8 Mart 1857 tarihinde, ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları talebiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı.
Grev esnasında, polis işçilere şiddet uygulayarak fabrikaya kilitledi. Çıkan yangında, çoğu kadın 129 işçi can verdi.
Danimarka'nın Kopenhag kentinde düzenlenen 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, 8 Mart'ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak anılması kabul edildi.
8 Mart tarihinin, Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak anılması, tam olarak 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda gerçekleşmiştir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da, 16 Aralık 1977 tarihinde; 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti.
Türkiye'de; “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” ilk kez, 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlanmıştır. 1975 yılında, "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı.
1984'ten itibaren her yıl, çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" kutlanmaya devam edilmektedir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, yine kalıplaşmış ezber cümlelerle teselli mesajları verilecek. Sokaklarda karanfiller dağıtılacak, Huzur Evlerine göstermelik ziyaretler yapılacak, hatta kadınlara özel indirimler, promosyonlar yapılacaktır.
Fakat kadınlara yönelik şiddet, öteleme, negatif ayrımcılık, haksızlık ve olumsuz tutumlar hala tam olarak giderilmiş değildir. Esas olan, kadın haklarının tam anlamı ile verilebilmesi ve gerçek anlamda hayata geçirilebilmesidir.
Türkiye’de, okuma yazma bilmeyen kadınların oranı hala erkelerden fazladır. Üniversite mezunu kadınların oranı ise erkeklerin gerisindedir. Üniversite bitiren kadınların oranı yüzde 11,7 iken, erkeklerde bu oran yüzde 16,2 dir.
Kadınlar çalışma hayatında da eşitsizliklerle, haksız uygulamalarla karşı karşıyadır. Kadın istihdam oranı, son yıllarda yüzde 26'dan yüzde 30,3'e çıkmıştır. Fakat kadınlar hâlâ, erkeklerin yarısı kadar istihdam edilmektedir. Erkeklerin iş gücüne katılım oranı yüzde 71,3 civarındadır.
Üstelik aynı işi yapmalarına karşın, kadınlar erkeklerden daha az para kazanmaktadır.
Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2014 sonuçlarına göre, üniversite mezunu bir kadın, çalışan aynı düzeydeki bir erkek çalışandan yıllık yüzde 1,3 oranında daha az kazanmaktadır. Eğitim seviyesi düştükçe bu fark daha da artmaktadır. Kadınlar üst yönetim ve karar verme pozisyonlarında da azınlıktadır.
Türkiye’de, kadınların en önemli sorunlarından biri de şiddet ve kadın cinayetleridir. Bu soruna hala köklü çözüm getirilememiştir. Kadın cinayetleri her yıl artmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2015 te 303 kadın öldürülmüştür. Aynı durum günümüz de de artarak sürmektedir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın, Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre, her 10 kadından 4’ü, eşi ya da erkek arkadaşından fiziksel şiddet görmektedir. Şiddet gören kadınların yüzde 89’i, hiçbir yere başvuruda bulunmamaktadır.
Geleneklerin içine sızmış, erkekleri her konuda haklı, baskın ve üstün kılan yanlış anlayışların ivedilikle giderilmesi kaçınılmazdır. Erkeklerin daha çok okuması yetmemektedir. Çünkü üniversiteli erkekler de kadına şiddet gösterebilmektedir. Esas olan; değer verme, öncelik tanıma, sayma sevme, eşit davranma, yardım etme, paylaşma, vefa, merhamet, şefkat duyma, önemseme, vb. duygu ve davranışların gönüllere, kafalara sinmesidir.
İslam Dini’ nin doğru ve eksiksiz yaşanması da; kadınlara, kızlara yapılan haksız ayrıcalığı ortadan kaldıracaktır.
Çünkü dinimiz, kadınlara ve kızlara her türlü değeri vermiş, kötülüklerden, çirkinliklerden uzak tutmuş, baş tacı yapmıştır. Ezilmesine, ihmal edilmesine, istismarına, ötelenmesine, değersizleştirilmesine asla izin vermemiştir.
Bugün de dünyanın birçok yerinde kadınlar horlanmaktadır. Hür dünya dedikleri Hristiyan ülkelerde ve İslam ülkeleri denilen Ortadoğu ülkelerinde, kadınlar fabrikalarda, tarlalarda, en ağır işlerde haksızca ve insafsızca çalıştırılmaktadır.
İslamiyet’te kadın sultandır. Dinimiz kadına çok değer vermiş, erkeğe de çok mesuliyet yüklemiştir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi davranan benim.”
“Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.”
“Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allah-ü Teâlâ’nın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!”
“En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir.”
“Hanımını döven, Allah’a ve Resulüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.”
Aklı olan karı koca, birbirini üzmez. Erkeğin de hanımına kızma, üzme, şiddet uygulama, küçük görme vb. kötü davranışlarda bulunma hakkı yoktur. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek, cahilliktir. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalıdır. Bunu yapabilen, rahat ve huzur içinde yaşar.
Kadınlara yönelik haksız ve anlamsız tutumların giderilmesi, yeterli yasal düzenlemelerle birlikte, erkeklerin daha duyarlı, aydın, anlayışlı, merhametli ve şefkatli olmasına bağlıdır. Kadınlara kötü şeyler reva görülmemeli, onlara layık olduğu değer, imkân ve insanca yaşama hakkı ivedilikle verilmelidir.
Sevgiyle kalın…