Nuri GÜRGÜR

Avukat

Suudi Arabistan’da İki Güzide Kulübümüz de Kendilerine Yakışanı Yaptılar. Peki, Ya Sorumlular?

 

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanması gereken 2023 süper kupa finali takımların sahaya Atatürk’ün resminin bulunduğu tişört ve flamalarla çıkma isteğinin Suudi makamlarınca engellenmesi üzerine yapılamadı. Takımlarımız özel uçakla geç vakit döndüler; havalimanında binlerce vatandaşımız kendilerini büyük coşkuyla karşıladı.

Suudilerin tutumunun yadırganacak bir tarafı yok. İslam’ı, Vahhabilik akidesine bağlı olarak algılıyorlar, böylelikle Selefiliği sadece dini anlayış olarak değil siyasi ve toplumsal bir ideoloji olarak benimsiyorlar; toplumsal düzenlerini, kurallarını, yaşantılarını, siyasal yapılarını, devlet kurumlarını buna göre düzenliyorlar. İktidar yani bütün güç Suudi hanedanın inhisarında, boşalması durumunda tahtın varisi önceden bellidir.

Suudi Arabistan 1970 yılına kadar gücü, kapasitesi sıradan bir Arap ülkesiyken bu dönemden başlayarak petrol fiyatlarının katlanarak yükselmesi sonucu hızla zenginleşti. Yetişmiş insan unsuruna sahip olmadığından bunu üretim ve teknolojiye dönüştüremiyor. Hanedan mensupları para içerisinde yüzerken, nüfusunun büyük çoğunluğu geçim sıkıntısı çekiyor. Suudi prensler son dönemde başlıca Batılı büyük şirketlere yatırım yapıp ortak oldular. Ayrıca tanınmış futbol kulüplerini de satın alıyorlar; fakat ellerinde o kadar çok para var ki şimdi de en şöhretli futbolculara astronomik ücretler vererek ülkelerine getiriyorlar. Böylelikle hem reklam yapıyorlar hem de halkı stadyumlara çekerek oyalamış oluyorlar.

Türkiye Futbol Federasyonu her nedense bu yılki süper kupa maçının yabancı bir ülkede oynanmasını istedi. Almanya ve İngiltere ile nabız yoklaması yapıp sonuç alınmayınca, Suudi’ler de yeşil ışık yakınca Riyad’a karar verildi. Fakat her iki kulüp de buna karşıydı. Israrla itiraz etmelerine rağmen Federasyon kararından dönmedi. Bu kadar ısrarlı olmanın sebebi neydi; bu sadece kendi tercihi miydi? Yukarının görüşünü, onayını almadan bunu yapabilir miydi? Bu soruların cevabı henüz bilinmiyor, fakat gelişmelerin seyrine göre umarız bu hususlar aydınlanır, sorumluluk kimlerde ortaya çıkar.

Çünkü bu yaşanan nesiller boyu konuşulacak tarihi bir skandaldır; kolay kapatılacak, üzeri medya gücüyle örtülecek sıradan bir olay değildir. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı gibi çok özel bir dönemde devletin kurucusunun, Atatürk’ün stadyum ortamında anılmasına, on binlerce taraftarla birlikte coşkuyla kutlanmasına izin verilmiyor. Paranın şımarttığı Suudilerin böylesine bir bağnazlığı yapması ne kadar doğalsa, bu ihtimali düşünme ihtiyacı duymayan yetkililerimizin aymazlığı o kadar anormaldir. Türkiye’nin İstanbul’da UEFA kupa finallerinin oynandığı seksen bin kişilik muhteşem stadyumu dururken Riyad diye bastırmanın hesabı herhalde sorulacaktır. Ama neye yarar; iki takımın taraftarlarıyla, tüm halkımızla insanların böylesine anlamlı günü karartıldıktan sonra!