İnsanın maddi ihtiyaçlarının yanında manevi ihtiyaçları da vardır. Manevi ihtiyaçlar bana göre maddi ihtiyaçlar karşılanmadan bile yokluğu sorundur. Ancak maddi ihtiyaçlar karşılandıktan sonra eksikliği çok belirginleşir. Karşılanmazsa mutsuzluk, haz peşinde koşma, doyumsuzluk veya yanlış yerlerde manevi ihtiyaçları arama sorunları oluşur. Bunların çözümü de ne yazık ki çok zor hatta imkansıza yakındır.
İnsanın manevi terbiyesinin ilki akıl yani muhakeme terbiyesidir. (Eğitim) Bunun için aklın mümkün olduğunca çok farklı fikir, kültür, inanç ve insanla karşılaşması gerekir. Yani hayatın içinde olmalı yaşadığı çevreyi, farklı toplum gruplarını, farklı insanları görmeli, onların iç dünyalarını ve ruhlarını anlamaya gayret etmelidir.
İnsanlarla karşılaşmanın en basit, sade yolu kitap okumaktır. Özellikle insanı ve insanın doğasını anlatan roman ve öyküleri okumak, oturduğun yerden insanları, toplumları ve kültürleri tanıma imkânı verir. Burada mühim olan kaliteli, klasikleşmiş, farklı görüş ve inançlara ait kitapları okumaktır. Böylece mümkün olduğu kadar fazla insan tipi ile karşılaşmış oluruz. İyi yapılmış tiyatro ve filmler de bir yöntem olabilir. İyi oyuncuların rol aldığı iyi bir tiyatro kitaptan bile iyi olabilir. Aynı zamanda eğlencelidir. Bilgi amaçlı kitaplar da önemlidir. Her konuda bir miktar, bazı konularda iyi seviyede, temel işinizde ise çok bilgili olmalısınız.
İkinci yolu ise yeni bir şeyler denemek. Yani yaparak öğrenmek. Ne yapacağı kişiye özel bir şey. Doğa yürüyüşü, dağcılık, müzik aleti çalma, yemek veya pasta yapmayı öğrenme, dans etme, çiçek bakımı, örgü örme, kuran öğrenme gibi çoğaltabiliriz. Daha önce yaptığımız bazı şeyleri farklı yapmaya başlayabiliriz. Yaptığınız işi faklı yöntemlerle yapabilirsiniz. Bu işinize ve keyfinize göre değişir. Biz bu konuda çok zayıfız, farklı yemekleri bile denemiyoruz. Yaparak ve hata yaparak öğrenmek öğrenmenin en etkili yoludur. Fiyatı ağır olabilir dikkat etmek gerekir.
“Önceden öğrenenler, indirimli fiyatından öğrenirler. Otoriteden öğrenenler, özgürlük bedeliyle öğrenirler. Deneyerek öğrenenler, etiket fiyatından öğrenirler. Yaşamdan öğrenenler, gecikme zammı ile öğrenirler. Yaşamdan da öğrenemeyenler, boşa gitmiş yaşamlarıyla öğrenirler.” -Arthur Miller
Üçüncü yolu ise farklı ortamlarda bulunmak. Misal, hayatınızda hiç kahveye gitmemiş insan iseniz, bir ay farklı kahvelere gidip oturup çay içip muhabbet edin, hatta onlarla oyun oynayın, yakınlaşın. Gidip bir köyde birkaç gün amelelik yapın ya da yurtdışında kısa süre yaşayın, oralarda çeşitli işler yapın. Bizzat insanları ve onların inançları, fikirleri, duygularını kendilerinden okuyun.
Aklın terbiyesi hayat başarısı için çok önemlidir. Misal köylüyü tanımazsanız, onlarla iletişimde sorun yaşarsınız. “Erşan Kuneri- Kooperatif Kemal” filminde bu çok iyi hicvedilmişti. Birçok okumuş, üst düzey yönetici ve akademisyenin hayatta başarısız olmasının temel nedeni budur. Hayat ile teori her zaman örtüşmüyor. Toplum hayatının da kuralları var ve üstelik devamlı değişiyor.
Ruh terbiyesi en ihmal ettiğimiz alan, kendi adıma bu konuda çok az şey yaptım. Çevremde gördüğüm muhafazakâr çevrede bile aynı sorun var. Çocuklarımızın maddi ihtiyaçlarını karşılayarak, onlarla yemek yiyerek, oynayarak ve hatta gezerek bu ihtiyacı karşılayamayız.
İnsan bir bunalıma girse oturup konuşabileceği, derdini anlatabileceği, nasihat veya çözüm sunan birini ister. Sevdiği insanlarla birlikte olmak insana mutluluk verir. Tolstoy’un “İnsan neyle yaşar” kitabında yazdığı gibi: “İnsanı yaşatanın sadece sevgi olduğudur. Kalbinde sevgi olan, Tanrı’nın içindedir, Tanrı’da onun içindedir, çünkü Tanrı sevgidir.” Ruhumuzu terbiye etmek için sevdiğimiz, iyi insanlarla beraber olmalı ve iyilik yapmalıyız. Bu bizim en temel ihtiyacımızdır.
İnsan her zaman kendini üstün bir varlığa, üstün bir amaca bağlanmak, adamak ister. Bunlar bize yaşamak için bir amaç verir. Bunu gerçekleştirmezse, hep içinde bir boşluk olacaktır. Sonunda yanlış fikir ve inançlara bağlanması kaçınılmazdır. Ya da bu yoksa hayatı haz olarak algılar, haz ile mutluluğu elde edemez. Kendini içki, uyuşturucu batağına veya depresif bir hayata sürüklenir. Ya da kendini işe verir, para ve başarı peşinde koşar, hayatı ıskalar, ailesini ve dostlarını ıskalar.
İnanç, ideolojiler, dinler veya iyi bir amaca adamak insan ruhunu terbiye eder. İnsanı mutlu kılar. İyi bir amaçtan kastım çevre koruma, hayvan hakları, fakir çocukların eğitimi, fakirlerin doyurulması, hastaların tedavisi için yardım gibi olabilir. Bu tür bir amaca bağlanmış insanları gözlediğimde çok zengin olmasalar bile mutlu, kendisi ile barışık insan görüyorum.
Din, inanç ve ideoloji konusu hassaten önemlidir. Eğer doğru dini, inancı veya fikri çocuklarımıza vermezsek çok yanlış dini inançlara, gruplara veya ideolojilere kapılıp hayatını mahvedebilir. Bu yazıyı yazmam da Adnan Hoca denen dini grubun elim hikayesi beni çok etkiledi. Bu gruptaki insanlar genellikle zengin, çoğunlukla seküler ortamda yetişmiş. Çoğunun eğitimi çok iyi, meslekleri güzel, kendileri yakışıklı veya güzel insanlar. Hayatta ne lazımsa hepsine sahipler. Her türlü manipülasyon ve ikna yöntemlerini kullanarak, saçma, sapık inançlarını bu insanlara kabul ettirmişler. Çok azı bundan kurtulabilmiş, bu sayede pislikleri ortaya çıktı. Bunu her birinin hedef grubu farklı olsa da FETÖ, PKK, TİKKO gibi diğer örgüt ve cemaatlerde de görebiliriz. Bunlarda da benzer taktik ve çirkinlikler görülüyor.
Akıl ve ruh terbiyesi yanlış yollara sapmamak, sorgulayıcı insan olmak, kolay kanmamak için, mutlu ve huzurlu insan olmak için elzemdir. Sorgulayıcı olmak için mümkün olduğunca farklı fikirler hakkında bilgi sahibi olmak, farklı düşünen ve farklı yaşayan insanları tanımak ve anlamak gereklidir. Evlatlarımıza terbiyeyi bizzat örnek olarak, yaşayarak verebiliriz. Akıl ve ruh terbiyesi hiç bitmez, hayat boyu devam eder ve her gün daha iyi, kâmil insan olmak için devam etmesi gerekir.