Vatandaşın Elinde Cep Telefonu Gibi Çok Silah Var

Çağdaşlaşma yolunda teknolojinin imkânlarından fazlasıyla yararlanıyor olsak da sosyal yaşamımızdaki ilkel ve vahşi görüntülerden asla uzaklaşamıyoruz.

Yazılı ve görsel medyada ki şiddet ve cinayet haberlerini izlerken dehşete düşüp, geleceğimiz için endişe duymaktayız.

Yapanın yanına kar kaldığı görüntüler hepimizi korku ve endişeye sürüklemektedir.

Hapishanelerin tıka basa dolu olmasına rağmen hala yeni cezaevlerinin yapılması, asayiş ve güvenlik konusunda sıkıntılarımızın olduğunu duyuruyor.

Haberlere düşen görüntüler insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu, vicdan ve merhamet gibi değerlerin nasıl kaybolduğunu gösteriyor.

Kadın cinayetleri konusunda nerdeyse Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek üzereyiz. Kutlamalarda atılan mermilerden dolayı insanların öldüğü sayılı ülkeler arasındayız. Trafikte “korna çaldın” veya “yan baktın” gibi basit sebepler yüzünden cana kıyılan nadir toplumlardanız. Belki de hastanelerin basıldığı doktorun ve sağlık personelinin dayak yediği tek ülkeyiz. Silaha ulaşmanın ekmek almak kadar kolay olduğu bir piyasaya sahibiz. Cinayet, gasp, hırsızlık, yaralama, kavga, ırza geçme, dolandırıcılık gibi suçlar artık vaka-ı adiye olaylar olarak geçiyor.

Öfke ve şiddet patlamasının yaşandığı bir süreçten geçiyoruz.

Yakalanan şiddet olayları faillerinin kabarık suç dosyaları ise toplum içinde patlamayan hazır bombaların dolaştığını hatırlatıyor.

Haber kanallarında izlediğimiz ve insanı dehşete düşüren haberleri, sorumluluk mevkiinde olanların izleyip izlemediklerini bilmiyoruz.

Tanık olduğumuz ve medyadan takip ettiğimiz şiddet olaylarının neticesinde suça karışanlarla ilgili “adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar” haberleri ise anlam veremediğimiz garip bir durumdur.

Çocukların dahi elinde pompalı tüfeklerle dolaştığı, uzun menzili tüfeklerin düğünlerde boy gösterdiği, hapishaneden yeni çıkan birinin birkaç saat sonra kolayca silah bulup cinayet işlediği “Vahşi Batı” filmlerini aratmayan görüntüler, Cumhuriyetinin 100. yılını kutlamaya hazırlanan ülkemize hiç yakışmıyor.

Cezaevine girip çıkmanın, bir statü kazanma düşüncesine dönüştüğü gerçeğini ibretle izliyoruz.

“Arlı arından korkar, arsız sanır benden korkar” sözünün gerçekleştiği günleri yaşıyoruz.

Namuslu vatandaşın en fazla mağdur olduğu bu ortam, toplumu ayakta tutan manevi değerlerinde nasıl erozyona uğradığını göstermesi açısından önemlidir.

Adaletin tecelli ettiği, asayişin sağlandığı, suçlunun hak ettiği cezayı gördüğü, elinden ve dilinden emin olunan insanların yaşadığı bir ülke hayal etmemiz biraz uzak görülse de böyle bir ülkede yaşamanın özlemini hep duyacağımızı söylemek isteriz.