İncitmemek, insanın elindedir. Bununla beraber incinmemek çok zordur. Zira kalpte irade yoktur. Maruz kalınan haksızlıklara karşı kalpten gelen şikâyeti susturabilmek zordur. Bunun için bilgelik, yüksek bilinç ve manevi yükseliş gerekir.
Egosunu, nefsini aradan çıkarabilmeyi başaranlar kimseden incinmezler. Onlar gönüllerine söz geçirebilmeyi başarabilmiş, kimseye gönül koymayan kişilerdir.
Tasavvufun ilk dersi incitmemek, son dersi de incinmemektir. “Gülün dikene katlanması, onu güzel kokulu yaptı” diyor Hz. Mevlâna.
"Hamdım, piştim, yandım" diyen Mevlâna, yanan adamın incinmeyeceğine vurgu yapıyordu.
İncitmemenin yolu sözcükleri özenle seçmekten, incinmemenin yolu hiçbir şeyi kişisel algılamamaktan geçer.
Sözleri özenle, dikkatle seçmenin temelinde incitmemek; hiçbir şeyi kişisel algılamamanın temelinde incinmemek vardır.
Kelimelerin gücü vardır. Samimiyetle ve sevgiyle konuşmalıyız. Kelimeler aracılığıyla herhangi birini dünyanın en mutlu ya da en kederli kişisine dönüştürme gücüne sahibiz. Ağzınızdan çıkan en küçük bir kelimeye dahi dikkat etmeliyiz ki başkalarını incitmeyelim.
Başkalarının davranışlarından sorumlu değiliz, sadece kendi davranışlarımızdan sorumlusunuz. Bunu gerçekten anladığımızda başkalarının dikkatsizce söylediği sözler veya davranışlar bizi incitemez.
Siz mutluyken bana "Zülfikar sen bir meleksin" dersiniz. Ama kızgın olduğunuzda bana "Zülfikar sen şeytanın tekisin" dersiniz. Sizin bakış açınız sizin dünyanızı yansıtır, benimkini değil. Mutlu olduğunuzda kanınız damarlarınızda daha hızlı akar, rahatlarsınız. O rahatlık huzura götürür. Huzurlu insana dünya güzel görünür.
Hoşlandıkları dost ve arkadaşlarıyla beraber olanların tansiyonları düşüyor.
Sürekli surat asmak ve endişeli olmak beynin en iyi şekilde çalışmasını baltalar. En başta iyiliğe ayarlanmış beynin çalışma düzenini bozarsınız. Bu süreçte dünya size kötü görünür.
Hiçbir şeyi kişisel algılamamayı alışkanlık hâline getirdiğimiz zaman kimse bizi incitemez.
Güzelliğin bakılan şeyde olmayıp bakan gözde olduğunu anlayan kimseden incinmez. O şu demektir ki, çirkinlik de bakılanlar da değil bakan gözlerdedir. Mevlâna’nın "Güzellik, bakan gözdedir." sözüne kulak verelim.
Yüksek bilinçli bilge olmanın ilk şartı, Hacı Bektaş Veli'nin "İncinsen de incitme, her ne ararsan kendinde ara " sözündeki derinliği anlamaktan geçer.
Koca Bilge Yunus bu bilinçle insanlığa şöyle sesleniyor:
Döğene elsiz gerek
Söğene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek
Sen derviş olamazsın.