Florya gecelerinden birinde söz dönüp dolaşıp Fransa tarihine, oradan da Napolyon’a gelmiş ve Waterloo savaşında noktalanmıştı. İşte ne olmuşsa o anda olmuş Atatürk ânî bir kararla yâverini çağırarak “Bana Yahya Kemal’i bulun. Bu gece kendisinden Waterloo Savaşı şiirini dinleyelim” deyivermişti. Fakat saatler geçtiği halde Yahya Kemal bir türlü bulunup Paşa’nın huzuruna getirilememişti. Atatürk’ün yüzü asıktı. Sofraya oldukça gergin bir hava hâkim olmuştu. Atatürk’e göre onun dostu olan bir kişiyi bulamayanlar düşmanlarını nasıl bulabilirlerdi. Saatler geçtikten, arayanlar epeyce ter döktükten sonra Şâirimiz Balıkpazarı’nda biraz demlendikten sonra terlemek için bir hamamın göbek taşını seçmişti. Göbek taşından alınıp huzura kabul edilip sofranın en itibarlı yerine oturtulduktan sonra o şiiri hakkını vere vere o kadar muhteşem bir şekilde okumuştu ki Atatürk’ün neşesine sofradakiler de iştirak etmiş, şahane bir Florya gecesi yaşanmış sofrada konuk olan, şairi hayranlıkla dinleyen Safiye Ayla o geceyi daha sonra “Atatürk’ün neşesi yerine gelmişti. Güneş Florya Köşkü’nün camlarına kızıl kızıl dökülürken evli evine köylü köyüne dağıldı.” diyerek anlatmıştı.
Bu geceler devam ettikçe iki Kemal’in arasında o meşhur sefâret krizinin yaşandığı günlerin yarattığı buzlar eriyecek, Yahyâ Kemal’e diplomatlık yolu kapalı kalsa da milletvekilliğinin kapısı açılacak, 1934 de meclise Yozgat milletvekili olarak girecekti. Atatürk sefir olarak bağışlamadığı ama o zor yıllarda kendisini canı pahasına destekleyen şâiri sekiz yıl süren bir aradan sonra tekrar meclise göndererek onurlandıracak, 1943 yılına kadar meclisteki yerini muhafaza edecekti.