1-HATIRLADIKLARIM: Prof. Dr. Mehmet Maksudoğlu (Hâtıra) 13,5 X 21 Santim ölçülerinde, 256 sayfa.
2-150 SORUDA TÜRKLER: Gürbüz Azak (İnceleme) 13,5 X 21 santim ölçülerinde 168 sayfa.
3- İKİNCİ MURAD HAN’IN FÂTİH SULTAN MEHMED’E NASİHATLERİ: (İnceleme) 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 64 sayfa.
4-AĞAÇLARIN GÖLGESİNDE: (Deneme) Hülya Günay. 13,5 X 21 santim ölçülerinde 88 sayfa.
5-DAĞLARIN EFENDİSİ ÇOBAN: Seher Keçe Türker (İnceleme) 13,5 X 21 santim ölçülerinde 292 sayfa.
6-RENKLERİN MÂSÛMİYETİ: Muhsin Duran (Deneme) 13,5 X 21 santim ölçülerinde 330 sayfa.
7-BEKTÂŞİ NEFESLERİ: Ziya Şâkir (İnceleme) 13,5 x 21 santim ölçülerinde 96 sayfa.
8-HÜNKÂR HACI BEKTÂŞ-I VELİ: Süleyman Üstüner Dede (İnceleme) 13,5 X 21 santim ölçülerinde 192 sayfa.
9-BALAVA SOYKIRIMI: Ömer Ertur (İnceleme) 13,5 X 21 santim ölçülerinde 55 sayfa.
10-A’DAN Z’YE DÜNYA SİYÂSÎ TÂRİHİ: Seyfullah Aydın (İnceleme) 13,5 X 21 santim ölçülerinde 393 sayfa.
AKIL FİKİR YAYINLARI
Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, Küçük Sokak Nu: 6/3 Cağaloğlu, Fatih, İstanbul
Telefon: 0.212-514 77 77
e-posta: bilgi@akilfikiryayinlari.com www.akilfikiryayinlari.com
RAUF ORBAY’I BİLİR MİSİNİZ?
Üniversite Talebe Birliğinde beraber çalıştığım arkadaşlardan birisi de Recâi Kutan'dı. 1951-1952 öğretim döneminde talebe cemiyetinde beraberdik. Birlikte Rauf Orbay'ın evine gittik. Bebek'te bir evde oturuyordu. Cadde üzerinde denize nâzır, önünde park olan eski bir İstanbul evi idi. Bizi uzun boylu zarif görünüşlü bir insan karşıladı. Ev elbisesi üstünde robdöşambr denilen paltomsu bir şey vardı.
Bizi misafir odasına aldı. Kendimizi tanıttık. Öğrenci kimliğimizi ve cemiyet kimliğimizi söyledik. ‘Teknik Üniversitede bir konuşma yapar mısınız’ dedik. ‘Ne söyleyeceğim?’ dedi.
Ben de ‘Yakın târihimizin doğrularını söylersiniz’ diye biraz gizli ukalalık yaptım.
‘Benim söyleyeceğim doğruların bu ülkeye bir faydası yok. Ben konuşmayacağım’ dedi.
Görüşmemiz bitti. Söyleyecek bir şey de kalmamıştı. Biz hemen izin istedik, kalktık. İç sahanlıkta elini öpüp vedâlaşmak istedik. Elini öpmek istediğimde sol elini alnıma koydu. ‘Delikanlı hiç kimsenin eli öpülmeye değmez’ dedi.
Ben de: ‘Efendim siz Hamidiye kahramanısınız. Bu milletin millî kahramanısınız, biz herhalde yanlış yere gelmedik. (Bu ara dış sahanlığa da çıkmıştık.) ‘Size medyunu şükran borcumuz var. Elinizi öpmek suretiyle bu borcumuzu ödemek istiyorum’ dedim.
‘Delikanlı şimdi iş değişti. Ben bir Bahriye zâbitiydim. (Deniz subayı) Onun dışında bir iş yapsaydım hiçbir iş yapamazdım.(parktaki ayakkabı boyacısını göstererek) Hattâ şu boyacının yaptığı işi bile yapamazdım. Hâlbuki bu millet bana Başbakanlık mevkiini verdi. Orada oturdum. Şimdi kimin kime medyunu şükran olduğunu anlatabildim mi size.’ dedi.
Türkiye'ye bu kadar hizmet etmiş bir insanın böyle bir tevazu içinde oluşunu ancak o nesil insanında veyahut çok az insanda görebilirsiniz. Tevazuunun ne olduğunu ülke sevgisinin ne olduğunu gördük ve vedalaşarak ayrıldık.
Elektrik Yüksek Mühendisi İdris Yamantürk: Türk Milletine Borcumuz Var. Ötüken Neşriyat, (3. Basım) s: 109-110 İstanbul 2023)