‘’………………………Yalnız gecelerin karanlık, ıpıssız sessizliği düştüğünde o küçücük yüreklere… Hasret sözcükleri duyulur; içinde ’canım babam’, ‘canım anam’ feryatları olan. Ve deler geçer yüreğimizi…’’
Onlar; Mohaç’ta, Malazgirt’te, Viyana önlerinde, İstanbul’un fethinde, Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da, Kocatepe’de, İzmir’de tarihimize şan, canımıza can katanların,
Onlar; 1984 yılından bugüne, vatanımızın bölünmez bütünlüğü için ülkemizin her yöresinde ama özellikle Güneydoğuda P.K.K terör örgütünün her türlü hainliklerine karşı görev yaparken hayatlarını feda eden nice koç yiğitlerin,
Onlar; 15 Temmuz 2016 gecesinde yaşanan nice alçaklıklara karşı koyarak vatan, millet, bayrak devlet sevdası uğruna, evlatlarının yaşam gelecekleri için gözlerini kırpmadan şahadet şerbetini içen kahramanlarımızın,
Onlar, 4000 yıllık tarihimiz boyunca vatanımız uğruna hiç tereddüt etmeden hayatlarını feda eyleyen aziz şehitlerimizin,
Evlatlarıdır.
Her birisi de; adı ‘canım babam’ olan hasret kasırgasını yaşadılar, yaşıyorlar…
Onlar yüreklerini delip de geçen babasızlık acısının, baba hasretinin izlerini ömürleri boyunca taşıyacaklar.
Kimisi, babası şehit olduğunda birkaç günlüktü hiçbir şeyden habersiz o süt kokulu kundağıyla uğurladı onu,
Kimisi, küçücük yürekleri babasızlığın acısıyla kavrulurken analarına omuz verdi, destek oldu.
Kimisi, al bayrağa sarılı babasını son kez selamladı, hayata karşı dimdik durdu.
Kimileri hem babasız, hem anasız kaldı. Gecenin ıssızında oyuncak bebeklerine sarıldı. Kedileriyle, köpekleriyle, kuşlarıyla dertleşti, gözyaşlarını o küçücük kalplerine gömdü.
Kimisi, babası şahadet şerbetini içtiğinde gelinlik kız, aslan gibi delikanlıydı ama babasına, anasına layık bir evlat olabilmenin azmine sarıldı, nice başarılara imza attı.
Onların her birisi evlatlarının ayrı bir kahramanı, ayrı bir sevdasıydı, ölümsüzlük şerbetini içtiler; her birisi de Büyük Türk Milletinin gönlünde yaşıyorlar.
Ne çok acılar yaşandı canımızdan da aziz bellediğimiz Türkiye’mizde.
Ne çok acıların izi kaldı o küçücük yüreklerde…
İşte yine bir bayram öncesinin hazırlıkları var ülkemizde.
Bu bayram günleri, uzun tatil günlerine dönüşse de; adı üzerinde bayram,
Kurban Bayramımız.
Sevinciyle gelecek, mutluluğuyla gidecek.
Ailesiyle bu coşkuyu yaşayanlar; ‘nice bayramlara diyerek.’
Ya şahadet mertebesine ulaşan nice yiğitlerimizin ardında kalanlar, kalanlarımız?
Onların yüreklerinde bir kor alev gibi yanan babasızlık, anasızlık acılarıyla geçen bayramlarımız…
İşte tam da bu bayram günlerinde onların yanında olmamızın;
O küçücük yaşlarında ama koskocaman yüreklerinde kalan babasızlık, anasızlık acısını paylaşmamızın zamanıdır şimdi.
Hiç tanımasak da, hiç görmesek de; vatan topraklarımız uğruna, yaşam geleceğimiz için hiç tereddüt etmeden hayatlarını feda eden şehitlerimizin geride kalanlarını ama ne önemlisi de evlatlarını da,
Unutulmasın ki, ne kadar çok sevgi ekersek bu topraklara; acıları da yok edeceğiz kini de, nefreti de…
Evet, biz büyük bir milletiz,
Bize kucak açan, doyurup yuva olan bu aziz toprakları; şehitlerimizin kan ve can bedelinin hamuruyla yoğurduk, vatan belledik.
Acılarımızı da ortak yaşadık, sevinçlerimizi de ortak kutladık.
Bu bayramımızı da coşkuyla, birlik ve beraberlik içinde kutlayacağımız bu günlerde:
Böylesine coşkulu günleri huzur içinde geçirmemizi sağlayan şehitlerimizi hatırlamanın, şehitliklerimizi ziyaret etmenin; onların ardında kalan emanetlerini sevgiyle kucaklamamızın, minnet borcumuzu ödememizin zamanıdır şimdi…
Tabii ki; boynu bükük, gözü yolda baba hasreti çekenleri de unutmadan…
Tam da böylesine özel günlerde hiçbir zaman değişmeyecek bir gerçek düşer yaşam sayfalarına;
Yalnız gecelerin karanlık, ıpıssız sessizliği düştüğünde o küçücük yüreklere… Hasret sözcükleri duyulur; içinde ’canım babam’, ‘canım anam’ feryatları olan.
Ve deler geçer yüreğimizi…