Dil Darbesi yalnızca dîvan edebiyâtına veyâ Türk sanat mûsıkîsine değil türkülerimize de darbe vurdu.
“Yâhu bizim çocuklar türküleri hiç dinlemiyor, sevmiyor; n’olacak bunların hâli?” diyen büyüklere bir çift lâfım var:
Senin çocuklara senin türkülerini anlamaya ve anlatmaya yarayan bir Türkçe öğretilmiyor ki...
Bin yıllık geçmişin binlerce kelimesinin “Osmanlıca artığı, yabancı” diye raporlandığını, resmen horlandığını, intihâra zorlandığını ve mezara yuvarlandığını hiç duymadın mı, görmedin mi, anlamadın mı?..
O zaman sana hiç sözüm yok...
***
Evet, Cumhûriyet'imiz kurulduktan 10-11 yıl sonra milletimizin özüne, sazına, sözüne ve içyüzüne (zihin-hâfıza-benlik-ruh) indirilmeye başlayan ağır darbe, bize türkülerimizi bile yabancı hâline getirdi.
(Sözümüze -dilerseniz- buram buram Anadolu kokan bir türküyle devâm edelim.)
İşte binlerce darbezede türküden yalnızca bir tânesi:
Siyah perçemlerin, hâtem yüzlerin
Garip bülbül gibi zâreler beni;
Hilâl ebrûlerin, âhû gözlerin
Tîğ-ı sevdâ ile yaralar beni...
Kaşların bismillâh, vechin Beytullah,
Seni öz nûrundan yaratmış Allah;
Sevmişem dost seni, terk etmem billâh,
Aşkın hançeriyle vuralar beni...
Dost cemâlin gördüm, âh u zâr oldum;
Aşkına düşeli sevdâkâr oldum;
Kalmadı mecâlim, bî-karâr oldum;
Meğer tabutlara saralar beni...
Sıdkı'yam, billâhi terkin etmezem;
Gayri güzellere meyil katmazam;
Kovsalar, dövseler, burdan gitmezem;
Meğer ferman gele, süreler beni...
***
1865 – 1928 yılları arasında yaşayan Âşık Sıdkı (Sıdkı Baba, Zeynel Âbidin, Âşık Pervâne) tarafından yazılan ve günümüzde de çalınıp söylenen meşhur türkü...
“Türkülerimiz hep öz Türkçedir...” diyenler ve böylece nâne yiyenler!
Bu türküde geçen 72 kelimenin yarısından fazlası (38 tânesi) “öz Türkçe” değildir ve Arapça-Farsça asıllıdır...
(Türküyü söyleyenlerin araya kattıkları “Hudey” ve “canım” nakaratları bu rakama dâhil değil.)
Üstelik bunlardan bir kısmı Arapça ve Farsça kaaidelere uygun kurulmuş kelime gruplarıdır: Tîğ-ı sevdâ, bismillâh, Beytullah, bî-karâr...
***
Ey, fikir tartışmasını seven arkadaşlar!
“Atatürk Türk müziğini ve türküleri yasaklattıydı / yasaklatmadıydı...” münâkaşasına zırt pırt atlamak yerine biraz da şuna kafa yorun:
“Dili anlaşılmaz hâle getirilmiş” bir türkü serbest olsa ne fayda?
Ölü fakat serbest...
Serbest fakat ölü...
Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi:
“Benim bu halıma ağlamayan yâr
Daha ağlamasın öldükten sonra...”