Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Darbe Kapıdan Girerse Demokrasi Pencereden Çıkar

Türkiye'nin önündeki en büyük sorun, demokratik kültürün özümsenerek içselleştirilmesidir. Türkiye'deki siyasi partiler ister muhafazakâr demokrat ister sosyal demokrat ister milliyetçi demokrat, isterse liberal demokrat olsunlar, hepsi demokrasi ortak paydasında buluşmak zorundadırlar. Demokratik kültürün zenginleşmesine katkıda bulunmayan siyasi partilerin elinde, Türkiye bir darbeler ülkesi olmaktan kurtulamaz.

Bütün dünyada demokratik yönetimlerin kaynağında, yönetilenlerin temel haklarıyla birlikte, inanma özgürlükleri vardır. Dünyadaki son iki yüzyıldaki uygulamalarla, demokratik ülkelerin benimsediği, küresel hukuk ilkeleri ve genel geçer ahlak kuralları oluşmuştur. “Yönetilen Demokrasi” değil, “Yöneten Demokrasi” olmak için, toplumun bütün kesimlerinin, demokratik yönetimin kurumlarına ve kurallarına saygılı olmaları hayati önem taşır.

Demokratik yönetimi benimsemiş ülkelerin merkezinde seçmenler vardır. Demokratik mekanizmaya işlerlik kazandıracak olanlar, kültürel, siyasal ve ekonomik sorumluluklarının bilincinde olan entelektüellerdir. Onlar açıkladıkları bir oylarıyla, binlerce oyu peşlerinden sürüklemenin yolunu açarlar. Açık toplumların merkezinde yer alan çoğunluk, her zaman daha önemliyi, daha gerekliyi ve daha etkiliyi görür ve bilir. Entelektüellerin kültürel ve toplumsal sorumluluğu, çoğunluğun görme ve bilme sürecini hızlandırmaktır.

Kültürel güçlerinin üzerinde etkili güç olmayan entelektüeller, doğru, güzel ve iyi bildikleri değerleri, en açık, en yalın ve en alçak gönüllü biçimde açıkladıkları ölçüde başarılı ve etkili olurlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde çoğunluk, üst perdeden konuşan, yanılmaz olduğunu iddia eden, kendisinden başkasını görmeyenleri sevmez ve izlemez. Bu yüzden, söyleyecek sözü olan, yalın ve açık olmayı bilen, entelektüellerin, piramitler kadar ömürleri olsa, hayatları boyunca konuşmaları beklenir.

Demokrasiyle yönetilen ülkelerin güçleri, demokratik yönetimlerin ilkelerinin, çok yalın ve çok açık olmalarından kaynaklanır. Toplumların yönetiminde açıklık gibi, yalınlık da en büyük ve en etkili güç kaynağıdır. Bunun için, bütün ülkelerde demokratik yönetimler benimsenmektedir. En dayatmacı yönetimler bile, kendilerinin de demokratik olduklarını ileri sürmek zorunda kalıyorlar. Çünkü yönetilenlerin çoğunluğunun onaylamadığı hiçbir yönetim uzun ömürlü olmaz.

Türkiye’de kamu, özel ya da gönüllü bütün kurumlar ve bütün kuruluşlar, demokratik kültüre yeni boyutlar kazandırmak için, var güçleriyle çalışmak zorundadırlar. Sınırların önemini yitirdiği düz kare dünyada, dayatmacı ülkeler, uluslarüstü birliklerde kendilerine sağlam ve güvenli bir yer bulamazlar. Bütün dayatmacı otokratik ülkeler gibi, üretim güçlerini yitirerek, içlerine kapanmak zorunda kalırlar.

Dünyanın her ülkesinde demokratik kültür, kültürel sorumluluklarının bilincinde olan bilge entelektüellerle hem özümsenir, hem içselleştirilir. Kusursuz insan olmadığı gibi, kusursuz demokrasi de yoktur. Demokratik yönetim kusursuzluğu arama yolunda, uzun soluklu bir arayıştır.

*

Entelektüeller dünyanın gidişinden ve çağlarından sorumludur.

Demokrasiye direnilmez demokratik süreç yönetilir.

Demokratik ülkelerde çoğunluk yolunu şaşırmaz. Çoğunluk insanlığın ortak aklıyla düşünür.

*

Bilgeler doğruyu uçlarda aramazlar. Doğru uçlarda değil ortalarda bir yerdedir.