Okumak ve yazmak; iki muhteşem fiil’dir. Belki, fiilin hâl’e dönüşmüş, zevk ve aşk ile birleşip aynîleşmiş durumudur, düşünmek lâzımdır!..
Bu iki fiil, akl-ı selîm sâhibi kişiler tarafından her zaman telkin ve tavsiye edilirse de ne yazık ki, bizde, emeline ulaşamamışlardır.
Oğuz Çetinoğlu; peşpeşe eserler yayınlıyor. Yaş meselesinden bahsetmeyi pek sevmem ammâ, numûne olması bakımından da belirtmeliyim ki, seksen beşi deviriyor. Takdire değmez mi?
Numûne’den kastım ise; eli kitap ve kalem tutması gereken gençlerimizin çoğu, ya ‘sistemsizlik’, ya kısmî bunalım yahut da ihmâl(ler) yüzünden, dünya gelişmiş ülkeleri seviyesinde bir mevkiye ulaşamadı-ulaşamıyor. Demek ki; hepsi bahaneden ibâret!..
Bu bakımdan; kıyıda köşede –zamanımı (!) nasıl geçireceğim diye ve kendi tâbirleriyle zaman öldüren- yaşlıların aksine, Çetinoğlu, takdire şâyan çalışmalara imza atmaktadır.
Gönlüm arzu ederdi ki, diğer bâzı kitaplarında yapabildiğim gibi, bu iki eseri hakkında da müstakil-ayrı ayrı derinlemesine tahlillere gireyim. Ancak; şu kadarını yapmakla iktifa edeceğim ve bundan tatmin olacağım ki, mutlaka okunması gereken bu eserleri hakkında kısa hulâsalar da olsa, okura malûmat vermenin zevkini yaşayacağım.
İlk kitap:
“Mutasavvıf ve Halk Şâiri KAYGUSUZ ABDAL Hayatı, Düşünceleri ve Eserleri”
240 sayfalık eser; Bilgeoğuz Yayınları arasında neşredilmiştir. Yazar, GİRİŞ’te şöyle diyor:
“13. yüzyıl Anadolu’da Türk diliyle meydana gelen edebiyat; bir dönüm, bir ayrım dönemiydi. Bu yüzyılda Yûnus Emre yeni kavram, motif, hayal ve şekil-işâret dünyâsıyla Anadolu’ya bir ilham kaynağı sundu. Âşıklar sazlarıyla Türk dilini şiirleştirip halkın duygularını dile getirdi. Alevî-Bektâşî edebiyatı Hacı Bektâş-ı Veli ve Abdal Mûsâ ile öğrencisi ve halefi Kaygusuz Abdal kültürüyle beslenmiş Anadolu halk edebiyatının imkânlarının birleştirilmesiyle yeni bir şekil ve ruh oluşturdu. Önceleri özü yönüyle Yûnus Emre’nin şiirlerine dayanan bu edebiyat geleneği, sonraları ve zamanla bazı belirgin farklılıklar kazanarak yeni bir edebiyat doğdu.”
Eserin konu başlıkları ise sırayla şöyledir:
“Giriş; Okuma Parçası: Vahdet-i Vücûd; Kaygusuz Abdal: Mahlâs Meselesi, Abdal Kelimesi; Kaygusuz Abdal’ın Hayatı: Doğum Yeri ve Yaşadığı Bölge, Devir, İlk Gençlik Yılları ve Tahsili; Kaygusuz Abdal’ın Eserleri: Dîvanı, Gülistan, Mesnevî-i Baba Kaygusuz, Gevhernâme, Minbednâme: Yazma Nüshası 58 Beyittir, Budalanâme, Kitâb-ı Miglâte, Vücûd-nâme, Risâle-i Kaygusuz Abdal, Dil-güşâ, Saray-nâme; Okuma Parçası: Kasrü’laynî Tekkesi; Kaygusuz Abdal’ın Fikriyatı: Din Hakkında, Vahdet-i Vücûd Hakkında, İnsan-ı Kâmil Hakkında, Melâmet Hakkında, Seyrü Sülûk Hakkında, Edeb Hakkında, Kibri Terk Hakkında, Tövbe Hakkında, Mücâhede ve Riyâzat Hakkında, Halvet Hakkında, Zikir Hakkında, Kaygusuz Abdal ve Bektâşîlik, Netice; Dkuma Parçası: Bektâşîlik; Kalenderiler; Kalgusuz Abdal’ın Şiirlerinden Örnekler; Bektâşîlik ve Kaygusuz Abdal; Okuma Parçası: Bektâşîlik; Alevîlik; Kim Alevî Kim Müslüman Belirsiz Oldu ve Birbirine Karıştı; Kaygusuz Abdal Hakkında Yazılanlar, Çağlar Üstü Bir Alperen Kaygusuz Abdal; Yûnus’un İzinde Bir Tekke Şâiri Kaygusuz Abdal; Kaygusuz Abdal/Alâiyeli Gaybî; Kaygusuz Abdal’ın şeyhi Abdal Mûsâ; Abdal Mûsâ’nın Hayatı ve Kerametleri; Okuma Parçası. Hoy Şehri; Abdal Mûsâ Hakkında Yazılanlar, Alevî-Bektâşî Kültürü ve Edebiyatı; Okuma Parçası: Yedi Ulu Ozan; Üç Sünnet Yeri Farz; Balım Sultan; Faydalanılan Kaynaklar; Bitirirken: Türk Milliyetçiliğinin Bakış Açısından Alevîlik-Bektâşîlik, Aleviliğin İnanç Temelleri, Türk Müslümanlığının Gelişimi ve Ayrılık; Bu Kitapta Geçen Şahıslar, Tasavvufla Alâkalı Kelime ve Kavramlar.”
İkinci kitap;
“Seçkinlerden Bir Seçkin HULÛSÎ ÇETİNOĞLU”
Vefâ; çok ulvî bir histir. Çok mühim bir haslettir. Fazîlettir; sadâkattir, minnettarlıktır; kıymet bilmedir; tevâzûdur.
Bir insanın yakını olsun, uzağı olsun; büyüğü, akranı veya küçüğü olsun, bu, böyledir; böyle olmalıdır.
“Seçkinlerden Bir seçkin HULÛSİ ÇETİNOĞLU”; bir kardeşin, bir ağabeye “vefâsı’nın da çok ötesinde/üstünde bir eserdir.
İnsanlar, hayatta, birçok faydalı işler yapabilirler. Yaptıkları işler, başkaları tarafından bilinmediği/bilinemediği gibi, bilinenler de idrâk ve takdir edilmeyebilir. Bu durum; elbette ki, bu faydayı idrâk ve takdir edemeyenlerin kusurudur.
İşte; bu idrâk ve takdir numûnesi olarak, Oğuz Çetinoğlu’nun, “Bu kitaptaki olaylar 67 yılda yaşandı, altı ayda yazıldı” diye hulâsa ettiği, ağabeyi rahmetli Hulûsi Çetinoğlu hakkında neşrettiği kitabının adıdır.
Eser; 320 sayfa olup, Akıl Fikir Yayınları arasında yayınlanmıştır.
Eserde; Yazar Oğuz Çetinoğlu, yakınlarının ve arkadaşlarının verdiği bilgilere göre, anlıyoruz ki, Hulûsi Çetinoğlu; dürüstlüğü, vatanseverliğı, insanseverliği, yardımseverliği, milliyetperverliği gibi insanî hasletleri yanında, iki temel üzerinde, Devlet’e hizmetini sürdürmüştür.
Bu iki temelden ilkinin, tabiîdir ki; İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Makine Mühendisi olarak mezun birinin, teknik sahalardaki hizmetleri olacağı âşikârdır.
Ancak; görüyoruz ki, Hulûsi Çetinoğlu sâdece bu sahalarda değil, hemen her sahada büyük bir gayret göstermiş ve günlük siyâsetin dışında, her dönemin siyasetçisine müspet telkinlerde bulunma başarısını da göstermiştir.
İTÜ Talebe Birliği Başkanlığı’ndan itibaren, Sümerbank Genel Müdürlüğü’ne; Borusan Holding Başkan Vekilliği’nden MESS Başkanlığı’na kadar pek çok sahada yaptığı çalışmalar ve verdiği iktisadî konferanslar bile, O’nun hakkında, kardeş Oğuz Çetinoğlu’nun bu eseri hazırlaması için önemli bir sebepti.
Kaldı ki; Hulûsi Çetinoğlu; öğrendiğimize göre, sâdece iktisâdî konularda değil, kültürel meselelerde de ön saflarda yer alarak hizmetlerde bulunmuştur.
Prof. Dr. Nevzat Atlığ, vefatından sonra yazdığı “Bir Kültür Kahramanı” başlıklı yazısında şöyle der:
“Hulûsi Çetinoğlu’nun MESS ve TİSK Başkan Vekilliği’ndeki çalışmaları, basından edindiğim bilgilere göre Türkiye’de çalışma barışının tesisine ve devamına büyük katkılar sağlamıştır. Bu konudaki başarıları şüphesiz mühendis ve aynı zamanda işletmeci olmasının tabiî neticesidir. Kültür sahâsındaki üstün hizmet ve başarıları ise onun kültür unsurunun millet yapısının temel taşı olduğunu kabul etmesinden kaynaklanıyordu.
“Kahraman” sıfatı sâdece savaş alanlarında kazanılmaz. Millî kültürün geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için çalışanlar da kahramandır. Hulûsi Çetinoğlu bir kültür kahramanı idi.” (Sf. 254)
Eserde; vefatından sonra kanaat bildiren çok sayıda siyâset ve fikir adamının yazıları yanında, eşi Çiçek Çetinoğlu; çocukları, Ayşe Türkkan Çetinoğlu, Ferruh Tülay Çetinoğlu Aygeldi, Nusret Gökhan Çetinoğlu; yeğenleri Aysel Çetinoğlu, Oktay Çetinoğlu ve Ömer Okay Çetinoğlu’nun da ilgi çekici hâtıraları yer almaktadır.
Son sözü; BAŞLARKEN başlıklı girişinin ilk iki paragrafıyla eserin yazarı Oğuz Çetinoğlu’na bırakıyorum:
“Akıl Fikir Yayınları’nın küçük fakat sıcak ve samîmî bir havası olan işyerinde Perşembe akşamları yapılan mutat toplantıların birinde, Ağabeyim Hulûsi Çetinoğlu’nun adı geçti. Yayınevi sâhiplerinden İsmâil Derici heyecanla:” Hulûsi Çetinoğlu sizin ağabeyiniz mi?” diye sordu. “Evet” deyince ikinci soru geldi. “Hulûsi Çetinoğlu hakkında yazılmış bir kitap var mı?” “Yok” deyince devam etti. “Hulûsi Çetinoğlu mühim bir şahsiyettir. Yeni yetişen nesillerin onu tanıması ve örnek alması gerekir. Böyle bir kitabı da ancak siz yazabilirsiniz.”
Hulûsi Çetinoğlu’nu tanımak kolay. Çünkü şeffaftır. Sözü ve fiili aynıdır. Fakat tanıtmak zordur. Buna rağmen İsmâil Bey’in düşüncesine ilgisiz kalmak mümkün değildi. Göçebe âilelerin söylediği sözü hatırladım: “Kervan, yolda düzene girer.”
Başka söze gerek yok: Sâdece, ‘Okunmalı!’ diyorum.