Atilla ÇİLİNGİR

Yazar

Elveda “ONBEŞLİM”, Elveda Yiğidim

Sen Çanakkale’sin, Sakarya’sın, Türkiye’sin. “İyi ki varsın Eren’im”

Kimi zaman birer ikişer, kimi zaman üçer beşer gidiyorlar. Hiç tereddüt etmiyorlar “vatanımıza can feda” diyerek şahadet mertebesine erişiyorlar.
 Bir an bile duraksama yok, korku yok o cesur yüreklerde; çünkü vatan nöbetidir bu: kimileri sarp kayalıkların zirvesinde, kimileri sokaklarda, kimleri çöl sıcağının içinde…

Ama hepsinin yüreklerinde aynı sevda, ülkemize göz dikenlere, milletimizi bölmek isteyenlere verilecek cevaplar hep aynı:

‘’Bundan öncede başaramadınız, bundan sonrada başaramayacaksınız. Türlü hainliklerin peşinde olanlara, eşkıyaya, teröriste, alçaklara, hainlere, aziz vatan topraklarımızı ele geçirmenin hayalini kurup da; 15 Temmuz gecesi milletimizi sırtından hançerlemek isteyen FETÖ zalimlerine geçit yok bu ülkede…’’

Kimisi özel harekâtçı, kimisi komando, kimisi jandarma, kimisi havacı, kimisi karacı, kimisi denizci,  kimisi de ‘’BİR ONBEŞLİ’’ ama ne fark eder ki? Hepsi de vatanına sevdalı.

İşte, geçtiğimiz Cuma günü de; Trabzon’un Maçka ilçesi kırsalında, Köprüyanı Mahallesi Vazelon Manastırı yakınlarındaki bir evde güvenlik güçleriyle bir grup PKK’lı terörist arasında çıkan çatışmada, Jandarma Başçavuş Ferhat Gedik, 15 yaşındaki Eren Bülbül isimli gencecik bir evladımız şehit oldular; Namık Özten isimli bir polis memurumuz da ağır yaralanmıştır.

Pekiyi, bu çocukluk yaşında şehitlik mertebesinde erişen bu Karadeniz delikanlısı Eren’in çatışmanın ortasında ne işi vardı? O, ailesi için yaz aylarında geçici fındık işçiliği yapan, kışın okuluna giden, çevresinde hem kendisi hem de ailesi çok sevilen bir Karadeniz delikanlısıydı.

Evindeki erzaklarının çalındığını fark edince güvenlik güçlerine haber vermiş, onlarla birlikte evi kontrole giderlerken; civarda bulunan PKK alçaklarının açtıkları ateş sonucunda, Eren evladımız, yanındaki jandarma başçavuşumuz oracıkta şehit olmuşlar, ölümsüzlüğe bayrak açmışlardır.

P.K.K’lı teröristler bu eylemleriyle, bebek ve çocuk katili olduklarını biz kez daha göstermişlerdir. Belli ki bu hainler, o bölgede yine alçak bir eylem için barınmak istiyorlardı. Ancak Eren gibi cesur yürekli bir yiğidin onların yakalanmasına öncülük edeceğini hesaplayamamışlardı.

Eren, bu kutsal görevini yerine getirirken bir an bile tereddüt etmemiş; ailesine, ülkesine hayırlı bir evlat olabilmenin inancı, yüreğindeki vatan sevdasıyla, görevini o küçücük yaşında yerine getirmiş ve tıpkı, bundan bir asır önce Çanakkale savaşlarında elde silah, vatan savunması yapan ‘’Onbeşliler’’ gibi şahadet mertebesine erişmiştir. Tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun. Vatan onlara minnettardır. 

Şu gerçeği herkesin bir kez daha anlaması, bilmesi gerekir ki;

Ülkemiz dünyada ne kadar terör örgütü var ise; bu örgütlerin tehdidi altındadır. Vicdanını, namusunu, şerefini bu örgütlere, bu örgütlere destek veren ülkelere satmış olan bu sırtlanlar sürüsü, ülkemiz üzerindeki menfur emellerinden vazgeçmemişler; bu nedenledir ki, türlü alçaklıkların peşindedirler.

Ancak her defasında da hak ettikleri yanıtı almışlar, bundan sonra da alacaklardır.

Çünkü vatan topraklarımızın hamuru, nice Eren Bülbüllerin canıyla, kanıyla yoğrulmuştur. Şühedanın serdarlığını yapan bu gazi topraklar; onların aziz kanlarıyla renklenen ay yıldızlı, al bayrağımızın gölgesine emanettir. Ülkemizi koruyup, kollayan milyonlarca cesur yürek; bu aziz vatanın hamurunu bu değerleriyle muhafaza etmeye ant içmiş, yemin etmiştir.

Eren Bülbül’ümüzün sosyal medyada iki ay önce Facebook hesabından yaptığı “Biri de çıkıp demiyor ki Eren iyi ki varsın” paylaşımı, şehadet mertebesine yürüdüğü o gece Twitter’da TT olmuştur.

Bu cesur yürekli yiğidimizin yapmış olduğu o paylaşım çok anlamlı, anlamlı olduğu kadar da çok çarpıcıdır.

Nedenine gelince;

Ülkemizin dağlarında, kırsalında, kimi zaman sokaklarında, sınır boylarında, gerektiğinde sınırlarımızın da ötesinde, teröre karşı amansız ve kahramanca verilen bir mücadele vardır. Yıllardan beri yaşanan bu gerçeğin, nice acılarıyla yüreklerimizi dağladığı da unutulmamalıdır.

Günümüzde ülkemizin pek çok yöresinde sıcak yaz mevsiminin keyfinin çıkarıldığı, denizle kucaklaşan insanlarımızın neşeyle cıvıldaştığı böylesine güzel bir ortam yaşanırken,

Kimi tatil yörelerinde bazılarımız 150 liraya lahmacun, 250 liraya hamburger yerken..!

Kimilerimiz çılgın yaz gecelerinin eğlencesine dalmış, magazin haberlerinde başköşeyi alır, neredeyse dünyanın merkezi kendisiymiş gibi beyanlar verip, hareket ederken,

Kimilerimiz çeşitli lüks otellerimizde, konser alanlarında pek çok ünlümüzü keyifle dinlerken,

Malum havuz medyasında; bu eğlenceli yaşam haberleri manşet olup yazılır ama gel gelelim vatanı uğruna hayatlarını feda eden kınalı kuzularımızın haberleri giderek küçük manşetlerde, ara sayfalarda yer bulurken..! 
 İşte tam da bu noktada durmalı, daha henüz 15 yaşındayken hayatını, hayallerini vatan topraklarını böldürmemek uğruna feda ederek şahadet mertebesine erişen Eren Bülbül’ün;

Hem iki ay önce face sayfasından yapmış olduğu paylaşımı, hem de 15 Temmuz 2016 gecesi; o alçaklar çetesi karşısında dimdik duran Şehit Astsubayımız Ömer Halisdemir’in fotoğrafıyla birlikte yapmış olduğu, “Mehmet’im sevinin, başlar yüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de” paylaşımında ne demek istediğini bir kez daha düşünmeliyiz…

Elbette ki, yaz mevsiminin keyfini çıkarmak, yaşamak her insanımızın hakkıdır. Bu özgür yaşam; her yöremizde olmalı, her geçen gün çoğalmalıdır da…

Ancak ülkemizin güvenliği, birlik ve beraberliği, giderek büyümesi, güzel günler yaşamamız için vatanımızı koruyup kollamak adına hayatlarını seve, seve feda eden yiğitlerimizin şahadet haberleri sadece ateşin düştüğü yeri yakmamalı, kısa bir zaman sonra da unutulmamalıdır..!

Şehitlerimiz, Gazilerimiz bu vatan topraklarının gururudur, onurudur. Onlara hak ettikleri değeri vermek, sevgiyle anmak, saygı göstermek milletçe hepimize düşen en önemli görevdir.

Bundan 24 yıl önce, 12 Aralık 1993 tarihinde Hakkâri’nin Çukurca İlçesi Üzümlü köyü karakolunda PKK teröristleriyle girdiği çatışmada şehit düşen Jandarma Komando Onbaşısı Zekeriya Doğan da, şahadetinden önce ailesine yazdığı mektubunda, bakınız vatan sevdasını nasıl anlatmıştı:     

“Olur ya!/ Bir çatışmada ölürsem, Arkamdan yas tutmayın/Bırakın, toprağımda rahat içinde yatayım/ Bedenimden komandomu çıkarmayın/Onlar benim gururumdur/Botlarımı çıkarmayın/Onlar nice yollar aşacak/Şehit olursam sırat köprüsünden geçecek/Elimden tüfeğimi almayın/O benim namusumdur/Ölünce; mezarıma sembol olacak/Yaramın kanını silmeyin/Ahirette hesabı sorulacak/Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın/O benim madalyam olacak…” 

Bu gazi topraklar uğruna nice koç yiğitler hayatlarını seve seve feda ettiler, gerektiğinde yine edeceklerdir.

İşte böyle Karadeniz’in cesur yürekli aslanı Eren’im, Aziz Şehidim.  ‘’Önce Vatan’’ sevdasını bu büyük millet vatan bellediği topraklara hep bu dizelerle yazdı, bundan sonra da böyle yazacaktır. 

‘’İyi ki varsın yiğidim. Senin gibi nice yiğitler, korkusuz yürekler var ki; bizler sizlerin sayesinde vatanımızda hür ve bağımsız yaşıyoruz.

Yer küre şahit olsun, herkes şu gerçeği bir kez daha bilsin ve anlasın ki;
Bu topraklarda biz doğduk/Bu vatanda biz yaşarız/Halel gelmez taşına, toprağına/Can fedadır her bir karışına/Doğusu da bir, batısı da/Sanma ki ayrıdır kuzeyiyle, güneyi/Tek bir başız//Hepimiz gardaşız/Vatanımız uğruna/Hiç tereddüt etmez/Bir kez ölür/Bin kez doğarız. 

Elveda Onbeşlim, Elveda Yiğidim. “İyi ki varsın Eren’im”