14 Mayıs seçimlerine bir haftalık bir süre kaldı. Adaylar belli, meydanlar hareketli, ülke seçim mitingleriyle şenlendi…
Her mitingin bir konuşmacısı, her konuşanın kendine has bir üslubu var!
Kimisi sert, kimisi mizahi!
Kimisi gerçeklere dayalı, kimisi izafi!
Ama önemli olan üslup değil. Yapılanların, yapılacakların anlatıldığı, meydanları dolduranlara verilen sözler!
Her Cumhurbaşkanı adayının anlattıkları, verdiği sözler oldukça çarpıcı. Kimisi hayallerin ötesinde, kimileri ekonomik şartların üstünde…
Her partinin kendine has bir sloganı, bir seçim şarkısı, bir flaması var.
Her milletvekili adayı türlü vaatlerle seçilmenin peşinde…
Yapılan her mitingde konuşmacının seçtiği konularla, konuştuklarıyla etkileniyor, coşuyor meydanı dolduranlar…
Anlatılanları dikkatle dinliyoruz, içi dolu mu boş mu?
Sonra dönüyoruz bir de meydanlara bakıyoruz, dolmuş mudur, yoksa boş mudur diye!
Sonrasında her mecradan farklı bir rakam geliyor! İzmir’deki şu partinin mitinginde yüzbinler toplanmış. Ama şu partinin mitinginde onun iki katı kalabalık varmış…
İstanbul, Adana, Mersin, Denizli, Afyon, Trabzon, Samsun, Rize… Ülkemizin her şehrinde, her yöresinde aynı söylemler, yorumlar hep aynı…
Her seçim dönemi hep böyle geçti!
Ama ülkemizde yaşanan her ne varsa ömürlerimizden gitti!
1946 yılından bu yana kaçıncı kez seçime gidiyor ülkemiz?
Seçim öncesi meydanlarda söylenenlerden, verilen sözlerden akıllarda ne kaldı?
Yine meydanlar dolup, taşıyor!
Yine seçim anketleri çeşit, çeşit sonuç açıklıyor!
Ama bütün bunlar nafile!
Halkımız oyunu attığında sandığa, işte o zaman belli olacak milli irade.
Kuruluşundan bu yana Türkiye’de ne çok şey değişti, neler gelişti, neleri kazanıp, neleri kaybetti bu ülke?
Ona bir bak!
Son 21 yıldır ülkemizi idare edenler neyi başarmış, nerede başarısız kalmış onu incele.
Çünkü seçimleri meydanların kalabalığı değil, ülkemizde, evlerimizde yaşananlar etkileyecek unutma…
Onun için seçim mitinglerinde, televizyonlarda söylenenleri değil, aşağıdaki gerçekleri sorgula:
Milyonlarca işsiz hala umutsuzca geziniyorsa sokaklarda eli boş,
Binlerce doktorumuz, mühendisimiz, bilim insanımız yurt dışına gitmişse çaresiz,
Milyonlarca gencimiz umut arıyorsa dış ülkelerde,
Emeklimiz, işçimiz, memurumuz büyük bir geçim sıkıntısı içindeyse,
Annelerimiz evlatlarını doyurabilmek için büyük bir mücadele veriyorsa eğer,
Babalar, ısınma, barınma, aydınlanma masrafları bir yana evinin günlük yiyecek masrafını dahi karşılayamıyorsa eğer,
Onca iş adamı, esnaf kepenk kapatıyorsa iflas etmiş,
Dövülen, sövülen, öldürülen onca kadınımızın feryatları giderek artıyorsa her günümüzde,
Ülkemizin koyları, kumsalları, ormanları kepçelerle-dozerlerle paramparça ediyorlarsa, geleceğimiz düşünülmeden,
Ağaçlara ‘’kereste’’, doğal güzelliklere ‘’mangal’’ diye bakılıyorsa bu ülkede,
Seçimden önce emeklisine az da olsa iki bayram ikramiyesini verenleri, önceki yıllar neden vermedin diyerek sorgulamadıysan eğer,
Vergi barışı denerek, vergisini ödemeyenler affedilebiliyorsa eğer,
Faiz lobisini seçimden sonra mutlaka yeneceğim dendiğinde; önceki yıllarda neden yenmedin diye düşünmüyor, sormuyorsan,
Seçim propagandasında dahi kimisi devletin tüm imkânlarını kullanıp, kimisi sadece kendi imkânıyla çıkıyorsa halkın karşısına,
Bir de üstüne üstlük, ağırlıklı olarak tek bir adayın/partinin propagandası yer buluyorsa yazılı ve görsel basında,
Eh daha ne olsun be kardeşim?
Seçim meydanlarına gitsen ne olur gitmesen ne?
Esas olarak senin gitmen gereken yer oy sandığının olduğu yer.
Meydanlara gitmesen de olur. Ama oy vermeye mutlaka git. Oyunu mutlaka kullan.
Bu tercih; senin ülkemize, ailene olan vicdan borcundur. Gitmeden önce seçim meydanlarına değil; yaşananlara, yaşadıklarına bir bak.
Karar vermeden önce iyi düşün, elini vicdanına koy ve öyle oy ver.