Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Gazeteci - Yazar

Dünya Mülteci ve Göç Biriktiriyor

Acıpayamlı Gazeteci Tahir Kutsi Makal (1937-1999) İç göç adında 1966’da inceleme ve gezi konulu Tarla Yayınlarda bir kitap yayınlamıştı. Taşradan, büyük kentlere ve özellikle İstanbul’a göç anlatıyordu bir çalışmasında. Söz konusu yılarda ayrıca dış göç de filizlenmiş, Türkiye’den Almanya’ya kol işçisi olarak talep edilen insanlarımızın oluşturduğu yeni bir göç dalgası başlamıştı. Sırası gelen, resmi evraklarını tamamlayıp soluğu aldığı Almanya’ya göç ediyordu. Bunlar genelde mesleksiz emekçilerdi. Almanya, bu konuda başarılı olunca da Hollanda, Fransa ve Belçika’ya sıçradı. Türk nüfus bölgede artınca bu oranda temsilciliklerin sayısı ve sorunlar da arttı.

Türk ve Alman Edebiyatında göçün edebiyatı diye bir saha belirdi. Kıymetli Dostum Yazar Hasan Kayıhan’ın Köln’de Bir Kız (Gurbet Ölümleri) romanı böyle bir göç ve sonrasını anlatır.

Hatırladığım kadarıyla Boğaziçi Yayınevi Godffrey’den tercüme ettirdiği Göç-Belgesel Romanı da aynı kulvarın bir başka yayını oldu.

Yerinden, yurdundan edilenler yahut yaşadıkları felaketleriyle yerlerinden ayrılan insanların romanı, öyküleri, filmleri yazıldı. Ünal Küpeli Mardin-Münih Hattı diye büyük bir alakayla izlenen diziler yaptı TRT’ye.

Ünlü romancı Orhan Kemal’de de göç olgusu güçlüdür. Romanlarının çoğunda bunu yaşayabiliyorsunuz. Özellikle de taşra insanımızı anlatır.

Nobel Ödüllü Orhan Pamuk da insanların sosyal, siyasi, ekonomik ve ekolojik sebeplerle göç ederek, bütün şartları zorlayıp yeni bir hayat tarzına geçtiğini savunur.

Göç olunca problemler, yansımaları ve çözümleri de gündeme taşındı.

Mesele halloldu mu?

Elbetteki hayır.

Artarak devam etti.

DÜNYA GÖÇ BİRİKTİRİYOR

Çiçeği burnunda Nobel Ödüllü Afrikalı yazar Abdulrezak Gurhan da bu göçten hem nasibini aldı, Afrika mülteciliğini merkeze aldığı hem romanını yazdı hem bizzat yaşadı.

Facebook’ta dolaşırken gördüm. Kıymetli Selman Gemuhluoğlu ABD Gümrük ve Sınır Karması’nı kaynak olarak gösterdiği kaçak göçün yıl yıl rakamlarını vermişti. Sadece Ocak 2024 ay’ı (998.819) bile tüyler ürpertecek kadar büyük bir rakamdı. Diğer kaçak göç rakamları da şöyle ABD’de; 2023 3 milyon 201 bin 144. Bu rakam 2017 yılında ise sadece 310 bin 531. Washington yönetiminin Meksika sınırına duvar yapması da kaçak göçü durduramıyor.

Türkiye’de ise mülteci statüsünde göç eden, sığınan Suriyelilerin sayısı hükümete göre 3 buçuk milyon, muhalefete göre 10 milyon aşkın.

Suriyeli göçmenler Almanya’da 800 bin, Kanada’da 52 bin, ABD’de 21 bin kişi bulunuyor. Gelişmiş ülkeler bu göçün seçicileridir. Meslek sahibi, eğitimli insanları tercih ediyor, hatta ucuz iş gücü olarak da değerlendiriyor. Kendi dillerini öğretiyor, sosyal hayata girmeden denetimler gerçekleştiriyor, uyumlarını sağlamadan denetimlerini sürdürüyor.

ADADA DURUM NASIL?

Bunlar nereden geldi hatırama diye düşündüm de Kuzey Kıbrıs’ta zaman zaman kaçak, zaman zaman da suç işleyerek polis bültenlerine yansıyınca dikkatimi çekti. Her Allah’ın günü gazeteler çok ciddi bir trafik kazası, uyuşturucu, hırsızlık, hayat pahalılığı haberleri veriyor.

Birkaç örnek vermek gerekirse konut sahibi olmayanlar, bütçesine uygun kiralık ev bulmakta güçlük çekiyor. Tuzla-Mutluyaka yolundaki trafik kazasında 1 ölü, bir yaralı. Adada bir haftada meydana gelen 63 trafik kazasında ortak suç fazla sürat. Ercan Havaalanında gelen yolcu bölümünde valiz hırsızı Uganda uyruklu M.A tutuklandı. Dört Iraklı’nın maddi menfaat karşılığında yasa dışı yolla Beyarmudu’ndan SBA bölgesine geçmesini sağlayan iki kişi olaydan 3,5 ay sonra tutuklandı. Etrafa rahatsızlık veren ve 277 promil alkollü sarhoş Liberyalı 660 gündür kaçak. Bu arada ikamet izinsiz 11 kişi tutuklandı.

Bu sorunların önemli bir kısmı Rum kesiminde de yaşanmıyor değil, yaşanıyor. Yaşanıyor ama onlar arkalarına aldığı ABD ve AB imkanlarıyla çok ciddi bir sorun yaşamıyorlar. Tam tersine

İngiliz Basını Kapalı Maraş’ı Las Vegas yapma iddiasıyla turizm sektöründe başarılı olan uluslararası otelcilerin bir milyar sterlinlik girişim yapacağını iddia etti. Oysa sorun henüz çözülmemiş bile.

MÜLTECİ EMEKÇİLERE TÜRKÇE ÖĞRETMEK

Adada 72 millet yaşıyor ve Kuzey Kıbrıs’ta da öyle. Bilindiği gibi demokrasi hamisi, insan hakları savunucusu, hukuk devleti savunucu batılı ülkeler Kuzey Kıbrıs’a ekonomik ambargo uyguluyorlar. Sıkıntı katmerleşiyor. Göç ise sürüyor. Bunların bir kısmı resmi yoldan adaya geliyorlar. Üstelik Kuzey Kıbrıs’ta çok canlı olan inşaat sektöründe kol işçisi ihtiyacı da giderek büyüyor. Bunun için ara şirketler bile var. Bu aracı şirketlerin emekçiden 5 bin Euro aldığı, özellikle Pakistan ve Afganistanlı emekçilerin buna razı olduğu anlatılıyor. Onlar da böylece adada çalışmayı kabul ettiği bildiriliyor.

Geçen adadaki bir imam ile konuşurken, camilerde cemaatin % 90’nın Pakistanlı emekçiler olduğunu belirtti ve hutbelerde artık İngilizce özet de okuttuklarını söyledi. Kendisi İngilizce bilmediğini, öğrenmek istediğini, dolayısıyla İngilizce hutbeyi bir Pakistanlıya okuttuklarını anlattı. Ben de kendisine madem öyle, “Siz onlara Türkçe öğretin, onlara adada yaşamak açasından daha faydalı olursunuz. Alışverişlerini daha rahat yapabilirler” dedimse de pek oralı olmadı. Lojmanı küçük veya dolu olduğu için de ayrıca ev arıyordu. Maaşını dövizle de alsa kirada kantarın topuzu kaçmış durumda. Dolayısıyla da kendisi de bir hayırseverin eski de olsa evini kendisine vermesini, bir başka iyilik severin de restore etmesi gerektiğini düşünüyor. Nasıl olacaksa?

İNSANCA YAŞAMAK

Pakistanlı işçileri Kuzey Kıbrıs’a getiren şirketler para kazanıyor mutlaka ama, onlara sağlıklı kalacak mekanlarda da yardımcı olmalılar. Tuvaleti, lavabosu olup olmadığını bilmiyorum ama dükkân gibi bir mekânda bir Pakistanlı aile yaşıyordu. Şaşırıp kaldım. Sivaslı bir iş adamının yanında 11 Pakistanlı çalışıyormuş. Onlara mütevazi bir lojman ayarlamış. Tümü orada kalıyormuş. Sabah işe hepsini aynı lojmandan alıp getirdiği için de zaman kaybı olmuyormuş. İş adamına “nasıl anlaşıyorsunuz, siz İngilizce, onlar Türkçe bilmiyor?” dediğimde “İşte maharet de orada ben onlarla anlaşmasını bilirim” dedi.

Kaçak veyahut resmi göç devam ettiği müddetçe sorunlar artarak büyüyecek.

Aşırı sağ ve ırkçılık yükselecek.

İtalya’da olduğu gibi, belki de aşırı sağ veya ırkçı partilerin yükselişi her ülkede yükselecek. Dolayısıyla dünya göç ve mülteci biriktiriyor.

Ceremesini de gelişmekte olan ülkeler çekiyor.