Kurban Bayramı sâdece et kesme bayramı değil; fakirlerin de düşünüldüğü, birlik ve beraberliğin pekiştiği ibâdettir. Allah'a kurban edilen kurbanlık hayvanlar kesilirken, kesilen etlerin ihtiyaç sâhiplerini bulacağı bir bayramdır. Bu süreç hem sevinçle hem de mânevî duygularla kutlanmalıdır.
Kur'ân-ı Kerîm’de geçen İbrâhim peygamber ve oğlu İsmâil ile ilgili kıssadan yola çıkarak, kurban kavramı, çok daha genel bir adanmışlığı, Allah için insanın her şeyini fedâ edebilecek olmasını, Allah'a teslimiyeti ve O’na karşı şükür içinde olmayı ifâde etmektedir.
Kurban kesmenin ibâdet olduğuna dair Kur'ân-ı Kerîm'de deliller mevcuttur. Hz. İbrâhim'in oğlu Hz. İsmâil'in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir
(Sâffât, 37/107-111): Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrâhim'e selâm! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
Hz. Peygamber (sav) de, kurbanı bir ibâdet olarak kabul etmiş ve bizzat kendisi de kurban kesmiştir. Hz. Peygamberin, kurban kesilmesi gerektiğinin bildirilmesinden itibâren vefat edinceye kadar her yıl kurban kestiği bilinmektedir.
Sahih hadis kaynaklarında yer alan rivâyetlerde, Hz. Peygamber kurban bayramında Allah katında en sevimli ibâdetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kurban kesenin hayır hânesine yazılacağını ifâde edip; bu ibâdetin Allah rızası için yapılmasını tavsiye etmiştir.
Ayrıca hicretin ikinci yılından itibâren bugüne kadar Müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da göstermektedir