Kaliteli yaşamaya çalışanların,
en büyük özelliklerinden birisi de,
çelik gibi bir imana sahip olmalarıdır.
Bu insanlar, Yüce Dinimize, Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim'e şeksiz şüphesiz iman ederler ve etmeleri gerekir. Kendi akıl ve mantıklarına göre, şüpheye düşerek sorgulama yapmazlar.
Zira, İnsanoğlunun yaşadığı ömürde dininin ve imanının, her döneminin esrarını ve hikmetini çözebilecek, yeterli bir aklı ve mantığı yoktur.
Başka bir deyişle, yetersizdir.
Üstelik, kişilerin bu güne kadar biriktirdiği bilginin ve tecrübenin kalitesini etkileyen, bir çok olumlu veya olumsuz faktör vardır:
- Okuduğu kitaplar
- Hayatına katkı sunan hocalar
- Etkileşim halinde olduğu,
arkadaşları ve dostları
- Dini inancının özgül ağırlığı
- Etkilediği ve etkilendiği iç ve dış çevre faktörleri
- Öğrendim, kamil oldum havası vb.
İnancımız gereği Allah'tan gelen, bizim dahilimiz dışında, olumlu veya olumsuz bir olaya yaklaşım tarzımız oldukça önemlidir.
Mesela, herhangi bir kazada sağ kurtulan bir bebek için, hemen "Allah'ın Mucizesi",
"Öldürmeyen Allah öldürmüyor" diyerek teselli bulmaya çalışıyoruz.
Peki başka bir kazada, arabadakilerden bebek hariç, herkes kurtuluyor. Şimdi de Allah bebeği öldürdü.
Peki şimdi ne diyeceğiz?
"Hikmetinden sual olmaz".
Eğer inanıyorsak; Yaratıcımız:
"Ben sizleri mallarınızdan ve canlarınızdan azaltarak imtihan ederim, müjdeler olsun sabredebilenlere" diyor Ayetinde.
Dikkat edelim, edebilirim demiyor,
ederim diyor.
Ve dediğini de çeşitli şekillerde yapıyor:
- Her türlü afetlerle
- Kazalarla
- Akil dahi erdiremediğimiz sebeplerle.
Burada insanların tedbirsizlik, dikkatsizlik, tembellik gibi, hataları büyük rol oynarken; hiç suçu günahı olmayan bir çocuğun da, feci şekilde ölebildiğini de görüyoruz.
Bütün bunları, (güya) dev aynasında gördüğümüz, akılcık ve mantıkcığımız ile nasıl açıklayabiliriz??
Bazen devenin üzerinde bile "böö" sokabiliyor değil mi???
Ayrıca, Yaratıcımız:
"Sizin şer zannettiklerinizde hayır, hayır zannettiklerinizde ise şer vardır, siz bilemezsiniz" diyor.
O zaman, biz akılcık ve mantıkcığımızla, hikmetinden sual olunmayan ve imtihana çekildiğimiz manevi konuları niye yarım yamalak, yalan yanlış anlamaya ve sorgulamaya çalışıyoruz?
Çelik gibi bir imanın gereklerini yapmadan, aklımızla her hikmeti çözebileceğimizi zannediyoruz da, ondan...
O halde gelin, Rab'bimizin emirlerine hakkıyla uyalım. Hikmetinden sual olmayan olaylarda da, Rab'bimizden gelenleri sorgulamak ve birilerini suçlamak yerine,
Ulul Emre boynumuzu bükelim.
NOT:
Sözlerim, çelik gibi bir imana sahip, kaliteli yaşamaya gayret edenler içindir.
Yarım yamalak inananlar, hiç inanmayanlar, kendi mantıkcıklarıya her hikmeti yalan yanlış çözmeye kalkanlar, konumuzun dışındadır.
Selam, sevgi ve dualarımla.
Yüceler Yüce'sine emanet olalım.