İngiltere Denizcilik Bakanı Churchill tarafından planlanan, 3 Kasım 1915 târihinde fiilen başlayan, denizde ve karada 9 Ocak 1916 târihine kadar 432 gün, bir başka ifade ile 1 yıl, 2 ay 5 gün devam eden Çanakkale Savaşları sırasında en şiddetli çarpışmalar 18 Mart 1915 târihinde yaşandı. Türkler, bir gerçeği düşmanlarına ilân etmişlerdi: Çanakkale Geçilmez.
Birinci Dünya Savaşı’nda düşman orduları ve donanması, Çanakkale’yi zorlarken, İstanbul’dan toplanan lise ve çoğunluğu Tıp Fakültesi’nde okuyan üniversite öğrencileri, cepheye gönderildiler. Arıburnu’nda İkinci tümen emrinde çarpıştılar. Düşman birlikleri âni bir hücumla, birkaç saat içerisinde 9.000 mevcutlu İkinci Tümen’in bütün subay ve askerlerini şehit etti. Bu sebeple İstanbul Tıp Fakültesi, 1921 yılında hiç mezun veremedi. Bu acı olay, her sene, Tıp Fakültesi hoca ve öğrencileri tarafından Arıburnu’nda şafak vakti yapılan törenlerle anılır. Aziz şehitlerimiz için duâlar edilir, ruhlarına fâtihâlar gönderilir.
Çanakkale Boğazı, târihte birçok savaşlara sahne oldu. Bunların hiçbiri 18 Mart 1915 târihinde yaşanan savaşlar kadar destanlaşmamıştır. Dünya târihinde, toprağın her bir santimetrekaresine en çok mermi düşen savaşların başında gelir.
Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’na, İttifak Devletleri arasında savaşa girmek mecburiyetinde kalmıştı. İtilâf Devletleri Rusya’nın gücünden yararlanabilmek için Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nı kullanmak istiyorlardı. 3 Kasım 1915’te İngiliz ve Fransız harp gemileri Çanakkale Boğazı’nın iki yakasındaki tabyaları bombalamaya başladılar. 259 gün süren çarpışmalar, bir değil birçok savaşların sonunda Türk Ordusu’nun zaferi ile sonuçlandı.
İtilâf Devletleri, birleştirilmiş bütün güçleriyle boğazı top ateşine tutmuşlardı. Türkler, tek başına idi. Yalnızca mevzilerini savunmakla kalmadılar. Zaman zaman karşı taarruza da geçtiler. Savaş hem karada hem denizde devam ediyordu. Savaşın kendisi kadar sonuçları da çok önemli idi. İtilâf Devletleri’nin başarısızlığı, Birinci Dünya Savaşı’nın uzamasına sebep oldu ve savaşın seyrini değiştirdi. Türkiye açısından önemi ise çok daha büyüktü. Bu bir ölüm kalım savaşı idi. Savaş kaybedilirse, İtilâf Devletleri Anadolu’yu aralarında paylaşacaklar, Osmanlı Devleti’nin târihe karışması daha erkene alınacağı gibi, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, belki de imkânsız hâle gelecekti.
İtilâf Devletleri Çanakkale’ye 410.000 İngiliz, 80.000 Fransız olmak üzere yaklaşık yarım milyon askerle geldiler. Türk kuvvetleri bu rakamın çok altında idi. Silâh ve teçhizat olarak da Türk askeri çok fakir durumda idi.
Çanakkale Savaşları’nın yalnızca askerî yönü ele alınırsa noksan ve yanlış olur. Bu savaşta Mehmetçiğin iman gücü ve vatan aşkı, teknik bilgilerden çok daha önemlidir. Sessiz, mütevekkil ve fakat kararlı Anadolu çocuğu; göğsünü çelikten kale hâline getirmiş, en modern silâhlarla donanmış düşman ordularına geçit vermiyordu. Silâhların hiçbir önemi yoktu. İmandan sayılan vatan sevgisi, en önemli etkendi. Bu etken, Çanakkale Edebiyatı diye adlandırılabilecek bir hazine oluşturdu. Hiçbir savaş hakkında bu kadar çok sayıda makale, şiir, destan, hâtırâ, roman ve hikâye yazılmamıştır. Mehmet Âkif Ersoy’un ‘Çanakkale Şehitlerine’ başlıklı şiiri, başlı başına bir şaheserdir. Ersoy, bu şiirdeki duygu seliyle İstiklâl Marşı’nı yazmıştır. Dönemin Osmanlı Pâdişâhı Sultan 5. Mehmet Reşad Han da Türk askerinin kahramanlığından etkilenerek, beş beyitlik bir gazel kaleme aldı. Yahya Kemal Beyatlı, edebî değeri hayli yüksek olan bu gazele, bir tahmis yazdı. Çanakkale Savaşları üzerine tablolar yapan ressamlarımız, marşlar-şarkılar besteleyen müzisyenlerimiz, türküler ağıtlar düzen ozanlarımız ve edebî eserler veren edebiyatçılarımız sayılamayacak kadar çoktur. Belli başlılarını şöyle sıralayabiliriz: Necmeddin Halil Onan’ın Bir Yolcuya, Abdülhak Hâmit Tarhan’ın İlham-ı Nusret ve Millî Tekbir, Ziya Gökalp’in Çanakkale, Ahmet Nedim’in Namaz başlıklı şiirleri yanında Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Celâl Sâhir Erozan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ömer Seyfeddin, Mehmet Emin Yurdakul, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Mehmet Niyazi Özdemir ve daha yüzlerce kalem erbabı Çanakkale üzerine eserler vermişlerdir. Şiirlerin bir kısmı, Çanakkale Şiirleri Antolojisi isimli kitapta toplanmıştır.