Hüzün de neşe gibi insanın hep yanındadır. Hayat aslında neşe ve hüzün arasında kolan vurmaktır. “Deliye her gün bayram” misali bütün günleri bayram edenler bile bir gün mutlaka hüzünle tanışırlar. Fakat hazırlıksız yakalandıkları için ekseri hüznü pek kolay kaldıramazlar. Yahya Kemal “Kocamustâfapaşa” şiirinde o semtin fakir ama asil halkının hüznü zevk edindiğini yazar. Aslında Yahya Kemal de hüzünden şairane bir zevk duyarak o hüznü mısralara döken insandır. Oruçsuz ama hüzünlü dolaşır Atik Valde’den inen sokakta… Bu oranın fakir halkından yani kendi halkından ayrı düşüşün hüznüdür. Ama hüzünlendiği içinde ferahlar çünkü çok şükür onu hüzünlendiren duyguları kalmıştır. Hüzün insan denen varlığa büyük Şâirimizin şahsında ne kadar çok yakışmaktadır.
Bayram hüznü ise insanı çok defa olgunluk çağlarında yakalar. Çünkü geride birikmiş acı tatlı yıllar vardır. Geçmişi her şeyiyle yaşadığı ortamla mukayese etmek onun için artık kaçınılmazdır. O karşılaştırma ise hüzünden ve hasretten başka bir şey doğurmaz. Bayram gibi belli günlerde bir mezarlığa dönmüş kalbinde unutulmazlar arasında yer almış kişilerin öpüp başına koyduğu ellerini de hatırlar. Ona şeker ve içinde pırıl pırıl bozuk paralar konmuş minik keseler uzatan o elleri… Ve kendisinin onlardan devraldığı bu merasimle artık el öptürenler safına katıldığını da düşünür. Ama bu gün el öpen çocuklar geçmişindeki bir mendile bozukluklarla dolu bir keseye sevinen çocuklar mıdır? Onları sevindirmek eskisi kadar kolay mıdır? Vaktinden önce büyüyerek âdeta çocukluktan çıkmış, tekniğin hediyesi pek çok şeyle arkadaşlık ede ede büyükleri gibi sâfiyetini kaybetmiş, memnun edilmesi sevindirilmesi zorlaşmış bu varlıklar da bayram hüznünün bir başka sebebidir.
Hayatlarını eğlence dedikleri çılgın bir yaşayışla sürdürenlerin gölgesinde kalan, sönükleşen hatta gitgide yok olan bayramları görmek de bir başka bayram hüznüdür. Üç günlük bayram tatilini uzattıkça uzatarak, tatilleri çokça yaşamaya alışmış olan bu topluma hakkı olmadığı bir tatil daha yaşatmak da ayrı bir bayram hüznüdür. Mübarek Ramazanı “Ben nasıl bir insanım” diye düşünerek sevaplarının ve günahlarının hesabını yaparak geçirenler ise kendilerini büyük bir neşeye kaptırarak hüznü kovan bir bayramı zâten yaşayamazlar. Komşusu aç iken tok kalmayı haram sayan anlayışın dostu, her gün birkaç genç bedenin tabutunu omuzlar hâle gelmiş âdeta cenâze evine dönmüş bir toplumda bayram etmek acaba bizim hakkımız mı diyerek düşünmek de hüznü dâvet edicidir.
Hak ettiğimiz nice bayramları, Müslümana çok yakışan düşünceyi ve hüznü arkadaş ederek idrak etmek duasıyla bayramınızı tebrik ediyorum efendim.