İmam Hatip liselerinde ve İlâhiyat Fakültelerinde okutulan İslam Târihi ders kitaplarında Türklerin Nasıl ve Niçin Müslüman olduklarına dâir tek satırlık bilgi yoktur. İslâmiyet öncesine ve sonrasına ait bilgeler en küçük teferruatına kadar vardır da Türklerin Müslüman oluş süreci hakkında bilgilere rastlanmaz.
İslâm târihi profesörlerine ve bu dersin kitaplarını yazanlara sordum: ‘Neden yok?’ Cevap: ‘Müfredat programında yok. Onun için biz de kitabımıza alamadık.’
Müslüman Arapların Türklerle ilk karşılaşmaları 644 yılında oldu. Türklerin büyük kütleler hâlinde ve topluca Müslüman oluşları, Karahanlı hükümdârı Satuk Buğra Han zamanında, 950 yılındadır. İslam târihi ders kitaplarında tam 306 yıllık döneme ait tek satır bilgi yoktur. Sağlıklı kaynaklarda bulunmayan bilgiler sebebiyle oluşan boşluk, Türk- İslam aleyhtarları tarafından elbette istismar edilecek, kirli bilgiler oluk oluk akıtılacak ve kafalar karıştırılacaktır. Hedef bellidir: ‘Ey Türkler, siz zorla ve kellenizi kurtarmak için Müslüman oldunuz. Şimdi tehlike kalktı… Haydi dönün eski inanç kültürünüze…’ Tâlimatını vermek… Türkler, eski inanç kültürüne dönerler mi? Elbette hayır. Fakat ümit fakirin ekmeğidir…
Bu tâlimatı verenler, eski Türklerin inanç kültürü hakkında azıcık bilgiye sâhip olsalar, câhilliklerini tescil eden satırları yazmazlardı. Çünkü Türkler Müslüman olmadan önce de İslâmiyet’te bulunan 100’e yakın prensibe uygun inançta idiler. Yalnızca üç hususta farklılık vardı: 1-Oğlunun suçu sebebiyle babası da cezalandırılırdı. 2-Yenilecek hayvanı, keserek değil, boynunu burmak suretiyle kopararak öldürürlerdi. 3-Fal bakma merakları, müneccimlerle teşrik-i mesâî had safhadaydı. Müslüman olduktan sonra sonuncusu hâriç, diğer alışkanlıklarından vazgeçtiler.
Emeviler şoven ırkçı idiler. Kendilerinden başka hiçbir millete zerre kadar değer vermezlerdi. Türkler, yok edilmesi gereken bir milletti. Üstelik çok da zengindiler… Emevi Devleti yıkılıncaya kadar; Türkleri Müslüman yapmak için değil, yok etmek için, zenginliklerine sâhip olmak için Türk yurtlarına saldırdılar. Yalnızca Ömer Bin Abdülaziz, bu gaddarlıklara son verilmesini istemiştir. İstediği için de zehirlenerek öldürülmüştür.
Kutebye bin Müslim… Evet 40.000 civarında Türk’ü katletmiştir. Üstelik teslim oldukları takdirde canlarının bağışlanacağına dâir söz verdiği halde… Çünkü onun derdi, Türkleri Müslüman yapmak, İslâmiyet’i tebliğ etmek değildi. Tek gayesi vardı: Türkleri yok etmek ve servetlerine konmak… Gaddarlığının cezâsını kendi askerleri tarafından linç edilmekle ödedi. Eğer birileri çıkar da ‘Türkler, Kuteybe bin Müslim’in gaddarlığından korktukları için Müslüman oldular.’ derse, ona sormak gerek: Hz. Sümeyye kimin zoru ile Müslüman oldu? O, Müslüman olan ilk Türk kadınıdır. İlk Türk sahabiyedir ve İslam’ın ilk kadın şehididir. Müslüman olmaya zorlandığı için değil, Müslümanlıktan vazgeçmediği için şehit edilmiştir. Bulgar Türklerinin hükümdârı Almus Han, Satuk Buğra Han, Altın Orda hükümdârı Berke Han, İslâm düşmanı Hülâgü Han’ın soyundan İlhanlı hükümdârı Gazan Han… ve diğerleri… kimin tehdidinden korktuğu için Müslüman oldu? İslâmiyet’i kendi rızâsıyla münferid olarak kabul eden onlarca isim sayabilirim. Bu soruların cevabını Taberi’den soramayız. Erdoğan Aydın hayattadır. Sorsanız cevap veremez. Zekeriya Kitapçı’ya gelince: Bütün bilgileri, Taberi’nin yazdıklarından almıştır. Aldığına pişman olduğunu da Pelin Çift’in televizyon programında; itiraf etmiştir.
O döneme ait bilgileri yazan yalnızca Musevî dönmesi Taberi değildir. O dönemin târihini yazan kitaplardan hiçbirinde Türklerin zorla Müslüman edildiğine dâir bilgi yoktur. Canlarını kurtarmak için Müslümanlığı kabul ettiklerine dâir telmih bile yoktur.
Hem, bu nasıl zorla Müslüman olmaktır ki, Türkler, zorla Müslüman (?!) edildiklerinin üzerinden 50 yıl bile geçmeden İ’lâ-yi Kelime-t’ullah için gül bahçesine girer gibi kara toprağa girmeyi göze alarak İslâmiyet’in tanıtılması ve yayılması için mücâdele etmişlerdir.
Sabetay Sevi’nin yaptığı gibi kişi, öldürülmekten korkarak bir dini kabul etiğini söyleyebilir. Fakat gizlice eski inancının gereğine göre hareket eder. Zorlama ortadan kalktığında da eski inancına döndüğünü, merd-i Kıpti gibi iftiharla açıklar.
Lenin ve Stalin döneminde Şaman inancında olan Altay Türkleri, ‘Din afyondur’ sloganı ile dinsizleştirildiler.
Kirli bilgilere yer veren kitapların yazdıklarının uydurma olduğunu ispat eden karşı görüşteki kitapların sayısı da azdır.
Türklerin İslâmiyet’i kabulleri 3 şekilde gerçekleşmiştir. 1- Türklerle Müslüman Araplar arasındaki ikili ilişkilerinden etkilenerek ferdî tercihlerle, 2- Târihin dönüm noktalarını teşkil eden önemli olaylardan sonra toplu olarak İslâmiyet’i kabul etmek suretiyle, 3- Müslüman olan Türklerin, henüz Müslüman olmayan Türkleri şu veya bu şekilde ikna ederek İslâmiyet’e girmelerini sağlamaları sebebiyle.
Türklerin İslâmiyet’i kabul etmeleri, kader kalemiyle yazılmış bir ilâhi destandır. Bu destanın yazılış süresinde acı olaylar kadar iftihar edilecek vakıalar da yaşanmıştır. Türkler, kahramanlıklarını çağın insanlarına duyurmuş ve kabul ettirmişlerdir. Bu dönemlerde yaşanan olayların sonucu; İslâmiyet için, Türkler için, insanlık âlemi için mutlaka iyiliklerle güzelliklerle doludur. Bununla birlikte kabul etmek gerekir ki; Türk ve Arap ordularından askerler hayatlarını kaybetmişlerdir. Çünkü savaşlar yaşanmıştır.
Türklerle İslâmiyet’in kaynaşması, etle tırnak hâline gelmesi; Cenab-ı Allah’ın takdiridir. Seküler görüşe sâhip olanlara göre, ‘Tabiat Kanunu’dur. Cenab-ı Allah’ın takdiri de, tabiat kanunu da millet meclislerinin kabul ettiği kanunlardan, hükümetlerin kararnâmelerinden ve de kişilerin, özellikle de Türklük ve/veya İslâmiyet aleyhtarlarının takdirlerinin, değerlendirmelerinin üzerindedir.
Cenab-ı Allah’ın emirlerine, Kur’an-ı Kerim hükümlerine itaat etmeyi kayıtsız şartsız kabullenenler, Arap ordularını işgalcilikle ve saldırganlıkla suçlamayı akıllarından bile geçirmezler. İslâmiyet’le ilgisi olmayanlar ise Arap ordularının fetih maksadıyla yaptığı savaşları: hak ve hürriyetlerin gasbedilmesi, zâlimlik, gaddarlık olarak tavsif ederler. Ve de sorarlar: Türklerin İstanbul’da, Viyana kapılarında ne işi vardı?
Sekülarist yazarlardan hiçbiri, Lenin ve Stalin’in Allahsızlığı din olarak kabul etmeyen milyonlarca insanı katlettiğini yazmazlar… da, neden acaba Arapların Türkleri Müslüman olmaları için öldürdüklerini dillerine dolarlar.
Erdoğan Aydın’ın kitabının adı: ‘Nasıl Müslüman Olduk?’ Hakîkaten Müslüman olmuş mu, kimin zorlamasıyla? Bunları konuşmak üzere kendisini aradım, meşgul olduğunu söyledi. 10 yıldır meşguliyeti bitmedi ki, sözünde durup da beni aramadı.