Dr. Zülfikar ÖZKAN

Avukat - Yazar - NLP Trainer

zulfikarozkan@hotmail.com

Kendimizle Yüzleşelim

Bugün biraz nefis muhasebesi yapalım. Kendimizi kontrol edelim. Kendimizle yüzleşelim. Kant’ın ifadesiyle söylersek " kendi aklımızı kullanmaya cesaret edelim (Sapere aude!). 

Mevlana’nın şu sözünü çok seviyorum: ”İyilik aradın mı, insanda kötülük kalmaz ki” Gerçekten hayatın anlamı arayıştır. Acaba ne arıyoruz? İyilik mi, kötülük mü?

Diğer insanlara değer katma peşinde miyiz?

Evimizin, mahallemizin, köyümüzün, ülkemizin ve dünyamızın yaşanılacak en güzel yer olması için çalışıyor muyuz? 

Özel güçlerimizi ve gerçek yeteneklerimizi keşfetmeye gayret gösteriyor muyuz?  Yoksa günümüzü maddi arayışlarla mı dolduruyoruz? 

Hayatta daha fazlasına “sahip olmaya mı”, yoksa daha fazla “olmaya mı” çaba gösteriyoruz. 

Hayatımıza güçlü katkı sunacak olan bilgelerle mi yürüyoruz, yoksa zamanımızı öldüren düşük bilinçli insanlarla mı? 

Anne baba yeteneklerimizi kitaplar okuyarak, seminerlere katılarak ve bu konudaki bilgelerin fikirlerini dinleyerek geliştiriyor muyuz? 

Bu dünyada kaç kişinin hayatına dokunabildik? Öldüğümüzde arkamızdan kim ağlayacak? Bizi takip eden insanlar üzerinde nasıl bir etki bıraktık? 

Odaklandığımız her şey gelişir, hakkında düşündüğümüz her şey büyür ve üzerinde durduğumuz zemin kaderimizi belirler. Hayatımızdaki iyi şeylerin merkezinde durduğumuzda onların geliştiğini görürüz. İyiliği düşünürsek iyilik büyür, kötülüğü düşünürse kötülük. 

Yüce Kur’an ne kadar güzel ifade ediyor ”Biz her insanı kendi çabasına bağlı kıldık “(Isra, 13). Demek ki kişinin iradesi ile yaptığı seçim kaderi olacaktır. İnsan kendi isteğiyle, kendi iradesiyle bir iş yaptığında o işin getireceği sorumluluğu da yüklenmiş olur. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir (Bakara 284). 

Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye sahip olabiliriz. Onları ele geçirebiliriz, kendimize mal edebiliriz, istediğimiz gibi kullanabiliriz. Ancak bu maddesel sahip oluşların sonu yoktur. Sahip olmak” tutkusundaki kişiler hep daha fazla şeye sahip olmak isteyeceklerinden kendilerinden daha fazla şeye sahip olanları kıskanacaklar ve kendi mallarına göz dikecekleri telaş ile korkacaklardır.

“Olmak eğilimli kişi ise, hiçbir şeyi kendine mal etmeye ve ona egemen olmaya çalışmayacaktır. O her şeyi kendi bütünlüğü, canlılığı, hayatı ve gelişimi içinde sevecektir. 

“Olmak”, kendini yenilemek, geliştirmek, akmak, sevmek, egoyu aşarak diğer insanlara yönelmek ve onlarla iş birliği yapmak ve vermektir. Olmak eğilimli, kişi her şeyi kendi çıkarları açısından değerlendirmeyen egosunu aşmış bolluk bilinçli insandır. 

Yunus Emre, bu gerçeği son derece güzel ifade etmiştir: “Bilmek olmak değildir, olmaya bak olmaya.” O halde sahip olduklarımız değil, iyiyi arama çabamız kaderimizi belirleyecektir. 

Mark Twain’in şu sözü ne kadar doğru ve anlamlı: ”Öyle bir hayat sürün ki cenazenizde mezarcı dahi ağlasın.”

 

Kaynaklar

Zülfikar Özkan, Beynin Mutluluğa Ayarlanması, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2021. 

Erich FROMM, ESahip Olmak Ya da Olmak, Çev. Aydın Arıtan, Arıtan Yayınevi, İstanbul, 1982.