozkırlar içerisinden Tonyukuk anıtına giderken, Göktürk imparatorluğu tarihi gözümüzde canlanıyor. Göktürk impatarorluğunda ilk kez Türk adının devlet adı olarak kullandığı imparatorluk. Göktürk alfabesi ise tarihimizde ilk yazıların yer aldığı alfabedir.
Göktürk imparatorluğu ile ile ilgili elimizdeki bilgi notlarını incelerken, Tuz ırmağını geçip, yemyeşil ovalar ve her biri birer Göktürk abidesi gibi duran dağları seyrederek Ulanbatur yakınlarındaki Tonyukuk anıtına giderken, Göktürk imparatorluğunu ihtişamlı geçmişi gözlerimizin önünden bir filim şeridi gibi geçiyordu.
TARİHTE İLK TÜRK ADININ GEÇTİĞİ BELGE
Göktürk Devleti, tarihte ilk defa Türk adını taşıyan devlettir.
Türk kelimesinin aslı "türümek" fiilinden gelmektedir. Bu fiilden türetilmiş, kişi ve insan anlamında "türük" ve nihayet hece düşmesiyle "Türk" kelimesi ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu'da bir kısım göçebeler de yürümekten "yürük" adını almışlardır.
Göktürkler, Türklerin atlı uygarlık ya da bozkır uygarlığından yerleşik uygarlığa geçiş döneminde, Türk boylarının başına geçerek hüküm süren bir hakan sülâlesidir M.S (552-745). Kurdukları devlete de Göktürk Devleti denir.
Göktürk devletinin başkenti ise, bugün Orhun vadisi Ötükent ormanları olarak bildiğimiz coğrafyadır. Orhun vadisi ve Ötükent ormanları Ulanbatur a 450 km olmasına rağmen, Tonyukuk anıtının Ulanbatur da olması Ötükenin Ulanbaturdan başladığının bir işaretidir.
Bu düşünceler içerisinde yolumuza devam ederken, karşımıza birden yeşil ova içinde 1300 yıldan beri dimdik ayakta duran, Tonyukuk anıtı çıkıyor. Heyecanla aracımızdan inip, demir çit kapının kilidini açtırarak anıtın bulunduğu alana giriyoruz. Anıt, yerinde orijinal olarak koruma altına alınan tek Göktürk abidesi. Bu abide de Tonyukuk Çin’e karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Anıtın çevresinde Göktürk mezar taşları da var. Bölgede kısmen kazıda yapılmış. Anıta Moğollar da gelip, bez bağlayarak ibadet de ediyorlar. Demir çit ‘le çevrili anıtın yemyeşil ova içerisindeki manzarasını seyrederken, Tonyukuk’un kimliğini ve hizmetlerini düşünüyordum.