Slogan atar gibi "Doğrusunu Yazalım" diyen TDK, iri kelâmlar ediyor.
"Sıkça Yapılan Yanlışlara Doğrular" başlığı altında bir kelimenin birkaç değişik imlâsını verip bunlardan birini "sözün doğrusu" diye gösteriyor.
***
Söz gelişi "çinakop" yazarsak yanlış olurmuş, bunun doğrusu "çinekop" imiş.
Demek ki "çinakop" diyen halkımız da TDK esaslarına göre yanlış yapmış oluyor.
Peki, "çinekop" değil de "çinakop" veyâ "çinokop" diyenler başka başka balıklardan mı bahsetmiş oluyorlar?
Elbette hayır... Çünkü "çinekop / çinakop / çinokop" diye üç farklı telaffuz ve imlâ kullanılsa da tek bir karşılığı var bunların.
***
Kelimede aranacak ilk vasıf, belli bir mânâyı anlatmasıdır.
İmlâsı yakın kelimeler birbirinden farklı varlıkların adıysa işte o zaman çok dikkat etmelidir. Çünkü bunları birbiriyle karıştırmak yanlış anlamalara sebebiyet verir: "kâr / kar" gibi.
***
Hâsıl-ı kelâm, TDK hep böyle teferruatla uğraşıyor, abesle iştigal ediyor.
Türkçenin asıl dertlerini görmeyip böyle ıvır zıvır meseleler üstünde durmaya devam edin siz bakalım! 1920’lerin ve 1930’ların Türkçesi (Hâlide Edib Adıvar, Peyâmî Safâ, Sabahaddin Ali, Yâkub Kadri Karaosmanoğlu ve Reşad Nûri Güntekin gibi romancıların; Mehmed Âkif, Yahya Kemal, Ahmed Hâşim gibi şâirlerin dili) bugünkü nesiller tarafından “anlaşılmaz” hâle getirilmiş, kimin umurunda...
1940’ların, 1950’lerin Türkçesi 2020’lerde resmen “eskimiş” olsa da boş ver!
Türkçeyi boş ver!
TDK "çinekop / çinakop / çinokop"tan birini tutsun ve övünsün ancak...