-Asrın en büyük depremi sonrasında millet olarak büyük bir imtihanla karşı karşıyayız. Yaralarımız büyük, maddi-manevi yükümüz ağır. Zaman kaybedecek, ihmal edecek hiçbir mazeretimiz olamaz, olmamalı. 1999 Marmara depremi sonrası DPT tarafından hazırlanan rapor ışığında yapıldığı gibi acilen israftan uzak tasarruf ağırlıklı ciddi bir kamu maliyesi disiplinli bütçe anlayışı ve çıkarılacak yasa çerçevesinde acil önlemlerin alınması gerekiyor.
–Depremlere karşı tedbir alınmalı. İnsanların ve sorumlu kuruluşların kusurunu başka yerlerde araması en büyük hatadır. Şimdiye kadar ihmal edilen ve yer bilimcilerin ısrarla üzerinde durduğu İstanbul’un deprem riski ve uygulanmakta olan kentsel değişim çalışmalarına devam edilmeli. İstanbul’daki nüfus artışına ve geriye göç konusuna özel bir yasa ile çözüm bulmalıyız. Toplumda güven sağlanmadıkça, kesimler arasında sosyal barış da sağlanamaz. Böyle bir ortamda ise ekonomi istikrar içinde gelişemez.
6 Şubat 2023 tarihinde gece yarısı başlayarak milletimizi yasa boğan asrın en büyük depremi ve ara ara devam eden artçı sarsıntılarla millet olarak büyük bir imtihanla karşı karşıyayız. Allah (cc) depremde ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar, milletimize sabırlar ihsan etsin. Yardıma koşan devlet birimlerimizden, gönüllü kuruluşlardan, kişi ve ailelerden, şirketlerden razı olsun. Aynı zamanda ilgililere ve halkımıza ibret ve tedbir almayı nasip etsin.
ZAMAN KAYBEDECEK, İHMAL EDECEK HİÇBİR MAZERETİMİZ OLAMAZ
Bu acı günümüzde yardıma gelen dost-kardeş ülkelere de şükran borçluyuz. Devlet ve millet el ele tek yürek olarak bu musibetten de kurtulacağız inşallah. Ancak yaralarımız büyük, maddi-manevi yükümüz ağır. Zaman kaybedecek, ihmal edecek hiçbir mazeretimiz olamaz, olmamalı.
Son yıllarda yaşamakta olduğumuz enflasyon, işsizlik, faiz, döviz sorunlarımızı daha da ağırlaştıracak olan, on bir ilimizi doğrudan, diğer illeri dolaylı olarak etkileyen depremin ekonomik boyutunu öncelikle ele almak durumundayız. Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın açıklamalarına göre şimdiye kadar yıkılan ve ağır hasar gören 384 bin 545 konutun enkazlarının kaldırılması, yenilerinin yapılması, 135 bin 575 orta hasarlı konutun onarılması öngörülüyor. Bu durumda tahminen 600 bin yeni konutun yapılması, 200 bin konutun onarılması, iş yerlerinin yenilenmesi ile alt yapıların tamamlanması planlanıyor. Ancak gün geçtikçe sayılar hızla artıyor.
80 MİLYAR DOLAR’A İHTİYAÇ VAR
İnşaatlar için ön maliyetin 50 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Ailelere, devletçe yapılacak maddi yardımların yanı sıra bütçeye henüz yansımayan emeklilikte erken yaşa takılanların (EYT) emeklilik ödemeleri, kamuda yapılacak zamlar, diğer taraftan depremin olumsuz yönde etkilediği sınai ve zirai üretim, ihracat, iş gücü ve bunlara bağlı vergi vb. kayıplarımızdan GSYH etkisinin 30 milyar dolar civarında olabileceği varsayılıyor. Bu durumda ihtiyacın 80 milyar dolar olabileceği, kamu kuruluşlarının aslında bütçeden yaptığı yardım açıklamaları dışında özel bağışların ihtiyacın ancak %10’unu karşılayabileceği görülüyor.
ACİL ÖNLEMLER ALINMALI
Devletin öncelikle acil olarak ayırdığı yüz milyar lira ile işler sürdürülürken yardımlarla ve mevcut bütçeyle, yaraların arzu edilen en kısa zamanda sarılamayacağı gerçeği ile karşı karşıyayız. 1999 Marmara depremi sonrası DPT tarafından hazırlanan rapor ışığında yapıldığı gibi acilen israftan uzak tasarruf ağırlıklı ciddi bir kamu maliyesi disiplinli bütçe anlayışı ve çıkarılacak yasa çerçevesinde acil önlemlerin alınması gerekiyor. Kaldı ki bölgenin özelliği ve nüfusu stratejik önem taşıyor.
GERİYE GÖÇ KONUSUNA ÖZEL BİR YASA İLE ÇÖZÜM BULMALIYIZ
Bir önemli husus ise; şimdiye kadar ihmal edilen ve yer bilimcilerin ısrarla üzerinde durduğu İstanbul’un deprem riski ve uygulanmakta olan kentsel değişim çalışmalarıdır. İstanbul’daki nüfus artışı ve geriye göç konusunu içeren özel bir yasa ile çözüm bulmalıyız. Deprem bölgesinde ölenlerin definlerinin yapılışı, kurulmakta olan çadır ve konteyner kentlerde (WC ve banyo) hijyen konusu, çöken, yıkılan binaların enkazlarının kaldırılması sırasında oluşan kanserojen asbest ve çeşitli bakteri yüklü toz bulutlarının yayılışının doğuracağı salgın hastalıklara karşı önlem alınması ayrı bir önem taşıyor.
MANEVİ DÜNYAMIZIN ZENGİNLEŞTİRİLMESİ ÖNEMLİ…
Bir başka önemli husus; deprem psikolojisinin oluşturduğu rahatsızlıkların giderilmesi, manevi dünyamızın zenginleştirilmesi yerine toplumu olumsuz yönde etkileyen gerçek dışı beyan ve yorumlarla gerginliği tırmandıran davranışların önlenebilmesi için bu konularda tıbbi, sosyolojik ve dini hizmetlerinin arttırılmasıdır. Bu yönde başta Sağlık Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na büyük sorumluluklar düşüyor.
Bilim adamlarımızın açıkladıkları çerçevede din, bireysel bir inanç olmakla birlikte aynı zamanda toplumun başta ahlak ve adalet anlayışını oluşturup sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürmesinde vazgeçilmez manevi bir olgudur.
SORUMLU KURULUŞLARIN KUSURUNU BAŞKA YERLERDE ARAMASI EN BÜYÜK HATADIR
Yüce İslam dini sözde değil özde olup, öz ise Yaradan’ın koyduğu kurallara uymaktır. Bu bağlamda vahi ile gelen peygamber (sav) aracılığı ile tebliğ edilen indirilen ayetlerle birlikte yaratılan ayetler olan yer ve gökyüzünün oluşturduğu doğa olaylarından yararlanılması kadar gerekli tedbirlerin alınması da önem taşıyor. Nasıl ki çevreyi kirletip tabiat dengelerini bozduğumuz, ozon tabakasını delip iklim sorunları oluşturduğumuz için çeşitli önlemler alıyorsak gökyüzü gibi Yerküre’de Allah’ın (cc) yarattığı canlı bir varlık olduğundan depremlerle yaşamını sürdürüyor. Oluşan depremlere karşı insanoğlu tedbir almak yükümlülüğündedir. İnsanın ve sorumlu kuruluşların kusurunu başka yerlerde arayarak nerede yanlış yaptığını, hangi önlemleri ihmal ettiğini araştırmaması, en büyük hatadır ve doğruyu bulmasını engelleyecek bir davranıştır.
RÜŞVET VE RANT ELDE ETME DÜŞKÜNLÜĞÜ, YANLIŞ ŞEHİRLEŞME, DENETİM EKSİKLİĞİ
Depremin tahribatına gelince; başta rüşvet ve rant elde etme düşkünlüğü, sismik araştırmaları, zemin mekaniğini önemsememek, yanlış şehirleşme politikaları, alt yapı eksiklikleri, kalitesiz inşaat malzemesi kullanmak, mühendislik kurallarına uymamak, yapı tekniklerine ve teknolojik gelişmelere önem vermemek, çalışanların işlerini doğru yapmamaları, denetim eksikliği, gerçek dışı iskan raporları, iskan sonrası kullanıcıların bilinçsiz yaptığı tadilatlar, kolonları yok etmeleri, imar affı uygulamaları ve imar yasa eksikliklerinin oluşturduğu felaketi hazırlayan çarpık yapılanmayı inkar edercesine evrendeki fiziksel ve sosyal yasaları görmezden gelerek gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı gerçeği yerine “Tedbirlerle, Takdirlerin Karıştırılıp” birilerinin işi dini açıdan yanlış yorumlamaları sorunlara çözüm getiremez. Zira Kuran-ı Kerimde birçok ayette “Hiç akıl etmez misiniz” uyarısı ile Şura Suresi’nin 30. ayetinde mealen “Başınıza gelen her musibet, kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir, kaldı ki Allah(cc) birçoğunuzu da bağışlar” buyruluyor. (*)
TOPLUMDA GÜVEN SAĞLANMAZSA SOSYAL BARIŞ DA SAĞLANAMAZ
Diğer bir gerçek de; ekonomimizin, maddi ve manevi hayatımızın ihtiyaç duyduğu bu ciddi durum karşısında depremin yaraları bir taraftan devlet-millet elbirliği ile sarılırken hızla seçim ortamına girme durumundayız. Zira halkın yeni bir heyecanla manevi yönden huzura kavuşmasında seçimlerin adil bir şekilde yapılarak sonuçlanması önem taşıyor.
Depremin doğurduğu psikolojik ve sosyolojik huzursuzluğun yanı sıra hayat pahalılığı ve işsizliğin olumsuz yönde oluşturduğu öfkeler, kırgınlıklar, kızgınlıklar, gerginlikler toplumda hızla artma eğilimindedir. Unutmayalım ki; toplumda güven sağlanmadıkça, kesimler arasında sosyal barış da sağlanamaz. Böyle bir ortamda ise ekonomi istikrar içinde gelişemez.
YANLIŞLARDA ISRAR ETMEYELİM
İnsan kalabalıklarını millet yapan öz değerleri, yani kültürüdür. Devlet ise millet için vardır. Toplumun temel taşları, ailedir. Ancak adalet ve ahlak değerlerini yaşatarak ayakta kalabiliriz. Gün gösterişten uzak, enaniyete kapılmadan iyilik ve merhametle yardımlaşma, hoşgörülü, sabırlı olma günüdür. Gerçeklerden korkmayarak çözüm arama zamanıdır. Yanlışlarda ısrar etmeyelim. Zira iki yanlış, bir doğru etmiyor.