Muhafazakâr âilelerde yeni yıl, duvardaki takvimin değişmesinden başka bir mânâ ifâde etmiyor. Onlar yeni yılı çılgınca kutlayanlarla ilgilenmiyorlarsa, mâsum toplantılarla yılbaşı kutlamaları yapanları da anlayışla karşılayabilirler. Böylece huzur ve sükûnun devamına katkı sağlamış olurlar. Toplumumuzun buna ihtiyacı var.
Yarın yeni bir yıl başlayacak. Başlayacak olan yılın, Türk milletine, İslâm âlemine ve bütün insanlığa hayırlı olmasını, huzur ve sükûnetle yaşanmasını temenni ederim.
Efendim; evinizin, işyerinizin uygun bir yerine asacağınız yeni takviminizi de iyi günlerde kullanmanızı diledikten sonra takvimlerden bahsedebiliriz:
İlk takvim çalışmalarına Eski Mısır’da M.Ö. 6000 yılında başlandı. Ay’ın hareketleri incelenerek ‘Kamerî Takvim’ sistemi oluşturuldu. Bunun mahzurları görülerek, güneşin hareketleri esas alınarak M.Ö. 4236’da ‘Şemsî Takvim’ sistemine geçildi. M.Ö. 2700 yıllarında, bir yılın 365,2425 gün olduğu tespit edildi. M.Ö. 238 yılında, her 4 yıla 1 gün ilâve edilmesi kararlaştırıldı. Böylece 0,2425’lik küsurata çâre bulundu. Eski Romalılar, Yunanlılar, Bâbilliler, İbrânîler, Çinliler, Hindûlar ve diğer milletler de kendilerine göre takvimler geliştirdiler. Takvim başlangıcı olarak her millet, kendi millî târih, gelenek ve dinlerine göre bir olayı seçmişlerdir. Bu gün kullandığımız takvimin bulunması ve kullanılmasına M.Ö. 46 yılında başlandı. 1 Ocak günü, yeni yılın başlangıcı kabul edildi. Buna ‘Jülyen Takvimi’ denildi. M.S. 325 yılında yeni bir düzenleme yapıldı buna da ‘Gregorien Takvimi’ denildi. Hâlen Türkiye dâhil, dünyânın pek çok ülkesinde uygulanmakta olan takvim budur. 26 Aralık 1925 târihinde kabul edilen kanunla Ocak ayının ilk günü başlangıç kabul edilerek 1 Ocak 1926 târihinden itibâren Milâdî Takvim kullanılmaya başlandı.
Eski Türk Takvimi:
İslâmiyet’ten önce Türkler, güneş yılı esâsına dayanan ve 12 ‘Hayvanlı Takvim’ olarak adlandırılan sistemi kullanıyorlardı 12 yıllık dâimî bir devirden ibâret olan bu takvimde, yıllar sayıyla değil, hayvan ismiyle anılırdı. ‘Târih-î Türkî’ veyâ ‘Sal-i Türkân’ / ‘Türk Yılı’ da denirdi. Takvimdeki 12 hayvanın ismi sırasıyla, 1-Sıçgân (sıçan), 2-Ud (sığır), 3-Bars (pars), 4-Tavışgan (tavşan), 5-Lu (ejder), 6-Yılan 7-Yond (at), 8-Koy (koyun), 9-Biçin (maymun), 10-Tağuk (tavuk), 11-İt (köpek), 12-Tonguz (domuz) isimlerini taşıyordu. 12 yıl tamamlanınca; ‘İkinci Sıçgân yılı’… ‘Üçüncü Sıçgân yılı’ ismiyle yeniden başlanıyordu.
Bir gün (gece ve gündüz), 12 eşit kısma bölünüp, her birine çağ, bir çağ da 8 keh’e bölünürdü. Ayrıca bir günü 10.000’e taksim edip her birine ‘feng’ denilirdi. Bu hesâba göre 1 keh 15 dakika, 1 feng de 8,64 sâniye olmaktadır. Bâzı bölgelerde aylar sayıyla anılırdı: 1-aram ay, 2-ikindi (ikinci), 3-üçünc-ay, 4-tördünç-ay, 5-beşinç-ay, 6-altınç-ay, 7-yedinç-ay, 8-sekizinç-ay, 9-dokuzunç-ay, 10-onunç-ay, 11-bir yigirminç-ay, 12-çak- şabut-ay. Ayrıca o devir Türk astronomi âlimlerinden Tûsî ve Uluğ Beğ’in hesaplarına göre, 1 güneş yılı 365 gün 2436 feng, yâni bugünkü hesaplarla bulunan yıldan 2 dakika. 1 saniye. fazla ediyordu. İslâmiyet’in kabulüne kadar Türkler arasında kullanılan bu takvim, daha sonra bâzı Türk boyları arasında kullanılmaya devam edilmiştir. Türk milliyetçiliğinin tanınmış isimlerinden Erk Yurtsever (İstanbul, 08 Şubat1934-İstanbul, 03 Ocak 2017) Türklerin Ergenekon’dan çıkışını başlangıç kabul ederek ‘12 Hayvanlı Türk Takvimi’ isimli eserinde, bahsi edilen Türk takvimi hakkında bilgiler derlemişti.
Merhum dostumu rahmetle anıyorum.
İKTİBAS:
TÜRK MİLLİYETÇİLERİ…
Milliyetçiliği ırkçılık zannedecek kadar yanlış düşünenler var. Edebiyat hocamız milliyetçiliğin Namık Kemal'in kazandırdığı bir kavram olduğunu söylemişti. Millet kelimesi zâten Türkçe değil. Devletçilik nasıl devletten yara olmaksa, milliyetçilik de milletten yana olmaktır. Bazıları bundan niye korkar anlamıyorum. Irkçılıkla Türk milliyetçiliği aynı şeyler değildir. Biz milleti seviyoruz, sevmeye de devam edeceğiz. Milletimizi seviyoruz diye kimse bizi suçlamamalı.
Milliyetçiyim diyen bizlerde de bir yanlışlık var. Bizi hep başkaları târif etti. Biz kendimizi doğru dürüst târif etmedik. Kimseye bağırmadan, hırslanmadan, kızmadan ve küsmeden biz kendimizi târif etmeliyiz. Kendi sâhasında kavga etmeden bu işi şâir olarak aşanlar da var. Mesela bir Ârif Nihat Asya var. Bütün satırlarında milliyetçilik yapmıştır. Bir Yahya Kemal, bir Süleyman Nazif, Mehmet Âkif bütün satırlarında milliyetçilik vardır.
İdris Yamantürk: Türk Milletine Borcumuz Var. Ötüken Neşriyat, İstanbul 2023
BİLGİLİK:
Arapça mil kökünden gelen milla(t) ‘din, töre, bir din ve töreye bağlı cemaat’ kelimesinden alıntıdır. Arapçaya da Aramice /Süryanice’deki millâ ‘söz’ kelimesinden geçmiştir. ‘Millâ ise ‘malal’ kelimesinden türetilmiştir. Mālal, ‘konuşmak, söylemek’ fiilinden türetilmiştir.
Arapçadaki ‘millet’ kelimesi, Türkçede 19. yüzyıl sonuna kadar ‘din’ ve ‘dîni cemaat’ mânâsında kullanılmıştır. Fransızca ‘nation’ karşılığı olan modern anlamı Türkçede 1860'lardan itibâren ağırlık kazanmış ve 1920'den sonra dîni çağrışımını kısmen, günümüzde ise tamamen kaybetmiştir... ‘
İlhan Ayverdi: Misalli Büyük Türkçe Sözlük. Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2020