Seyfettin KARAMIZRAK

Öğretmen Yetiştirme Süreci

Öğretmenlik, önemi bakımından, mesleklerin en değerlisi olmasına rağmen günümüzde kamuoyundaki değer algısı daha vasattır. Bunun birçok farklı nedenleri var elbette. Oysa diğer mesleklerin inceliklerinin öğretilmesi bakımından da önemi büyüktür.

İlkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla ilk öğretmen okulu; “Darülmuallimin-i Sıbyan” adıyla 1868'de açılmıştır. Darülmuallimat denilen Kız Öğretmen Okulu ise 1870'te kurulmuştur.

Ortaöğretime öğretmen yetiştirmeye dönük ilk Yüksek Öğretmen Okulu ise 1890'da İstanbul'da açılan “Darülmuallimin-i Ali”dir.

Cumhuriyet sonrası dönemde öğretmen yetiştirmede öncü isim Mustafa Necati’dir. Cumhuriyetin ilk yıllarında köylerin %95'inde öğretmen olmaması karşısında Mustafa Necati; "bu gidişle Cumhuriyet, öğretmensiz 35.000 köye ancak 100 yıl sonra öğretmen gönderebilecektir" demişti.

1924'ten önce, ilkokul sonrası dört yıl süreli olan öğretmen okulları, önce beş yıla, 1932-1933 Öğretim Yılında da altı yıla çıkarılmıştır.

1926'dan itibaren üç yıl süreli öğretmen okulları açılmaya başlandı. İlk Muallim Mektepleri ve Köy Muallim Mektepleri'nden mezun olan öğretmenler ilkokullara atanmaya başladı.

1936'lı yıllarda Anadolu’da 35.000 köy öğretmensizdi. Eğitmen yetiştirmek üzere sekiz ay süreli Öğretmen Kursları açılmaya başlandı.

1937 yılında da Köy Eğitmenleri Kanunu çıkarıldı. Küçük köylere öğretmen yetiştirmek için Köy Eğitim Yurtları açıldı. Bu yurtlar Köy Enstitüleri’nin başlangıcı oldular.

Köy Enstitüleri olgusu farklı çevrelerde, çoğu kez spekülatif biçimde tartışılmasına rağmen, meslek anlamında, en kaliteli öğretmenleri yetiştirdiği bir gerçektir.

Köy Enstitüleri’nin kurulmasına giden yol Ethem Nejat, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel gibi eğitimcilerin düşünceleriyle oluşmuştur. Amaç, kırsal alanda köyün ekonomik yönden kalkınmasını sağlayacak liderler yetiştirmekti.

17 Nisan 1940'da çıkarılan Köy Enstitüleri Kanununa  göre, bu okullar öğrencilerini köylerden alacak, içinde bulundukları ortamdan uzaklaştırmadan, köy hayatının içinde yetiştirecektiler.

Bunun için de bu okullar arazisi elverişli, çevresinde birkaç köy olan yerlerde açılacaktı. Programlarında erkekler için çiftçilik, demircilik, yapıcılık, marangozluk, kooperatifçilik; kızlar için çocuk bakımı, dikiş, ev idaresi, ziraat sanatları, hasta bakımı gibi konular yer almaktaydı.

1940'da Köy Öğretmen Okulları, Köy Enstitüleri haline getirildi. 1953 yılına kadar sayıları 21'i buldu. Lise seviyesindeki üç yıllık Öğretmen Okulları ile birlikte ilkokul öğretmeni ihtiyacını karşılamada çok önemli birer kaynak haline geldi.

Yetiştirilen köy öğretmenleri aracılığı ile kırsal alandaki cahilliği önlemek, halkın pratik yaşamını iyileştirmek, ağırlıklı olarak köylüleri modern hale getirmek amaçlanmaktaydı.

Köy Enstitülerine, devleti yönetecek, devletin sürekliliğini sağlayacak eliti yetiştirme gibi bir rol biçilmemiş, bir misyon yüklenmemişti.

Örgütlenme içinde Yüksek Köy Enstitüsü gibi bir kurumlaşmanın ortaya çıkması; Köy Enstitüleri’nde, öğretimin önceden belirlenmiş sınırların dışına taşması; genel yaşam biçimiyle uyuşmayacak bir başka yaşam tarzını ortaya çıkarma endişelerine yol açmıştır.

Kültürü ayakta tutacak ve yetiştirecek münevverler yetiştirme rolü; hazırlayıcı niteliğiyle lise ve bununla birlikte esas olarak yüksek öğretime verilmişti.

Uzun tartışmalardan sonra 1946-50 yılları arasında Köy Enstitüleri önce “disiplin” altına alındı; köylerdeki öğretmenlerin enstitülerle bağları kesildi, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı, 1947’de kız ve erkek öğrenciler Enstitü içinde bir birlerinden ayrı tutulmaya başlandı.

1948’de enstitülerin programları değiştirildi. Nihayet 1950’de zaten birer öğretmen okulu haline getirilmiş olan enstitülerin özel statüleri tamamen kaldırıldı.

1953'te Köy Enstitüleri kapatılarak, bu enstitülerle altı yıllık Öğretmen Okulları İlk öğretmen Okulları adı altında birleştirildi.

Köy Enstitülerinin yerini dolduramasalar da, ikinci en iyi öğretmen yetiştiren kurumlar, altı yıllık İlk öğretmen Okulları’dır.

Daha sonra ilk öğretmen okullarının süresi, ilkokul üzerine yedi yıl, ortaokul üzerine dört yıl olmak üzere yedi yıla çıkarıldı. Böylece kalite de giderek bozulmaya başladı.

1974-1975 Öğretim Yılından itibaren bu okulların bir kısmı öğretmen yetiştirme işlevini kaybederek üç yıllık Öğretmen Lisesi'ne dönüştürülmüş, bir kısmı da kapatılmıştır.

Yerine, çoğunluğu eski ilk öğretmen okulu binalarında; 1974-1975 Öğretim yılından itibaren sınıf öğretmeni yetiştirmek üzere iki yıllık Eğitim Enstitüleri açılmıştır. Böylelikle öğretmen kalitesi daha da düşerek, bu kurumlar, iktidarlara göre siyasallaşmıştır.

Eğitim Enstitüleri’nin sayısı 1976'da 50'ye ulaşmış, 1980'e kadar da bunların 30'u kapatılmıştır.

1975-1980 yılları yüksek öğretimde siyasallaşma, karışıklık yıllarıdır. "Hızlandırılmış eğitim" gibi kısa süreli öğretmen yetiştirme uygulamaları; öğretmen kalitesinin giderek düşmesine yol açmıştır.

1982 yılından itibaren öğretmen yetiştiren kurumların tamamı, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alınarak üniversitelere devredilmiştir.

Böylelikle MEB’nın bünyesinden ve kontrolünden çıkan “öğretmen yetiştirme düzeni” birçok sorunu da beraberinde getirmiştir.

Sevgiyle kalın…