Halil İbrahim KAHRAMAN

Doktor

Devlet İlelebet, Yaşasın Cumhuriyet

Devletimizin Türkiye Cumhuriyeti adı ile devamı kararının alınışının 100. Yılı olan 29 Ekim 2023 kutlu olsun. Cumhurbaşkanlığımız forsundaki 16 yıldızdan biri olan bu devletimizin hūr, bağımsız, özgür şekliyle refah içinde ve mutlu olarak nice yüzyıllar yaşayacağı inancı ile bugünü kutlamaktayız.

Birinci Cihan harbi yenilgisi sonucu Osmanlı devletimiz 30 Ekim 1918 de Mondros Mütarekesini imzalamıştır. Bu tarihten Büyük Taarruzun başarı ve zaferle sonuçlanıp işgalci Yunan ordusunun İzmir'den denize döküldüğü 9 Eylül 1922'ye kadar Türk Milleti olarak çok büyük acılar yaşanmış, kayıplar verilmiştir.

Mondros mütarekesinin şartları ileri sürülerek İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan askeri güçleri Osmanlı devletimizin baş şehri olan Konstantinopolis (bu isim cumhuriyetle İstanbul olarak değiştirilmiştir.) dahil topraklarımızda işgaller başlamıştı. İşte bundan 4 yıl 364 gün sonra (5 yıl değil) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilan edilerek Osmanlı devletimizin küllerinden yeni genç bir Türk devletinin varlığı dünyaya ilan edilmiştir.

Devletimizi yok edip Türk Milletini Anadolu’ya hapsederek ortadan kaldırmak niyetlerine karşı milli mücadele meşalesi 19 Mayıs 1919 da Samsun'da yakılmıştır. Mustafa Kemal Paşa ve aynı inançtaki bir avuç subay Türk Milletine güvenerek kurtuluş meşalesini yakmış Amasya, Erzurum, Sivas kongreleriyle gereken desteği milletinden almıştır.

Millî Mücadele hareketi her türlü engele rağmen Ankara'yı merkez seçerek 23 Nisan 1920 de Millet meclisini açmıştır. Bu meclis istilacı devletlere karşı gereken cevabın verileceğinin teminatı olmuştur. Millî mücadele hareketimiz 1915-1916 yıllarında Çanakkale'den geçemeyen istilacı güçlerin 2 yıl sonra hiçbir direnç görmeden boğazları geçip baş şehri işgal ederek devleti yok sayma niyetlerine karşı yapılan olağanüstü bir çıkıştır. Bu olağanüstü hareketin getirdiği Kurtuluş Savaşı zaferimiz yeni Türk devletimizin de habercisidir. Bu devlet 29 Ekim 1923 de Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak ilan edilmiş ve bugün 100. yılını doldurmaktadır. O tarihlerde 13 Milyon nüfus ile insanlarımız her türlü yokluğu, yoksunluğu yaşamaktaydı. Peş peşe yaşanan savaşlar neticesinde genç nüfus ya şehit ya gazi olmuş, köy ve kasabalarımız bu sakat, gaziler ile daha çok yaşlı erkeklerin ve çoğunlukla kadınların yaşadığı yerlere dönüşmüştü. Hastalıklar ve salgınlar halkımızın ayrı bir sorunuydu. Toplu iğnenin bile yapılamadığı, eğitim ve öğretim kurumlarının çok çok yetersiz oluşu sebebiyle halkımızın cehaleti mutlaka öncelikli giderilmesi gereken bir husustu. Osmanlı döneminde sultan 2. Mahmud ile başlayan yenileşme hareketlerinin devamı ile devleti ileri devletler seviyesine getirecek reformlara ihtiyaç vardı. İşte yeni devletimiz cumhuriyetle birlikte M. Kemal ATATÜRK önderliğinde azimli, akıllı ve ilmin rehberliğinde çalışmalar yaparak kısa sürede mucizeler yaratmıştı. Eğitimden sağlığa, tarımdan sanayiye, ulaşımdan adalete, her alanda önemli ilerlemeler sağlanarak bu günlere gelinmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti devletimiz bu sayede bugün bölgenin güçlü ve önemli ülkelerinden biridir. Devletin dirliği milletin birliği için çalışan başta kurucu devlet başkanımız Gazi M. Kemal Atatürk olmak üzere bu amaca emek vermiş olan her insanımızı şükranla, rahmetle, minnetle anarız. Ülkemiz Türkiye yüzyılı olarak ilan edilen önümüzdeki yüzyılında daha da güçlü ve insanlarının mutlu, huzurlu ve güven içinde yaşadığı ülke olacaktır.

Bu duygularla Türkiye Cumhuriyeti devletimizin ilelebet yaşaması, dilek ve duası ile.