Hani gördüğünüzde, okuduğunuzda, yaşandığınızda içinizi cız ettiren şeyler vardır! Onları öngöremezsiniz bir anda çıkar karşınıza. Şaşarsınız, olduğunuz yerde donup kalırsınız. Şaşkın bakışlarınız uyarınca anlarsınız ki, o bir gerçek!
İçinizi garip bir sızı kaplar, keşke görmeseydim, keşke karşılaşmasaydım, keşke o anı hiç yaşamasaydım dersiniz ama nafile! Kaçamazsınız, kaçınılmaz olan o anı bir daha asla unutamazsınız...
İşte geçtiğimiz hafta böylesine bir haber düştü basın gündeminin içine! Hem de insanın yüreğini büyük bir acıyla delip geçen o görüntüsüyle…
Neydi o haber? Yüreğimi/zi delip de geçen o görüntü, neyi anlatıyordu?
1974’te Kıbrıs Savaşlarını yaşadığımız o kritik süreçte; 16’ncı Genelkurmay Başkanımız rahmetli Orgeneral Sn. Semih Sancar’a ait madalyonların, plaketlerin, şanla şerefle taşıdığı üniformasının göğsündeki şerit rozetlerin, brövelerin, Ankara İskitlerde bir koleksiyoner tarafından ‘bit pazarından alındığını’ görüntüleyen bir haberdi bu..!
O haberin fotoğraf karesindeki objeler, onurla yaşanmış bir askerlik ömrünün gurur anılarıydı…
Sancar Paşa;
Ata yadigârımız Kıbrıs Adası’nın Yunanistan’a bağlanmasını, Kıbrıs Türk Halkının Rumlar tarafından topyekûn ortadan kaldırılmasını önlemek adına; 1974 kazanılan Kıbrıs zaferimizin tarih sayfalarımıza altın harflerle yazıldığı dönemin 16’ncı Genelkurmay Başkanı, bu önemli harekâtı yöneten bir savaş kahramanıydı. Kıbrıs dendiğinde adı daima, ‘’Kıbrıs Fatihi Karaoğlan’’ lakaplı Başbakanımız rahmetli Bülent Ecevit ile birlikte anıldı.
Çünkü o, cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra devletimizin milli menfaatleri uğruna Kıbrıs’ta savaşan kahraman ordularımızın da en büyük komutanıydı. Aynı zamanda bir Kıbrıs Gazisi olarak, benim de komutanımdı.
1973-1978 yılları arası görev yaptığı süreçte, ülkemizi rahmetli Sn. Ecevit’in, rahmetli Sn. Erbakan’ın genel başkanları olduğu, CHP-MSP partilerinin oluşturduğu bir koalisyon hükümeti yönetiyordu. O yıllarda ülkemiz, uluslararası platformda çalkantılı bir dönemden geçiyordu.
Kısaca hatırlayalım:
1960 askeri darbesinin ardından, 1962-63 yıllarında ‘yapılamayan askeri darbe’ Talat Aydemir olayı gerçekleşmiş,
1963 yılında Kıbrıs’ta yaşanan kanlı olaylar milletçe içimizi dağlamış,
1969’da dünya petrol krizinin ülkemize yansımaları ekonomik yönden büyük yaralar açmış,
12 Mart 1971’de verilen askeri muhtarı sonrasında rahmetli Demirel, şapkasını alıp hükümetten çekilmiş,
Rahmetli Nihat Erim başkanlığında askerlerin istediği bir hükümet kurulmuş,
4 Kasım 1972’de CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, partisinden istifa etmiş, genel başkanlığa Bülent Ecevit seçilmiş,
6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edilmiş,
1973’te Ecevit’in Başbakanlığında, Erbakan’ın partisiyle kurulan koalisyon hükümeti sırasında Arap-İsrail savaşı başlamış,
En nihayetinde 15 Temmuz 1974’ta Kıbrıs’ta gerçekleşen Yunan cuntası destekli askeri darbe sonrasında Kıbrıs Adası elimizden kayıp, gidecek duruma gelmiştir! (Bk. 10’ların İzleriyle Türkiye-Atilla Çilingir, 2012)
Yurt içinde ve dışında böylesine önemli bir dönemden geçen Türkiye, ekonomik yönden de oldukça kritik bir süreç yaşarken; bir anda Kıbrıs’ta yaşanan o acılı tablo ile karşı karşıya kalmıştı…
Ancak ulusal davalarımızda, her zaman milletçe nasıl birlik ve beraberlik içinde olmuşsak; 43 yıl önce de aynı güç birlikteliğini gösteren Türk Milletini temsilen T.B.M.M’nin almış olduğu karar gereğince, uluslararası anlaşmaların vermiş olduğu yetkiyle, garantörlük hakkını kullanan Türkiye, 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a müdahale etmiştir.
Bu müdahale sonrasında adaya barış gelmiş, Kıbrıs Türk Halkı, Rumlar tarafından topyekûn imha edilmekten kurtarılarak özgürlüğüne kavuşmuş, sonrasında ise; K.K.T.C kurulmuştur.
Şanlı tarihimize zaferle taçlanan ikinci Kıbrıs seferi olarak geçen bu harekâta emir komuta eden böylesi bir tarihi şahsiyete ait özel eşyalarının, bitpazarına nasıl düştüğü tabii ki ailesini ilgilendirir. Ama bir de bu görüntünün yakın tarihimize damgasını vurmuş bir komutana ait olması yönü vardır! İşte o görüntünün basında haber olarak yer alması da bundandır…
Çünkü nice zaferlerimizi tarihe yazan kahramanlarımıza, bu sayfalara yön veren devlet adamlarımıza ait başarılarını, yaşanan dönemi simgeleyen her ne varsa; elbette ki onların şahsına tevdi edilmiş, sonrasında ise ailelerine kalmıştır.
Böylesine kıymetli emanetin/lerin yeri bitpazarı değil, o tarihi zaferlerin görüntülerinin, objelerinin sergilendiği müzelerimiz olmalıdır.
Genelkurmay Başkanlığı bu görüntünün haber olmasıyla birlikte, bu objeleri bitpazarından satın alan şahısla temasa geçildiğini, bunların askeri müzeye kazandırılacağını açıklamıştır. Böylesi bir gelişme üzüntümüzü az da olsa hafifletmiştir.
1974 yılında adada yaşanan her iki savaşa da katılan bir Kıbrıs Gazisi olarak, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor; Muharip Gazi Arkadaşlarımı, Aziz Türk Milletini, rahmetli Sancar Paşamızın; 20 Temmuz 1974 sabahı bizler adada savaşırken, helikopterlerimizden/uçaklarımızdan atılan aşağıdaki yazılı mesajıyla selamlıyorum.
İşte değerli komutanımız Kıbrıs Kahramanı E. Orgeneral Semih Sancar Paşamızın imzasıyla Şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve Ulusumuza seslenmiş olduğu o mesajın orijinal metni: (Bk. Girne’den Doğan Güneş-Atilla Çilingir, 1997 Sayfa: 145)
‘’Şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri ve Ulusum,
Mesajımın yayınlandığı şu anda Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, milletinin emrinde ve onun yüce varlığından aldığı güçle, devletlerarası antlaşmaların kendisine tanıdığı haklara dayanarak Kıbrıs’ta ve bölgede barışı sağlamak, yavru vatanda yaşayan ırkdaşlarımızın güvenliğini sağlamak maksadıyla birleşik bir harekâtta bulunmaktadır.
Türk’ün kahramanlığını ve barışseverliğini bir kere daha cihana ispat eden silahlı kuvvetlerimiz!
Bu hareketinizle şanlı tarihimize ve insanlığa unutulmayacak bir sayfa açmaktasınız. Kahraman Türk Milletinin yıllarca bu barışı gerçekleştirmek yönünden gösterdiği metanet de ayrı bir övgüdür. Yüce Türk Ulusu zafer haberlerinizi beklemektedir. Tarihimiz ve Ulu Atamıza layık olacağınıza inancım sonsuzdur.
İMZA
Semih Sancar
Orgeneral
Genelkurmay Başkanı’’
Evet, tarihe altın harflerle yazdığımız o zaferin en büyük komutanı, yukarıdaki mesajıyla; Kahraman Ordularımıza, Büyük Türk Ulusuna böyle seslenmişti.
Sonrasında ise; ‘’Yasemin Kumral’ın’’ o muhteşem günleri anlatan unutulmaz şarkısını milletçe ezberlemiştik;
‘’Irkımın Akdeniz’de bir sevinci var/Yurdumun Mersin’den öte bir devamı var/Girne’den yol bağladık Anadolu’ya/ Şanlı Ordumun Kıbrıs’ta bir zaferi var…’’
Tarihe iz bırakanlar asla unutulmazlar. Onların yeri tarihin unutmaz hafızası, Asil Türk Milletinin kalbidir.
Onun içindir ki, tarihe mal olan her kim varsa!
Onları anlatan, onlara ait olan her şeyin layık olduğu yerlerde bulunması, muhafazası gereklidir. Bu hem tarihimize, hem o tarihi şahsiyetlerimize vefa borcumuz olduğu kadar; gelecek nesillerimize bırakılacak en değerli mirasımız olacaktır…
Ruhun şad olsun Değerli Komutanım Semih Sancar Paşam. Bir Kıbrıs Gazisi olarak, aziz hatıranız önünde sevgi ve saygıyla eğiliyorum.
Vatan size minnettardır.