Halil İbrahim KAHRAMAN

Doktor

Erzurum'a Gidiyoruz

Kars'ı gezip gördükten sonra doğunun kapısı olan Erzurum'a trenle gideceğiz. Özellikle Sivas Kars arasındaki demir yolu hattının farklı görsel zenginlikler yaşattığı bilinir. Biz de Doğu Ekspresi'yle Kars’tan Erzurum’a giderek bunu göreceğiz. Bu hat 1899 da Ruslar tarafından yapılmıştır. Yine Ruslar tarafından yapılan Kars garına geliyoruz. Kars Müzesi'ndeki Kazım Karabekir Paşa'nın beyaz vagonu gibi burada da kara trenin kapkara buharlı lokomotifi görsel bir zenginlik sağlamaktadır. Kars Erzurum tren hattı Ruslar tarafından yapıldığı için ray genişliğinin farklı olması sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti'mizin önemli bir yatırımı olan ve 1939 da açılan Sivas-Erzurum hattının yapılmasından sonra sisteme uyarlandığı bilgisini öğreniyoruz. Bu tren hattımız birçok tünelleri, köprüleri, çoğu çıplak ağaçsız sıra dağları, Önce Kars’ın sonra Erzurum'un uçsuz bucaksız düzlükleri ve seyrek yerleşim yerleriyle ilginçtir. Buraları görünce eski valilerimizden ve siyasi hizmetlerinden bildiğimiz Vecdi Gönül Bey'in “Anadolu'daki bazı bölgelerimizdeki kırsalda yaşayan vatandaşlarımıza devlet ne destek verse azdır.” tespitine hak veriyorsunuz.

Almanlar tarafından yapılan ve 1939 da hizmete giren Erzurum Garından şehre giriyoruz. Bu şehrimiz Selçuklu döneminin önemli bir ticaret ve eğitim merkezidir. O dönemin çifte minareli medresesi şehrin sembolüdür. Turkuaz renkli seramikleriyle süslü minareleri, ana kapı yanlarındaki kartallı-hayat ağaçlı, muhteşem taş süslemeleriyle dikkat çekicidir. Açık avlulu, iki katlı binanın giriş katı dershane odaları, üst katı ise hocaların ve yatılı öğrencilerin kalma yerleridir. Zamanında dini, tıbbi, adli eğitimlerin verildiği önemli bir eğitim merkezidir. Sonra hemen bitişiğindeki üç kümbetleri görüyoruz. Bunlardan birisi Emir Saltuk'un türbesidir. Eski Türk takvimindeki on iki hayvan figürünün nakşedildiği desenleriyle ilgi çekicidir. Diğer iki kümbetin kimlere ait olduğu bilinmiyor. Selçuklu döneminin mimari özelliklerinin görüldüğü Ulu Camii, Erzurum Kalesi, halen saat kulesi olarak kullanılan tepsi minare 12.yüzyıldan kalma eserlerdir. Hemen yakınındaki kapalı tavanlı Yakutiye Medresesi bugün müze olarak hizmet vermektedir. Sonra Taşhan’a geçiyoruz. Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri Rüstem Paşa tarafından 1561’de kervansaray olarak yapılmış olan bir binadır. Halen bölgenin önemli bir ticaret unsuru olan Oltu taşı işlemeciliğinin yapılıp pazarlandığı güzel bir mekandır. Şehir merkezindeki eski Erzurum evleri, zengin ve ilginç kütüphanesiyle Hemşin Pastanesi, geçmişten bugüne ışık tutan bilgilerin görüldüğü modern Erzurum Müzesi gezilip görülecek mekanlardandır. Erzurum tarihinin önemli bir adresi de Aziziye Tabyaları'dır. Doksan üç Harbi olarak bilinen 1877-1878 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşı çarpışmalarının olduğu ve Nene Hatun'un kahramanlığıyla destanlaşan bu mekanı görüyor ve geçmişlerimizi rahmetle anıyoruz. Daha sonra bölgenin manevi önderi olarak bilinen ve ilk İslam ordularıyla gelmiş olduğu sanılan Abdurrahman Gazi Türbesi'ni ziyaret ediyoruz.

Bu şehir milli mücadelemizin önemli kararlarının alındığı Erzurum kongresinin yapıldığı yer olmasıyla da önemlidir. Kongrenin yapıldığı bina o günlerin bilgilerinin görülüp okunduğu bir mekân olarak düzenlenmiştir. Kongreye katılanların resimleri ve özgeçmişleri, alınan kararların panolar halinde düzenlenmesi ziyaretçilere o günleri hatırlatıp bilgilendiriyor. Kazım Karabekir Paşa'nın işgal altındaki İstanbul Hükümeti tarafından görevden alınıp İstanbul'a geri gönderilmesi emrine rağmen M.Kemal'e "Emrinizdeyim paşam" deyip milli mücadeleye verdiği önemli desteği hatırlatan yazılar o günlerin ne büyük zorluklar ve yokluklar yaşattığını hatırlatıyor. Erzurum'un doğal zenginliklerinden olan kış sporları merkezleri için önemli bir adres olan Palandöken'i kış mevsiminde ve dünyanın 48 metre yüksekliğiyle üçüncü yüksek şelalesi olan, görenler için büyük bir görsel zenginlik sunan Tortum Şelalesi ‘ nin Erzurum'un gezilip görülecek yerlerinden olduğunu unutmamalıyız. Erzurum için marka olmuş olan çağ kebabını ve kadayıf dolmasını anmamak olmaz. Bu yöresel markaların sunulduğu mekanlardan birini ziyaret edip, hediyelik tatlılarımızı da alarak İzmit'e dönüş için Erzurum Havaalanı'na geçiyoruz. Rahat bir yolculuk ile Sabiha Gökçen’e, oradan da bu gezimizin organizatörü Ercan turun hazır ettiği otobüsümüzle şehrimize geliyoruz. Uyumlu bir grupla tarih ve coğrafya zengini bir bölgemizi daha görmenin mutluluğu ile bu gezimizi de tamamlamış oluyoruz. Okuyup gezmenin hayatımıza katacağı zenginliği unutmayarak bunlara imkan ve fırsat bulmanız dilek ve temennilerimle.