Naci KARA

Avukat

Irkçılık ve Irkçılık

İki tür ırkçılık var, “armut piş-ağzıma düş ırkçılığı” ve “çalış senin de olur ırkçılığı…”

Irkını üstün görme düşüncesi, ırkın üstün olmasına çalışma gayreti olarak ortaya çıkıyorsa, sakıncası yoktur. Ancak kuru bir övünme amaçlı yapılan ırkçılık içi boş, milliyetçiliği kirleten bir akıl tutulmasıdır. Zaman zaman ve gereksiz bir şekilde nüksedebilen arızalar, arızidir, geçer gider. Süreklilik gösterirse hastalıktır, arızaların kronikleşmesi ise içsel ve dinamik bir tehlikedir.

Irkçılık hastalık boyutunda ise, zararlıdır. Gerektiğinde ve “zaruri bir savunma güdüsü” olarak koruyup kollama amaçlı bir durumsa, faydalı...

Hudutları iyi çizilmiş bir ırkçılık, zaman ve şartların gereği, ırkçılık olmaktan çıkar ve haklılık olur. Haklı ırkçılık ise, aslında insancılıktır. Sevgi merdiveninin ilk basamağı kişinin kendisini sevmesidir. Kendisini sevmeyen insan hiç kimseyi sevemez, sevmez. Sevgi basamaklarının sonu ise zirvedir; son basamakta kemale ermek vardır. Kamil insan tüm insanları sever… Bu merhale, gerçekleşmesi çok zor, hatta imkânsız olmakla birlikte ideal bir amaçtır. Demokrasi de idealdir, sürekli demokrasiye ulaşmaya çalışırız.

Türk’ün Kızılelması da…

Irkçı bir anlayış hücum borusunu çaldığında, ondan daha hızlı olmak görevdir. Ondan daha hızlı ırkçı olmak ise hak!

Irkçı mıyım? Asla! Türk milliyetçisiyim. Irkçı zorlamalar karşısında ırkçı olmam ise doğal bir tepki olarak görülmelidir. Doğal tepkim hiç kimseye zarar verme anlamında algılanmamalıdır. Tam tersi korunma refleksimdir.

İdealim, tüm insanlığı kucaklar. Benim ırkçılığım bir savunma aracıdır. Yeri ve zamanı vardır!

Bu gün ırkçılığı zorlayanlar, kendi etnik ırkçılıkları ile Türkiye Cumhuriyetini parçalamaya yönelik faaliyette olanlardır. Etnik ırkçılıklarını da “din” maskesi takarak yaparlar. Böylece dindar insanları siper edinerek bölücü amaçlarına daha geniş ve mukaddes bir alandan girme rahatlığını elde ederler.

Onun içindir ki, bu topraklarda özgür ve bağımsız yaşayabilmenin gerek ve yeter şartı, etnik saplantıdan uzak, “Ulus Devlet” kimliğine uygun bir Türklük bilinciyle hareket etmektir.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!