Tarihsel süreçte toplumlar bulundukları yerde kalmazlar, konumlarını sürekli değiştirirler. Toplumların yapı değiştirmeleri, olumlu yönde büyümeye dönük olduğu gibi, olumsuz yönde küçülmeye dönük de olur. Tabiattaki doğal olayların, uymak zorunda olduğu doğal yasalar varsa, toplumlarda da insanların uymaları gereken toplumsal yasalar vardır. Toplumsal yasalar uzun dönemde, geçerliliklerini hiç aksatmadan korurlar.
*
Toplumsal yasalar insanların tek tek bilinçlenip, yeri ve zamanı gelince, hep birlikte hareket etmeleriyle işlerlik kazanırlar. Zamanı gelmiş dönüşümler, nasıl durdurulmazlarsa, zamanı gelmemiş dönüşümler de başlatılamazlar. Toplumsal olaylar karşısında, kısa dönemlerde insanların kişisel tepkilerinin etkileri çok sınırlı kalır. Toplumsal yasalar kişilerin tepkilerinin, toplumsal tepkilere dönüşmeleriyle, geçerlilik kazanmaya başlarlar.
*
Toplumların dönüştürücü güçleri, adil yönetimlerin güvenceleri olan devletlerden kaynaklanır. Topraklar için sular nasıl görevler yüklenirlerse, toplumlar için de devletler aynı görevleri yüklenirler. Tatlı suların toprakların üretimlerini artırdıkları gibi, adil devletler de toplumların üretimlerini artırırlar. Bunun için Anadolu insanının kültüründe, adil yönetimin güvencesi devlete ve devlet yönetiminde, adalet dairesine büyük önem verilir.
*
Tarihin her döneminde, adil yönetimler toplumların en büyük hazineleri olmuşlardır. Türkler adaleti ekonomik ve kültürel başarıların kaynağı olarak gördükleri için, Anadolu’dan üç kıtaya açılarak, İstanbul’u dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri haline getirmişlerdir. Adil yönetimlerin olduğu toplumlarda güvenlik, güvenliğin olduğu toplumlarda da bolluk vardır. Toplumların dönüşümünde, güvenlik dairesi, adalet dairesiyle bütünleşir.
*
Dünyanın neresinde olursa olsun, barış ve güvenlik bütün ülkelerde, her alanda zenginlik birikmesine yol açar. Zenginlik tarih her döneminde hem gurur kaynağı hem de savaş kaynağı olmuştur. Zenginlikleriyle kibirlenen toplumlar, dünyanın kaynaklarını paylaşmak için, birbirleriyle savaşmışlardır. Savaşlar geçmişte toplumları yoksul düşürdükleri gibi, gelecekte de toplumların yoksulluğunun ana kaynağı olacaklardır.
*
Tarih boyunca toplumların, yüzyıllar içinde oluşturdukları, adalet ve güvenlik daireleri, savaşlarla parçalanmıştır. Savaşlar toplumların bütün varlıklarını alıp götürürler. Savaşlar nükleer silahlardan daha tehlikelidirler. Dünyada bütün insanların güvenliğini, savaşlar tehdit etmektedir. Savaşların birbirlerini izlediği bir dünyada hiçbir ülkenin güvenli olması mümkün değildir. Einstein’nin dediği gibi: “Dünya ya bir olacaktır ya da yok olacaktır”.
*
Adil yönetilen her ülke, herkesin vatanıdır. Yeryüzü bütün insanlığa vatan kılınmıştır, önemli olan, kimin yönettiği değil, nasıl yönettiğidir.
*
Dünyanın geleceği, insanlığın huzur ve güvenliği için, bütün ülkelerde savaşın şahinleri değil, barışın güvercinleri desteklenmelidir.
*
Adalet dairesinin güvenliğinden herkes sorumludur. Adil yönetilmek başta gelen temel insan hakkıdır.