Hicran GÖZE

Avukat - Yazar

Hazreti Ebubekir

“ Ergun Göze “ Gözümle ve Gönlümle Tanıdıklarım” kitabından”                                     

 

                                           Hazreti Ebubekir

İlk Müslüman… İlk halife. Peygamberden sonra gelen Müslüman.  En büyük sahabi, Peygamberimizin (s.a.v) kayınpederi, mağara arkadaşı. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hakk onun için “İkinin ikincisi” buyurur. İkinin birincisi Ahir Zaman Peygamberi’nin bizzat kendileri…

Kureyşli tâcir… İslâmiyetten önce de büyük bir tacirdi. Sevilen bir hemşehri idi. İçki kullanmamış, doğruluğu, cömertliği ile tanınmıştı. Sonra Müslüman olunca servetini de İslâm’ın emrine verdi. Müslüman olduğu için işkence gören birçok köleyi alıp azad etti. Başta meşhur Bilâl-i Habeşi’ olmak üzere…

Hazreti Ebubekir’in bir lâkabı ve belki asıl lâkabı da “Sıddıyk” tır. Yani tam bir sadakatla inanan… Bizzat Peygamber (s.a.v) “İslam’ı teklif ettiğim herkes önce bir tereddüt etti. Yalnız Ebubekirdir ki hiç tereddüt etmeden derhal iman etti.” buyurmuştur. Nitekim İslâm’ın en karanlık günlerine tesadüf eden Miraç mucizesinde de öyle oldu. Kureyş müşrikleri Ebubekir’i yakalar ve derler ki:

- “Bak senin efendin ne söylüyor. Kudüs-i Şerif’e götürülmüş, göğe çıkmış, Allah’a mülâkî olmuş…”

Siddiyk derhal cevap verdi: “O söylüyorsa doğrudur. Müşrikler kızarlar. “Nasıl inanırsın buna? Cevap çok basittir. O kadar da mantıkî:

“Ben bundan daha garibine, onun her gün vahiy aldığına inanıyorum. Buna niçin inanmayacakmışım? O ne söylüyorsa doğrudur.

Zayıf, öne eğik bedenli, seyrek sakallı ve hassas bir insandı. Halifelikte gözü yoktu. Hatta münakaşayı kesmek için, Hazreti Ömer’i göstererek, “İşte ben şu zata biat ediyorum, siz de edin bu iş bitsin.” Demişti. Fakat Hz. Ömer’in “Senin bulunduğun bir mecliste halifeliği kim kabul edebilir, senden başka kime yakışır.” Demesi üzerine herkes ona biat etmiştir.

İranlılar Ebubekir’in halife seçilmesine asırlarca sonra itiraz edip yeni bir mezhep kurmuş, İslâm’ı bölmüşlerdir

O ise, meseleyi tam fark edemeyen Hazreti Ali’ye haber göndermiştir: “Ya! Ali!. Gel istersen seçimi iade edeyim. Vallahi benim bu mevkide gözüm yok. Hz. Ali de gelip biat etmiştir.

Burada bir paradoksa işaret etmek şarttır. Hz Ebubekir diyor ki: Ben bu hilâfet işini Resulullah’tan sordum, istemeyenindir.” demişti. “Ya Ali! sana yemin ediyorum ki, ben istemiyorum.

İslâm siyaset ahlâkının bıçak sırtındaki mânâsı: İstemeyenin lâyık olması… Ortalığı isteyenlerin doldurduğu günümüzde söylenmesi şart olan nükte …

Cömertlikte eşi yok. Bir defasında cihad için yardım istendi… Bütün sahabiler koşuştular… Kimi malının yarısını, kimi dörtte birini getirmişti. Hepsine teşekkür olundu Ebubekir ise o kadar çok getirmişti ki, Resûlullah (s.a.v) kendisine sordu. 

-Ailene ne bıraktın?

- Allah ve Resulünü

Sahabiler arasında Hz. Ali yiğitliğiyle meşhurdur. Bir gün sordu “İçinizde en cesur kimdir?” “Tabii sensin Ya Ali” cevabına “Hayır” dedi “Ben hiç korkmadan herhangi bir çarpışmaya girmiş değilim amma Bedir günü “Çardakta kim Resûlullah’la beraber kalır” denince aramızda sadece Ebubekir kılıcıyla ilerledi ve “Ben kalırım” dedi. En cesurumuz odur.

Resûlullah hasta döşeğinde buyurdu: “Bu günden sonra bütün kapılar kapansın yalnız Ebubekir’inki açık kalsın.” Yine Allah’ın İki Cihan güneşi namazı kıldırmaya çıkamadıkları zaman buyurdular: “Namazı Ebubekir kıldırsın”

Fahr-i Kâinatın ölümü herkesi şaşırtmıştı. Sanki yer yüzü yuvarlağı ters dönmeye başlamıştı. Hz Ömer bile elini kılıcına atmış “Kim O öldü derse boynunu vururum” diye bağırıyordu. Hz. Ebubekir geldi Ömer’i susturdu. Şu sözleri söyledi:

“Ey Muhammed’e tapanlar! Biliniz ki Muhammed ölmüştür. Ey! Allah’a tapanlar! Biliniz ki O daim ve bâkidir.”  Ve arkasından aynı mealdeki âyetleri okudu. Hz. Ömer ve sahabiler diyorlarki: Sanki o âyetleri daha önce duymamış gibiydik, Kendimize geldik ayıldık.

 İttifakla halife olduktan sonra yaptığı ilk konuşması Dünya tarihinde misilsizdi… “İçinizden en iyiniz olmadığım halde başınıza seçilmiş bulunuyorum” diye başlıyordu…

Düşünebiliyor musunuz? Bizdeki seçilmeyenler ise “Biz en iyi idik amma seçilmedik” hatta “nankör millet” demezler mi?  Konuşma böyle devam ediyordu “İçinizden en zayıfınız hakkını başkasından alana kadar benim indimde en kuvvetliniz, başkasının hakkını ondan alıncaya kadar en zayıfınızdır.” Ve sonra hukuk devleti formülünü en kesin şekilde ortaya koyuyordu.  “Ben Allah’ın emirlerine itaat ettikçe bana itaat ediniz.  Aksi takdirde bana itaate mecbur değilsiniz Kendisini bu kadar ağır bir angajmana sokmak için insanın elbette “en büyük sahabi” ve ikinin ikincisi olması lâzımdır. Onu sevmeyen İranlı Âyetullah ise hiç hatayı kendine kondurur mu? Kendisini “Hatasız, masum, yanılmaz” Kabul ederler.   

Halife olduktan sonra onu bir gün çarşıda gördüler. Şaşırdılar ve şaşkınlıklarını belli ettiler…  “Ben de ailemi geçindirmek zorundayım, mesleğim de bezzazlık” dedi.  Bunun üzerine ona kifaf-ı nefs edecek kadar hazineden nafaka tahsis ettiler ki vazifesini yapabilsin. Öldüğü gün, vasiyeti üzerine, hazineden aldığı parayla edindiği hırkasını yine hazineye koymak üzere getireceklerdir. 

Ve onun ilk icraatı, Allah’ın elçisi tarafından hazırlanan fakat hastalanınca bekleyen orduyu, fetih ordusunu, hem de yaya yürüyüp yolcu ederek savaşa göndermesidir. “Cihadı terkeden kavim iflâh olmaz” Tarihi ve sosyolojik hükmünü sık sık tekrarlıyordu.

Evet, bu küçük ordular. Hem ayaklanan yalancı peygamberleri, mürtedleri yola getiriyor hem de İslâm’ı yayıyordu. İki sene gibi kısa bir zaman süren halifeliği zamanında hem İslâm’ın mânâ bütünlüğünü bir daha bozulmayacak şekilde kurmuş hem de İslam mesajını bütün dünyaya yayacak bir ruh hamlesi meydana getirmişti. Fetihler fetihleri kovalıyordu.

Ecel de Hazreti Ebubekir’i … Hastalanmıştı “Doktor getirelim mi” diyenlere: “Beni doktor hasta etmedi mi?” mânâlı cevabını verdi. Ve sonra yerine “Hazreti Ömer’i seçip hilâfet işinin kendisinden sonra bir mesele olmasını önleyerek, çok sevdiği arkadaşına, Allah elçisine iltihak etti…

Ziyaretine gelenlere, “Size yakında yeni rızık kapıları açılacak… İki günlük dünya hayatına tamah edip de yarın Allah’ın huzurunda mahcup olmayınız.” Diye nasihat etti,

Son sözü: “Yarabbi benim canımı Müslüman olarak al ve beni salihlerden eyle…”